94. YILIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!
Yarın yürekten kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramımız için benim bugünden içim de, gözlerim de dopdolu! Onun nedenini de ben biliyorum, siz biliyorsunuz! Neden derseniz! Şundan derim! Memleket sevdası hele de, Cumhuriyet ve Atatürk’e sevgisi zor şeydir.
Bir yanda yüreğimde antika bir tablo gibi asılı duran, belleğime de, anılarıma da kazınan ve kurtuluştan kuruluşa uzanan zorlu yolun yolcularına, vazife kuşağına duyduğum saygı var.
Diğer yanda ülke kan ve barut kokuları içinde kurtuluş mücadelesi verirken; kadını, genci, çağdaş eğitimi cumhuriyet projelerinin temeline oturtan O dehaya duyduğum minnet var.
Bir yanda bizi medeni yasayla, bilimsel eğitimle, üniversiteyle, operayla, tiyatroyla, orkestrayla buluşturan eli öpülesi cumhuriyet öğretmenlerine ve o dönemin özverili kadrolarına duyduğum özlem var.
Diğer yanda destansı ve görkemli cumhuriyetimizin ilanının 94.yılı nedeniyle konunun bilimsel, siyasal ve tarihi boyutu var.
Bir yanda “Ben evimden çok cephelerde, siperlerde yattım” diyen ve 57 yıllık yaşamına kan ve can pahasına bir vatan sığdıran, Atatürk ve yol arkadaşlarının ilan ettiği Cumhuriyetimizin, O dev ve devrimci cumhuriyetimizin 94. Yılı nedeniyle işin ulusal boyutu var…
Diğer yanda Kurtuluş Savaşı’nın büyük önderi, Milli Mücadele’nin yiğit kahramanı Atatürk’e hele de bugünlerde duyduğum borçluluk ve mahcubiyet hissi var.
Bir yanda yaktığı ateşle yolumuzu aydınlatan öncü bir lidere, ülkenin varlık- yokluk mücadelesinde parmağını korkusuzca aydınlanmaya, uygarlığa, çağdaşlığa uzatan o büyük lidere bitip tükenmeyen teşekkürlerim var.
Diğer yanda Türk Ulusu için bir dönüm noktası, Türk halkı için sıradan bir tarih değil ulus olmanın, yurttaş olmanın, onun haklarından yararlanmanın başlangıcı olan Cumhuriyete olan derin bağlarım var.
Bir yanda adımlarıyla, atılımlarıyla, devrimleriyle tarihe yön veren ve tarihimizi de, talihimizi de değiştiren bir eylemin büyük gücüne duyduğum hayranlığım var.
Diğer yanda; köylünün adam yerine konması, kızlı- erkekli eğitim, demiryolu, fabrika, tüten baca, halkın iradesi, emeğe saygı, aydınlanma sevdası diye tanımlanan Cumhuriyet kavramına olan sevdam var.
Bir yanda 15 yıla ve 57 yıllık yaşama 11 savaş, 24 madalya, 7 nişan, 1 ülke sığdıran bir mucizenin adı olan Atatürk’ün cumhuriyetine olan sıkı hayranlığım ve bağlılığım var.
Diğer yanda yeyip içmeyi, deyip gülmeyi, eğlenmeyi, dans etmeyi, şarkı ve türkü söylemeyi, güreşmeyi, kürek çekmeyi, satranç ve bilardo oynamayı çok seven Atatürk’ü olan bitip tükenmez alkışlarım var.
Bir yanda; “Harpçi olamam çünkü harbin fecaatlerini herkesten iyi bilirim” diyen Atatürk’ün barışı esas alan bu evrensel sözünün derinliğine duyduğum hayranlığım var.
Diğer yanda; Yemen türküsüyle ağlayan, Zeybekle diz vuran, ata barıyla halay çeken, tuna dalgalarıyla vals yapan, Hoşgelişler ola Mustafa Kemal Paşa türküsüne alkışla ve ayakta eşlik eden bir gönül ve duygu adamına duyduğum özlem var.
Bir yanda; Kırık kaburgasıyla cepheden cepheye koşan, savaş meydanlarında amansız böbrek sancılarını pelerinine sarınarak hafifletmeye çalışan, kendi içme suyunu abdest alıp namaz kılması için Mehmetçiğe veren, hastalığının en ileri aşamasında; “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyen bir tevazu abidesine olan saygım var.
Diğer yanda cumhuriyetin ilk yıllarında; ülkenin her yanını; “Yaygın bir eğitim öğretim metodu, çağdaş kütüphaneler, botanik ve hayvanat bahçeleri, konservatuvarlar, atölyeler, müzeler, güzel sanatlar sergiler, matbaalarla donatmalıyız” diyen aşılmaz - aşınmaz ve taklit edilemez bir gerçek dünya liderine duyduğum minnet ve hayranlık var.
Özetin özeti derseniz! Ben bugün beni zorlayan, duygulandıran bu yazımda bu duygularla doluyum! Paylaşayım dedim. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun…