AHH LEMAN AHH, İPLERİ TAM ELE GEÇİRSİNLER, SEN O ZAMAN GÖR

AHH LEMAN AHH, İPLERİ TAM ELE GEÇİRSİNLER, SEN O ZAMAN GÖR

İki ismi masaya koydum, başladım düşünmeye...

Bu iki isim bana ne ifade ediyordu?.. İsimleri, cisimleri, konumları, varlıkları, aidiyetleri daha ilk anda hangi çağrışımı yapıyor, ne düşündürüyordu?..

Önce kadını düşündüm; ilk çağrışım “yalın” sözcüğüydü... Her daim içi dışı bir, neredeyse elle tutulabilir bir tevazu içinde doğal bir dik duruşu, şık bir elbise gibi üzerinde taşıyan bir kadın... Hemen ardından “sözünü esirgemez” sözcükleri geldi... Neredeyse çeyrek yüzyılı aşkın süredir tanıdığım, savunduğu her şeyi, sarsılmaz bir kararlılıkla, ama insan vasfında dile getiren bir kadın...

Ve hep onunla özdeşleştirdiğim, belki ilk sıraya koymam gereken sözcük, merhamet... Gösterişten uzak, kucaklayan, saf bir merhamet duygusu... Sırf bu saf duygu adına, bir kez değil, tüm yaşamı boyunca savaşmayı, gerektiğinde dişe diş mücadeleyi göze alan bir kadın... O şahane şarkılar, o güzelim besteler hep bu duyguları, bu kişiliği üzerine inşa edilmiş bir kadın... Adı: Leman Sam...

-Arkadaşı olmaktan gurur duyduğum kadın...

* * *

Sonra adamı düşündüm...

Aklıma ilk gelen sözcük “paylanma” oldu... Basamakların en üstünün hemen altlarında yer alan, sürekli olarak açıklamalar yapan ama hep üst katın yalanlama ve azarlarına hedef olan ancak hiç “gıkı çıkmayan” bir adam...

Hemen ardından, onunla özdeşleşmiş bir sözcük geldi önüme: “Ağlamak...” Paylanmadığı, birilerine hakaret etmediği, birilerini hedef göstermediği zamanlarda sürekli ağlayan, hem de çoğunlukla azar yediği üstünün konuşmaları sırasında ağlayan, üstelik zevkle, hatta huşu içinde ağlayan bir adam...

Tabii, doğal olarak “hakaret” ve “hedef” sözcükleri sıralanıverdi önüme art arda... İnandığı, savunduğu tek “özgürlükle” ilgili bir konu gündeme geldiği an, elindeki gücü en vahşi şekilde kullanan, en ağır sözcükleri “kelle alırcasına” sarf eden, insanları adeta arenada gladyatörlerin önüne atıp, başparmağını gözünü bile kırpmadan aşağıya çevirebilecek bir adam... Adı ne kadar lazım bilmiyorum ama kurgu gereği vereyim: Bülent Arınç...

-Bugüne dek yalnızca siyaseten tanımış olmaktan mutluluk duyduğum adam...

* * *

Leman Sam, bu ülkenin yüz akı sanatçılarından biri...

Ama Leman Sam, aynı zamanda bu ülkenin önde gelen hayvan hakları savunucularından biri... İyi ki de öyle; çünkü insanların bile neredeyse hiçbir güvencesinin olmadığı bu güzelim ve kahredici ülkede, hayvanların “yaşama hakkı” dahi ayaklar altında...

Bayramda, kan kırmızısı akan dereleri, kızıla dönüşen koyları görüp, düşüncesini bir sanatçı duyarlılığıyla dile getiren bir kadına, “zavallı, iffeti yozlaşmış, edepten yoksun” ifadeleriyle yüklenen muhterem, aynı kabinede omuz omuza görev yaptığı bakan arkadaşı “bakara makara” diye dalga geçerken, el AKP’li milletvekili, “sayın Başbakanımıza dokunmak bile ibadettir” diye konuşurken, aynı duyarlı saldırganlığıyla niçin tepki göstermedi pek merak ediyorum...

Ancak şunu çok iyi biliyorum; gerici, yalnızken, güçsüzken, sırtını şeytana yaslayacak olanağı bulamamışken melek, gücü ele geçirdiğinde ejderha olabilecek denli maharetlidir; bir diğer deyişle gerici, güçsüz olduğunu bildiğinde etek öper, fırsatını bulduğunda hançeri sırtına hiç gözünü kırpmadan saplar...

Konumuza dönersek; adamın hedef göstermesiyle saldırıya geçen meşrebi belli “trollere” karşı açıklama yapan Leman Sam, “attığınız tweetler, içinizdeki şiddet ve düzey konusunda beni haklı çıkardı. Okumuyorum ama yazın, özgürsünüz ya!” demiş... Ahh, sevgili Leman ahh, bu daha ne ki; iyice özgürleşsinler, ipleri tam istedikleri gibi ele geçirsinler, sen o zaman gör:

-Yalnızca o bayağı sözcüklerle yetinecekler mi sanıyorsun!!!


https://twitter.com/umit_zileli