Tezkere ile ilgili yazdığımız yazıda, çekincelerimizi aktarmıştık. Demiştik ki;
“Askerin BOP'a karşı ortaya koyduğu tavır, Esad yönetimini hedeflemeyen tespitleri rahatlatırken, hükümetin gizli ajandasındaki 'Suriye' hedefi bizleri tedirgin ediyor. Türkiye'nin bunu netleştirmesi, hükümetin Türkiye'yi maceraya sokacak bir yörüngeye girmemesi için halkın bilinçli bir şekilde BOP'a, ABD'nin Kürt koridoruna, Türkiye'nin, Suriye'nin ve Irak'ın bölünmesine karşı tavır koyması gerekiyor.”
Daha önce de, yaptığımız bir açıklamada şu vurguları yapmıştık:
“Bunun (Yani Kürt açılımının) tek bir nedeni vardır: Irak'ın kuzeyindeki petrol zenginliğinin Batı ülkelerine aktarılmasıdır. Irak'ın kuzeyindeki yönetim, İran'la, Irak'la, Suriye ve Türkiye ile kavgalıdır. ABD yönetimi o dönem, kendisine ait Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanlığı'nı yürüten AKP Hükümetinin önüne Barzani yönetimi ile barışması planını koymuştur. Erdoğan da, uluslararası çerçevede kendisi iktidarlarının en büyük dayanağı olan gücün bu talebini uygulamıştır. Açılım dedikleri, kardeş halkları birbirine düşürmektir. Bu plan ilk aşamada, Türküyle Kürdüyle milletimizin direnciyle karşılaşınca sekteye uğramıştır. ABD Irak'tan çekilmiş ve artık bu büyük enerji planının bir an önce gerçekleşmesini hedeflemiştir. İkinci açılım da bu çerçevede devreye girmiştir.” (http://www.odatv.com/n.php?n=bu-aciklamalar-gulseren-onanci-uzebilir--2504131200)
Şimdi bakıyoruz bu analizlerimizi doğrular açıklamalar ve gelişmeler yaşanıyor.
Örneğin Suriye'deki gelişmeleri “Kürt koridoru çatışması” olarak okumak gerekiyor. Ayn el Arap yani bilinen adıyla Kobani bu koridorun omurgası. Bu tespit yapılıyor.
Biz bunları söylediğimizde itiraz edenlere yanıtı biz değil, bu koridorda görevlendirilen PKK'nın Kandil'deki yöneticisi Cemil Bayık veriyor. Ne diyor Cemil Bayık;
“Türkiye Rojava'daki kantonları ortadan kaldırmak istiyor. Kürtleri sürmeyi ve bölgeyi Araplaştırmayı amaçlıyor. Böylece hem Kuzey'deki Kürtlerin statü sahibi olmalarını önlemeyi hem de Kürdistan’ın Akdeniz'e açılmasını engellemeyi hedefliyor.”
Hatırlayın Aysel Tuğluk'un 23 Eylül 2012'de Radikal 2'de yazdığı yazıdaki ifadeyi:
“Sanırım Washington koridorlarında kavramlar epeyce değişti. Basra’dan Akdeniz’e “Kürt koridoru” üzerine uzun vadeli planlar tartışılıyor.”
Yani olayın perde arkasında Kürt koridoru savaşı olduğunu itiraf ediyor.
Bunu hükümet de artık kabul ediyor ve bu vurguları öne çıkarıyor.
Hükümet açısından analizleri önemli olan ve bölgeyi iyi bilen Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül 23 Ekim'de şu vurguları yapıyor:
“2003 yılı Irak için işgal yılıydı. ABD ordusu Türkiye üzerinden Irak'a geçecekti. 1 Mart tezkeresi üzerinden büyük tartışmalar yaşandı ve Türkiye bu geçişe izin vermedi. Türkiye'nin izin vermediği şey aslında ABD askerlerinin geçişi değildi. Nitekim bu geçişler daha sonra gerçekleşti.”
“ABD, geçiş dışında bir başka şey daha istiyordu: Amerikan askerlerinin İskenderun'dan Kuzey Irak sınırlarına uzanan kuşakta, Türkiye topraklarına yerleştirilmesi. On binlerce asker buraya yerleşecek, bölge bir koridor haline getirilecekti.”
“O günden bu yana Kuzey Irak-Akdeniz koridoru konuşuluyor, tartışılıyor.”
“2004 ve sonrasında koridor stratejisinin lojistik desteğin çok ötesinde anlamları olduğuna dikkat çeken çok sayıda yazı yazmışım. Bu hafta İngiliz The Times'ın yayınladığı gibi o günlerde de benzer haritalar yayınlanıyor, Kuzey Irak'ı Akdeniz'e açan sınırlar çiziliyordu.”
“Kuzey Irak Akdeniz koridorunun bölgenin en ciddi istikrarsızlık alanı olacağını, Türkiye'yi vuracağını, Doğu Akdeniz'e yönelik uluslararası müdahaleyi artıracağını, yeni Ortadoğu haritasında bu koridorun belirleyici olacağını yazmışım.”
Yine Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi 4 Kasım'daki yazısında ne diyor:
“Irak'ta Saddam'a karşı ABD'yle işbirliği yapan Kürtlere, otonom bölge kuruldu. Suriye'de buna benzer bir oyun tezgahlanıyor. ABD ile ittifak yapan PYD'ye otonom yönetime kavuşmuş Rojova'yı hediye etmek. Hedef Irak petrollerinin Türkiye üzerinden geçişini baypas edip petrol borularını 36. Paralelin üzerinden Irak ve Suriye koridorunu kullanarak Akdeniz'e akıtmak.”
Tam da bu günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ne diyor:
“Biz Sevr Antlaşması'nı yırtıp atmış, manda ve himayeyi elinin tersiyle itmiş, bağımsız, hür bir ülkeyiz, Türkiye'yiz.”
Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli de şöyle söylüyor:
Amaç “Suriye, Irak ve Türkiye'den parçalarla Büyük Kürdistan projesi”nin hayata geçirilmesidir.
Bu açıklamalara birçoğunu daha ekleyebiliriz.
Bu savaşın aslında bölgeyi parçalama ve Kürt koridoru savaşı olduğunu söylemek için müneccim olmaya gerek yok.
Bundan sonraki aşama da Türkiye'nin içini karıştırmaktır.
Bu hain plana dolaylı olarak bile destek verenler bu vebalin altından kalkamaz.
Tarihe hain olarak geçmek istemeyen, iktidarıyla muhalefetiyle, Türküyle Kürdüyle birlik içinde hareket etmelidir.
Yoksa dönüşü olmayan bir yola gireriz, yeni Sevr önümüze konduğu zaman ancak uyanırız.
O zaman da çok geç kalınmış olabilir.
Bizden uyarması...