AKM’den ATATÜRK’e ALGI OPERASYONU…

AKM’den ATATÜRK’e ALGI OPERASYONU…

Hem yeşile düşman, hem AVM’ye dost olacaksınız, hem sanata mesafe koyacak, hem AKM’yi yeniden hayata geçirme planları yapacaksınız! Mümkün olacak mı? Bekleyip göreceğiz.

Bir yanda “ben böyle sanatın içine tükürürüm diyen” siyasiler, diğer yanda “iyi ki kızlarımın böyle merakları olmadı” şeklinde bale sanatını aşağılamalar, bir yanda kimi enstrümanlara düşmanlık beslenerek yapılan açıklamalar, diğer yanda seçkin sanatçıları, kültür insanlarının yaratıcı yeteneğini, sanatsal emeğini yok sayan politikalar! Ve manidar bir zamanlamayla, tantanalı bir lansmanla(!) kültür külliyesi müjdesi vermeler!

Bir yanda mapus damları düşünce suçluları ile doldurulacak,  diğer kültür merkezleri, sanat okulları, gereksiz sayılacak. Sonrada toplumun kültür birikimini yansıtan kültür merkezi yapılacak öyle mi? Bir yanda Türkiye’nin girdiği istikamet ve otoriter dalgadan mutsuz ve endişeli kitleler, diğer yanda şehir tiyatrolarına açılan savaş, dini eğitim baskısı, dindar bürokrat atama hevesi, dayatılan hayat tarzı ve bi türlü sonu gelmeyen dindar kindar nesil muhabbetleri!

Bir yanda alıştığımız üzere Gazi demeden birdenbire ağız dolusu Atatürk demeler, övmeler, sahiplenmeler ve keskin bir dönüş! Diğer yanda bize yelek tarzını sevdiren ve benimseten Atatürk’e öykünürcesine yelekli resim çektirmeler! Bir yanda taze bir çıkışla ve büyük bir dönüşümle Atatürk’e sarsılmaz bir bağlılık! Diğer yanda basına göre acilen birkaç milyon oya duyulan gereksinim! Bir yanda hayırcıların kalbine ve fikrine yönelik kıvrak bir strateji! Diğer yanda toplumsal tepkileri ilke kez dikkate almalar!

Bir yanda hizmete girdiği 1969 yılında dünyanın 4. Büyük kültür merkezi sayılan AKM! Diğer yanda yıllardır ezber ettiğimiz “Taksim’e Cami” projesinden hızla çark ederek “Taksim’e yeni bir opera binası” demeler! Bir yanda Ata’ya sarılan, O’nu kucaklayan, O’na verilen değerin günden güne artan büyük dip dalgası! Diğer yanda “ya tutarsa! Başka ne yapalım! İyisi mi O’na bel bağlayalım” diye atılan hesaplı kitaplı adımlar!

Doğrusu insan ne yapacağını, ne yazacağını, ne diyeceğini şaşırıyor bu gibi durumlarda!

Aslında daha şen, daha keyifli, daha umut dolu bir yazı yazmak için oturmuştum masama! Hele de 10 Kasım’da akan insan selini görünce. Ama artık hiçbir şeye şaşırmadığımız ülkemiz yine bizi şaşırtmayı başardı. Ne mi oldu? Şu oldu!

Sanatı, bilimi, çoksesliliği, insanı insan yapan değerleri savunan, destekleyen, yücelten insanlarımıza yapılanlardan ötürü dünyanın sayılı tiyatrolarından olan Berlin Schaubühne Tiyatrosu, İstanbul Festivaline katılamayacağını açıkladı! Gerekçe olarak da; “Türkiye’deki rastgele- keyfi, gelişigüzel, nedensiz seçilmiş tutuklamalardan korktuk. Kimse güvenliğimiz için yüzde yüz emin olamadı.” Berlin Schaubühne Tiyatrosu bu kararında yalnız değil. Alman orkestraları da Türkiye turnelerini iptal ettiler. Bir sanatsever ve bir tiyatro tarihi hocası olarak sorularıma geçiyorum!

Acaba Alman Hükümeti bize kültürel ambargo mu uyguluyor? Avrupa ülkeleriyle özelikle de sanat ve kültür ilişkilerimizi kesmek gibi bir politikamız mı var? Kültür bakanı bu olaydan haberdar mı?   İhtiyat payımı saklı tutarak sorularıma açıklama, yanıt, yorum beklerken final notum şu olacak!

Tablo açık ve acıklıdır. Benden söylemesi!