Çıkamazdı da onun için!.. Perşembe günü "Teslim olmanın dayanılmaz hafifliği" başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım; teslim olmanın rahatlığına (siz ahlak düşkünlüğüne, şahsiyetini rafa kaldırma zavallılığına olarak okuyabilirsiniz) kapılanlar için, bir kişinin dudakları arasından çıkacak tek bir sözcük her şeye bedeldir!..
Bu tür teslimiyetçiler için kariyer, rahat bir yaşam, koltuk sevdası her türlü kutsalın önüne geçmiştir... Kendileri için "büyük" ama hayatın işleyişi karşısında bir toz zerresi kadar önemi olmayan "küçük hesapları" her şeyden önce gelir...
-Böyleleri gelir, geçerler, tarihte bir dip not bile olamazlar...
DÖNÜM NOKTASI 71
Gelin Cumhuriyetin ilk yıllarına dönelim...
Büyük devrimcinin akıl almaz çabalarıyla 23 Nisan 1920'de kurulan Millet Meclisi, tarihe en çekişmeli meclis olarak geçti. Milletvekillerinin neredeyse tamamı, şahsiyetleri, sahip oldukları ideolojileriyle her konuda büyük tartışmalara imza attılar.
İkinci Meclis ve 1946'ya dek süren dönem CHP'nin damgasını taşıyordu ama tüm hizipler partinin içinde toplanmıştı. Kıran kırana geçen Meclis tartışmaları, tutanaklarda mevcut.
1950'de "yeter söz milletindir" sloganıyla CHP'den kopup iktidarı devralan Demokrat Parti döneminde de vekiller, kukladan ibaret değillerdi... Menderes'in o tarihi lafı, gerici bir örnek olmasına karşın bu durumu anlatır:
-Siz isterseniz, hilafeti bile getirebilirsiniz!..
27 Mayıs İhtilali'nden sonra oluşturulan "Kurucu Meclis", niteliğini 1961 Anayasası'nı millete armağan ederek gösterdi.
1965'te iktidara gelen Adalet Partisi, tek başına iktidardayken, bir grup milletvekili yapılanlardan duyduğu rahatsızlığı, istifa edip yeni bir parti kurarak göstermişti.
-İlk dönüm noktası 1971, 12 Mart darbesi oldu!..
HAYSİYETLİ VEKİLLER
İlk "vekil pazarları" işte bu on yıllık dönem içinde kuruldu!..
1973'te CHP Genel Başkanlığı'nı İnönü'den alan Bülent Ecevit, büyük demokrasi kahramanı olarak lanse edilir ama, parti içinde muhalefet edenleri çeşitli yöntemlerle tasfiye eden ilk liderdir, üstelik parti ilkelerine, "altı ok"a temelden karşı liberal bir sosyal demokrattır!.. 1970'lerin Süleyman Demirel'i de bu konuda Ecevit'ten geriye düşmemiştir!..
Gazeteci olarak, 70'lerin son birkaç yılına tanıklık ettim. Her şeye karşın, tüm aleyhte söylenenlere, yazılıp çizilenlere karşın, zamanın milletvekillerinin, her biri ayrı bir değerdi. İdeolojik farklılıklarına karşın şahsiyetli ve haysiyetli insanlardı. Biz gazeteciler neredeyse tümünü isim isim tanır, bilirdik...
-Bugün parlamentodaki milletvekillerinin ellisini say deseniz sayamam!..
KURŞUN ASKERLER
Her şey 12 Eylül Karşıdevriminin eseridir!..
Cuntanın oluşturduğu Danışma Meclisi, iki kişinin hazırladığı 1982 Anayasası'nı onayladı ve yüzde 92.8 çoğunlukla güle oynaya kabul ettirildi. Sonrası, bugünlere uzanan felaket yıllarıdır!..
Anayasanın getirdiği yüzde 10 baraj, parti liderlerine adeta diktatör yetkileri bahşeden Siyasi Partiler yasası ve buna göre hazırlanan tüzükler, halkın seçtiği milletvekilleri dönemini rafa kaldırdı. Parti başkanlarının ve bir kaç adamının seçtiği "kurşun askerler" dönemine geçilmişti!.. Milletvekilleri artık seçildikleri yörenin halkına değil, liderine biat edecekti. Tam da öyle oldu!
-İşte bu nedenle 20 milletvekili bulunamadı, bulunamazdı da!..
Ekmel Bey'e imza vermeyen milletvekillerine soruyorum; madem bir başka isim çıkarmayacaktınız, niçin imzalamadınız, neye yaradı? Yanıt bellidir, zahmet edip cevaplamaya kalkmayın!
Ancak tüm baskı ve tehditlere karşın, yiğitlik gösterip yeni aday için imza veren milletvekillerinin ve yürekli çıkışı için Emine Ülker Tarhan'ın önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum...
-Işıltılı günlerin tarihini arkanızdaki milyonlarla birlikte sizler yazacaksınız...
https://twitter.com/umit_zileli