ÖNERİ
23 Nisan’da İstiklal Marşımız cami hoparlörlerinden okunsun
Bu bayram, çocukların olduğu için her yıl büyük coşku ile kutlanır.
Çocuklar gerçekten kendilerine yakışır biçimde cıvıl cıvıl törenlerle bu anlamlı günü büyüklere de yaşatırlar.
Bu yıl bu törenler olmayacak, olamayacak.
Atatürk’e zerre muhabbeti olmadığını cümle aleme göstermekten çekinmeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı çok parlak bir fikir attı ortaya.
Her nedense, AKP bunu büyük memnuniyetle kabullendi.
Meclis Başkanı, “23 Nisan günü saat 21.00’de herkes balkonlarına ya da pencerelerine çıkıp İstiklal Marşı okusun” dedi.
Haşmet Babaoğlu yine kızacak.
Haksız değil, İstiklal Marşı ile başlayan bu gösteriler, maazallah bir süre sonra “İzmir Marşı’yla” sürebilir.
Neyse artık onu da düşünecek halimiz yok, kendileri baksınlar.
Hürriyet’in saray yazarlarından Abdülkadir Selvi, Meclis Başkanı’nın çağrısına ilk uyacağını açıklayan kişinin AKP Genel Başkanı olduğunu duyurmuş dünkü yazısında.
Yazının ilgili bölümü şöyle;
“23 Nisan 2020 tarihinin Meclis için özel bir anlamı var.
Çünkü 23 Nisan 1920’de açılan Meclis, bu yıl yüzüncü yaşını kutlayacak. Meclis’in yüzüncü yılı için kapsamlı bir hazırlık yapılmıştı. Meclis Başkanı Mustafa Şentop’la konuştum. 23 Nisan gününe özel, sadece o gün için yapılacak olanların yapılamayacağını, ancak diğer etkinliklerin eylül ve ekim aylarında yerine getirileceğini anlattı.
Ancak 23 Nisan 2020’de, saat tam 21.00’de çok özel bir an yaşanacak. Meclis’in yüzüncü yaşına özel olarak o an televizyonlar canlı yayına geçecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam saat 21.00’de İstiklal Marşı’nı okuyacak. Meclis Başkanı Mustafa Şentop da aynı anda Meclis bahçesinden İstiklal Marşı’nı okuyacak.”
Ne güzel değil mi?
Cumhurbaşkanı ve TBMM Başkanı, bu anlamlı günde İstiklal Marşımızı okuyorlar ve bu da televizyonlardan canlı yayınlanacak.
İlk başta güzel gibi geliyor kulağa ama peki aynı anda, tüm milleti de balkonlara, pencerelere çıkarak İstiklal Marşı okumaya çağırıyorsunuz, o zaman ne olacak?
Vatandaş ekran başında cumhurbaşkanını mı izleyecek, yoksa bizzat çıkıp kendisi mi İstiklal Marşı’nı söyleyecek?
Aslında en güzeli bence şu;
23 Nisan akşamı saat tam 21.00’de, Türkiye’deki bütün camilerden İstiklal Marşı okunmaya başlansın.
En anlamlı kutlama böyle olur.
On binlerce caminin hoparlöründen yükselecek olan İstiklal Marşı, tüm ülke tarafından dinlenmiş ve birlikte söylenmiş olur.
Böylelikle vatandaş pencerelerini açarak camilerden gelecek İstiklal Marşı’nı duyarken, ekranda da cumhurbaşkanını izlemiş olur.
Böyle bir kutlama tarihte ilk kez olacaktır.
OKURDAN MESAJ
Ne oldu, en düşük emekli maaşı 1500 lira olacaktı hani?
Koronaya yönelik ekonomik önlemlerden biri en düşük emekli maaşının 1500 liraya çıkarılacak olmasıydı.
Bu gerçekleşti mi?
Bilemiyorum, beyan olarak tamam da fiiliyatta durum nedir bilmiyorum.
Ama dün sabah gelen mesajı sizlerle paylaşmak istedim.
“Sayın Can Ataklı; Eşim SGK emeklisi. 1.323 TL maaş alıyordu. Nisan maaşına baktık yine 1.323 TL. Hani 1.500 TL olacaktı. Cumhurbaşkanı söylemişti. Biz mi yanlış anladık? Sabah bu konuyu gündeme getirebilirseniz mutlu oluruz. Teşekkürler.”
Dedim ya, Erdoğan’ın açıkladığı bu karar uygulanıyor mu bilemiyorum. Vatandaş ise bu sözün gerçekleşmediğini söylüyor.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Vatandaş sorabilir, vahim olan Milli Eğitim Müdürü’nün konu ile ilgili soruşturma açması
Bursa’da bir vatandaş, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bir şikayette bulunmuş.
Şikayetin konusu, 23 Nisan konulu bir marşta geçen sözler.
Marşın sözlerinde, “Meclis kuruldu padişah kovuldu” cümlesi var.
Milli Eğitim Müdürlüğü, Nilüfer ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bir yazı göndererek, velinin dilekçesi üzerine inceleme yaparak, sonucun kendilerine iletilmesini istedi. Velinin 9 Nisan tarihli dilekçesinde ise şöyle denildi; “Özel bir ilköğretim okulunda müzik öğretmeni tarafından, çocuklarımızın ezberlemesi ve okuması için bir marş verildi. Ancak kanaatimce padişah kovuldu ibaresi yanlış ve sakıncalıdır. Konuyla ilgili inceleme yapmanızı rica ediyorum.”
Ne hallere geldik görüyor musunuz?
Bu garip olay bilindik bir okul fıkrasını aklıma getirdi.
ÇOK GÜLDÜM
İstanbul’u kim fethetti?
Müfettiş gittiği okulda sınıfa girmiş. Öğretmene “Çocuklara sorular sormak istiyorum” demiş
Sonra kaldırdığı bir çocuğa “Söyle bakayım yavrum, İstanbul’u kim fethetti?” diye sormuş.
Çocuk önce boş gözlerle baktıktan sonra “Örtmenim valla billa ben yapmadım” demiş.
Müfettiş çok öfkelenmiş, o hırsla çıkıp okul müdürünün odasına girmiş “Rezalet” demiş, “Çocuğa İstanbul’u kimin fethettiğini soruyorum, valla ben yapmadım diyor.”
Müdür hemen ayağa kalkmış, müfettişi yatıştırmak için, “Buyurun oturun size bir su getirteyim” dedikten sonra “Efendim bu çocukları biliyorsunuz işte, hem yaparlar hem de ben yapmadım diye inkar ederler” diye durumu kurtarmaya çalışmış.
Müfettiş tabii daha da beter halde, çıkıp gitmiş okuldan.
Durumu, Milli Eğitim Bakanlığı’na yazı ile bildirmiş.
Bir hafta sonra müfettişe bakanlıktan resmi bir yazı gelmiş.
Aynen şu yazıyormuş; “İstanbul’u kimin fethettiği konusunda gerekli yerlere inceleme talimatı verilmiş olup cevap alındığında size bildirilecektir.”
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Galiba “Sayın Cumhurbaşkanımız olmasa” bu ülkede hiçbir iş yürümeyecek
Başından bu yana “tek adam rejimine geçtiğimizi” anlattık.
Bunun iyi bir şey olmadığını dile getirdik.
Ama olmadı.
Aslında bu rejim değişikliğinin sakıncaları gayet iyi anlatıldı anlatılmasına da, aklımıza Yüksek Seçim Kurulu’nun oynayacağı oyun hiç gelmemişti.
Böylelikle bir baktık ki, aslında halkın yarıdan fazlası, bu tek adam rejimine karşı olmasına rağmen, demokratik hukuk devletinden vazgeçip tek kişinin her söylediğinin yapıldığı bir rejime geçmişiz.
Şimdi bunun sonuçlarını yaşıyoruz.
Artık tek adam talimat vermeden hiçbir iş yürümüyor.
Korona ile mücadele, tek adamın talimatıyla başlatıldı.
Bakanın söylediğine göre “onun dirayeti sayesinde” mücadelede başarılı oluyoruz.
65 yaş üstündekilere sokağa çıkma yasağı yine “sayın cumhurbaşkanımızın kararı ile” kondu.
Daha sonra 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı, hafta sonlarında herkese uygulanan sokağa çıkma yasakları da yine onun direktifleriyle gerçekleşti.
Bilim Kurulu adı altında bir heyet var biliyorsunuz ve korona ile ilgili çalışmalar yapıyorlar.
Aldıkları kararların bilimsel olup olmamasının önemi yok, o heyet de açıklamalarını “sayın cumhurbaşkanımızın” izinleriyle yapıyor.
Hatta daha da ötesi, alınacak önlemler de yine Onun talimatlarıyla yürürlüğe giriyor.
En son duyduğuma da çok şaşırdım.
Yurt dışında kalan ve uçak seferleri yapılmadığı için dönemeyen vatandaşlarımız, “Ramazan’ı ve ardından gelecek bayramı huzur içinde geçirmeleri için” THY uçakları ile Türkiye’ye taşınacak.
Bu konuyu açıklayan THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı da açıklamasına “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ülkemiz için anlamlı bir operasyona daha başlıyoruz. Tahliye uçuşlarımız ile yurt dışında mahsur kalan binlerce vatandaşımızı ailelerine kavuşturacak” diye başladı ya, pes yani.
Hani “Şeyh uçmaz müritler uçurur” diye bir sözümüz vardır.
Tam da o durumu yaşıyoruz.
https://twitter.com/can_atakli_