AĞZIMIZIN TADI KAÇTI Bİ KERE…

AĞZIMIZIN TADI KAÇTI Bİ KERE…
 

Kendi başlığıma kendimin yanıt vermesi gerekirse niye kaçmasın ki der noktayı koyarım! Ama! Aması var;
OHAL’de KHK’lerle 5 bin 295 akademisyen ihraç edilmiş. Bu sayı ortalama bir taşra üniversitesinin 10-12 katı sayılıyor. Atılan hocaların yüzde 14’ü profesör, yüzde 28’i yardımcı doçent, yüzde 26’sı ise araştırma görevlisi.

 

Sorularla ilerlersek; bu insanlar kolay mı yetişiyor? Pek çok etmenin baskın ve geçerli olduğu (hele de son yıllarda) akademik kadrolar kolay mı elde ediliyor? Yakın ve uzak çevremden bilirim! Geceler boyu çekilen uykusuzluk, araştırmalara harcanan para ve enerji, yurt içi yurt dışı toplantılar, başvuru kaynakları, bin bir emekle yazılan kitaplar, makale sayısının çokluğu vb. kısaca bir ömür desek mi?
 

Suçlarına gelince; Uygar bir yaşam, uygarlık için bilim, özgürlük için sanat, insan için ekonomi, yaşam için eğitim, adalet için hukuk özlemini dile getirmek ve savunmak! Siz işlenen suçun büyüklüğüne bakar mısınız?
 

Bitmedi suçları! Dürüst insana duyulan gereksinim, temiz toplum ihtiyacı, adaletsiz uygulamalara son verin talebi! Kıdem gaspına, doğa talanına, kadın kıyımına, gerici baskılara dur demek gerektiği. Tüm bunlara karşılık akademisyenlere reva görülenin “aydın sorumluğuna teşekkür yerine” cüppelerinin çiğnenmesi ve çok sevdikleri kürsülerinden ve öğrencilerinden koparılması dersek inanır mısınız?
 

Yüksek öğretimde profesörlerin yüzde 3.4’ü, doçentlerin yüzde 5.8’i, yardımcı doçentlerin yüzde 4.2’si ihraç edilmişse üniversite eğitimi büyük ölçüde çökmez ve çölleşmez mi? Arka planında bulunan ciddi bir emekle, kat edilen yolla, kazanılan müthiş bir özgüvenle, su gibi akan bir anlatımla kürsülerinden uzaklaştırılanlara ve yılların emeğine yazık olmaz mı? Bu yapılanlar ne siyasetin temel felsefesine sığar ne de yıllardır arzu edilen ve sabah akşam her fırsatta başa kakılan Yeni Türkiye tablosuna!  
 

Yeri gelse de gelmese de şimdi tarihe dönmenin ve insanın gönül tellerini sızlatan bir örneği paylaşmanın-anımsatmanın tam da sırasıdır! Örneğimizin kahramanı tabii ki yine Atatürk! Yer Kuşadası. Gazi, Kuşadası’na gidiyor ve hâkim onu karşılamaya gelmiyor. Yakınındakiler; “Hâkim sizi karşılamaya gelmedi” deyince, cevap şöyle geliyor; “O zaman hep birlikte hâkim beye kahve içmeye gidelim.”
 

Siz yaşanan döneme, dönemin liderine, liderin özgüvenine, insana verilen değere, topluma ve özellikle idarecilere verilen derse bakar mısınız? O dönemi çok merak ediyor ve sık sık okuyorum. Bu dönem de yaşananları görünce bizden sonraki kuşak ne der, ne yapar diye merak bile etmiyorum. Daha doğrusu edemiyorum… 
 

Not: Bu boğucu havayı solurken ağzımızın tadı kaçtı bi kere derken tam da bunu kast ediyordum.