AÇLIK DEĞİL, ÖLÜM SINIRI!..

AÇLIK DEĞİL, ÖLÜM SINIRI!..

Marketlerde "suni fiyat" artışı varmış, fırsatçılar karaborsacılık yapıyormuş, denetim olacakmış vs. Hepsi fasarya!..

Muhalefet ne derse desin; AKP iktidarı pervasız, yandaş medyası ise her olay karşısında mecburen vurdumduymaz olduğu için milletin ne derdiyle ilgilenen var ne de sofrasıyla!!!

Oysa yaşamın içinde yuvalanan siyasi yalanların ve medya "perde"lemelerinin suratına öylesine sert çarpan "rakamlar" var ki, siyasetçiler ne derseler desinler, o gerçeklerin karşısında külliyen asparagas kalıyor...

Hem de bu dehşet verici rakamlar mutfaktan, ocaktan ve sofradan yansıyor yaşamdaki tüm gerçeklerin ta bağrına...

Açlık, yoksulluk, sefalet ve işsizlik gibi çıkmazlar, döviz vurgunculuğunun rant karmaşasında örtbas ediliyor gibi görünebilir ama toplumun en alt gelir tabakasıyla orta direğin nasıl sarsıldığını gösteren ekonomik veriler, halkın ezeli gerçekleri olarak, özellikle dar gelirlileri kahretmeye devam ediyor...

İşte, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu "Ar-Ge Birimi" net biçimde hesaplamış, memleketin her köşesindeki yoksulun sofrasında çöreklenen karabasanı;

Araştırmalara göre; Eylül ayında "4 kişi"lik bir ailenin açlık sınırı bir önceki aya göre 106 lira artmış ve tam 2 bin 270 TL olmuş...

Yani, evinize 2 bin 750 TL gibi standartların çok altında bir rakam giriyorsa külliyen açsınız!.. Velhasıl sürünüyorsunuz!..

Kamu-İş; "Gıda ve gıda dışı ihtiyaçların insan onuruna yaraşır bir şekilde ve yoksulluk hissi çekilmeden karşılanabilmesi için gereken toplam harcama tutarı"nı gösteren "yoksulluk sınırı"nı ise 479 liralık artışla 8 bin 598 lira olarak belirlemiş... Hangi yoksul bulacak acaba bu parayı?..

Eylül ayı "açlık" ve "yoksulluk" sınırı verilerine bakınca akla ilk olarak şu soru da geliyor;

"AKP iktidarının devletten ve belediyelerden desteklediği 9 milyonu aşan Yeşil Kart'lıdan biri değilseniz, evinize kolilerle gıda yardımı da gelmiyorsa vah halinize..."

Diyeceksiniz ki; "Yeşil Kart'lı da sürünüyor" ama hiç kuşkunuz olmasın, üzerinde asıl düşünülmesi gereken konu "açlık sınırı"nın yoksulu iyice mahvettiği bir ortamda, toplumu esaret altına alan o tuhaf toplumsal "ses"sizlik...

Ah, "yoksullaştır-köleleştir" stratejisi ah!!! Memleketteki tüm vurdumduymazlığın, "banane"ciliğin, duyarsızlığın ve derin sessizliğin sebebi de zaten o değil mi?..

Yine diyeceksiniz ki; "memleketin yarısının 'AKP'ye oy verdim' diye sessizleştiği, diğer yarısının da 'daha beter olsunlar' diye seyrettiği bir ortamdan ne bekliyorsun ki?.."  İşte asıl mesele!!!

***

"Rezerv", rant, Başakşehir!..

Gazetelerde bir haber ve binlerce insan şaşkın... Neler oluyor acaba Başakşehir'de;

"Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, İstanbul Başakşehir'deki deprem ve göçmen konutlarının olduğu bölgeyi 'rezerv yapı alanı', yani yeni yerleşim alanı ilan ederek imar planlarını değiştirdi. Deprem riski altında olduğu tespit edilen Göçmen Konutları'nda yaşayan Bulgaristan göçmeni vatandaşlar evlerini kaybedecekleri endişesi taşıyor."

1999'daki İstanbul depreminde evleri hasar görenler için de konut yapılan Başakşehir'deki bölgenin "deprem riskli alan" ilan edilmesine mi şaşırmalı, yoksa göçmenlerle "deprem"zedelerin evlerinin adeta gaspla karşı karşıya kalmasına mı?..

Devlete halen ev taksiti ödeyen Başakşehir'deki yurttaşlardan gelen maillere ve telefonlara bakılırsa, bölgedeki binlerce konut sahibi panikte...

Peki; İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yanıt verir mi acaba; Nedir bu "rezerv" meselesi?.. Kime, ne için rezerve edildi, edilecek orası?..

Ne yani; göçmenlerin yanı sıra, depremzedelerin 18 yıl borçlanarak edindikleri tapulu evleri ellerinden mi alınacak?.. Bölge birilerinin "rant" hırsına peşkeş mi çekilecek?.. Yanıt bekliyoruz...

***

Metre"küp doldur"mak!..

İBB'den söz etmişken devam edelim de, İstanbul'da "su" faturaları üzerinde hangi "kuşku"ların döndüğü bir kez daha sorgulanabilsin...

Vatandaş Semih Kalkanoğlu mail göndermiş ve kuşkulu faturalara, "hesap"lamalara dikkat çekiyor!.. Diyor ki;

"Bize yıllardır her ay 11 metreküp su faturası geliyor. Hiç değişmez mi?.. Neden?.. Çünkü 10 metreküp üzerine geçtiğinizde tarife değişiyor!.. Çünkü su faturalarında 1-10 metreküp arası tarife 4.88 TL, 11-20 metreküp arası tarife ise 7.15 TL."

"Oysa" diyor Kalkanoğlu ve şöyle devam ediyor;

"Aslında 2 kişilik ailede 11 metreküp olmaması gerekir… Bu rakam 1 günde 0,36 metreküp su demek. Yani 1 metreküp 1 ton ise, 1 günde 360 litre su demek!.. 2 kişilik ailede bu kadar su tüketilmez."

Şaşırtıcı, düşündürücü ve belki de isyan ettirici hesaba devam ediyor elektrik mühendisi Semih Kalkanoğlu;

"Hesap ortada: İki kişilik aile her gün banyo yapsa, duş alsa kişi başına kullanacağı su 100 litreyi geçmez. Kişi başına günde 5 kere tuvalete girse, kullanacağı su 10 litreyi geçmez."

Yani diyor ki vatandaş, su faturaları yükselsin diye acaba kullanım oranı da yüksek mi gösteriliyor?..

Bu hesaba İBB ne diyecek bilemiyorum ama iddia doğruysa milyonlarca su abonesi bulunan İstanbul Belediyesi "metre/küp"ü doldurmanın yöntemini bulmuş demektir!.. Kuşkusuz bu da başlı başına soruşturma konusudur...

İBB Başkanı ve İSKİ Müdürü umarım bu tuhaf ve kuşkulu hesaplama karşısında "tıssss" diye susmaz ve milyonlarca abonesini rahatlatacak akılcı, mantıklı, gerçekçi bir açıklama yapar... Bekliyoruz ve takip edeceğiz...

Evet; yukarıdaki üç yazının içeriğine dikkat ettiyseniz hepsi yoksulu, garibanı vuran, tuhaf ve şaşırtıcı uygulamalara, olaylara, eylemlere, hesaplamalara dikkat çekiyor...

CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP milletvekillerinden biri acaba yukarıda sıralanan "üç konu"yla ilgili birer "soru" önergesi verir mi, yurttaşlarla birlikte basın toplantısı yapar mı, "kuşku"lu olayların takipçisi olur mu?.. İzleyelim, görelim...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac