17 YILIN KARNESİ ve YENİDEN SEÇİMİN MALİYETİ!

17 YILIN KARNESİ ve YENİDEN SEÇİMİN MALİYETİ!

Bozulan adalet terazisi, vicdanlarda açılan onulmaz yara, günden güne azalan toplumsal enerji, vakıflara aktarılan paralar, 17 yıl boyunca örtülü ödenekten yapılan ve ağız uçuklatan harcama bi yana!

Pastırmadan pastaya, binadan arsaya yapılan savurganlıklar, dinmeyen Soma acısı, ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetleri, ucu bucağı görünmeyen ekonomik sorunlar bi yana!

2002’de yüzde 7 iken, 2019’da yüzde 14.7’ye varan olan işsizlik oranı, hele de  eğitimli işsizliğin yüzde 26’ya dayanması  bi yana! (işsiz sayısı 7 milyona dayanmış)

Hiçbir şey olmamış gibi üst perdeden bakan, her şey güllük gülistanlıkmış gibi pembe tablolar çizen, hiçbir sorun yokmuş gibi durmadan yaptıklarını anlatan, sık sık toplantı yaparak yandaşlara kendini alkışlatan, kalabalık davetler vererek aynı anda ekranlarda boy gösteren ve aynı şeyleri yineleyenler bi yana!

Makarnadan kömüre, ihaleden TV dizilerine, köşe dönmeden köşe yazarlığına payına ciddi kazanımlar düşenler bi yana!

Basın olmaktan çıkıp propaganda aracı haline gelen medya, ülkeden kaçıp, göçüp, bıkıp gidenlerin artan sayısı bi yana!

Damat bakanın; “Türkiye ekonomik anlamda şeffaf bir ülkedir, içi dışı her şeyi gözüküyor o kadar şeffafız yani!” sözü bi yana!

19 Mayıs ruhuyla değil, 23 Haziran hesabıyla atılan adımlar bi yana!

Ve her türlü olumsuzluğa rağmen bir umudu barındıran “Her şey çok güzel olacak” sloganı diğer yana, daha doğrusu her yana yayılmışken önemli bir sorun olan beyin göçünü sütuna yatırma zamanı…

Gençler gitme nedenlerini şöyle sıralıyorlar;  “Gelecek kaygısı içindeyiz, can, mal, hukuk güvenliği yok, liyakatla yükselme artık kalmadı. Siyasal iklimden rahatsızlık duyuyoruz, daha kaliteli bir yaşam istiyoruz, gergin ortam, durmadan bağıran birileri bizi mutsuz etti. Düşünün! Nevşehir Belediye Başkanı, bazı sanatçılara tapusu kendine aitmiş gibi Kapadokya’yı yasaklamış. KPSS’de 92 puan alan mühendisin yerine 59 puan alan aday atanmış. Ülke nereye sürükleniyor sorusu bizi arayışa itiyor.”

Bir ülke için heyecanların, hayallerin, isteklerin ve sınırsız enerjinin ilk adresi olan gençler bunu söylüyorsa! Görünen o ki; O gençler kararlı ve arayışta ise işin maddi ve manevi  maliyetini, işin özlem ve hasret boyutunu irdelemek gerekmez mi?  

Meclis iradesini atlayarak, her makama kendi istediği kişileri atayarak, yaptıklarının hesabını asla vermeyerek, siyasal gücünü koruma gibi kuşanarak egemenliğini ilan eden ükelerde beyin göçü yoğun yaşanmaz mı?

Bu durumun yaratacağı ve neden olacağı siyasal, toplumsal, ekonomik ve diplomatik sonuçları bi yana bırakmadan, yasalara, kurumlara, kurallara giderek azalan güven duygusunu atlamadan, onca emek sonunda ailesini, memleketini bırakıp gidenlerin yaşadığı ve yaşatacağı travmaları gözardı etmeden, ülkemizin geleceği ve dış dünyadaki itibarımız adına konuyu incelemek gerekmez mi?

Geçen yazımda vurguladığım gibi bi yanda İngiliz arkadaşım, diğer yanda Koreli damadımızın arasında kalarak şoktan öfkeye, karamsarlıktan umutsuzluğa yuvarlanırken nasıl bir iklimde ve ne koşullarda nefes aldığımıza şaşıp kalıyorum!

Ülkemizde 201 üniversite var. 58’i İstanbulda, 21’i Ankara’da, 9’u İzmir’de, 5’i Antalya’da 2’si Adanada, diğerleri ülkemizin her yerinde. Dünyada ilk 500’e giren ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi büyük kentlerde. Bu okulların mezunları eskiden hemen iş bulabilirken bugün bulamıyor. NEDEN?

18 yılda sayıları 8’den 49’a çıkan Eczacılık fakültelerinden mezun 37 bin eczacı, iş yapamamaktan, haksızlığı uğramaktan, şiddet mağduru olmaktan yakınıyor. NİYE?

Türkiyede 1518 hastane var. 238’i İstanbulda. Hasta kuyrukları uzuyor, sağlık personeli şiddete uğruyor. NİÇİN?

Uzatmayalım. Kurumları işlevsizleştirenler kabul etmese de; İnsan sadece kol bacak, el ayaktan ibaret değildir, insan beyindir, yürektir, edebiyattır, hayaldir, ekonomidir, matematiktir. O nedenle beyin göçü insanın hayallerini yerle bir ediyor…

Tüm bunları niye mi sıraladım? BİLMEM…

Davet: Milli Mücadelemizin İlk Adımının  100. Yılı ve Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD)  Kuruluşunun 30. yılı nedeniyle 23 Mayıs Perşembe günü saat 19.30’da CKM’deki etkinlikte konuşmam var. Yolu düşenleri beklerim…