AKP BAŞKENTTE YIKILIYOR...
Şu rozetle dolaşma hırsının altında nasıl bir psikoloji var acaba?..
Nasıl bir kirliliktir, siyaset denilen bu alengirli bataklık?..
Öfke, hırs, bencillik, intikam duygusu neler yaptırıyor siyasette insana?..
Siyaset denilen çamurlu güzergâhta; kim nerede, kime, nasıl hizmet ediyor, kim kiminle dümen çeviriyor?..
Kimler kimlerle yol yürüyor, kim kiminle perde gerisinde pazarlıklar yapıyor ve kimler hangi hesaplar peşinde?..
Ve de kimler "düşmanımın düşmanı dostumdur" hastalığının cenderesinde kıvranıp duruyor acaba?..
Siyaset-insan ilişkilerinde "halka hizmet"in yerini ranta kölelik alınca ve 1980 sonrası topluma aşılanan "benim memurum işini bilir" hastalığının yol açtığı sosyo ekonomik erozyonlar ahlak çarpıklığını siyasete de bulaştırınca, rezillikler paçavra gibi çevreye saçılıyor...
Velhasıl, "insana-memlekete hizmet"in temelini yerle bir etti siyasette giderek büyüyen o şaibeli kirlilik... İşte bu yüzden kimse kimseye acımıyor, çamur, iftira, yalan havada uçuşuyor... Hem de en acımasız halleriyle...
Çünkü rantiyecilik siyasetin merkezinde en büyük mücadele haline getirildi bu ülkede... Bu uğurda herkes gözünü karartmış... Herkes, rakibini acımasızca vurmak peşinde...
İşte son dönemde, CHP ve İYİ Parti'nin Ankara adayı Mansur Yavaş'a yönelik linç taarruzunun ardında da bu rantçı siyaset yaklaşımının kaybetme korkusu var...
AKP korkuyor artık... Ve iktidar partisi başkentteki rakibini yıpratmak için yandaş medyasıyla birlikte her türlü enstrümanı, sorgulamadan-hesaplamadan pervasızca kullanmaktan kaçınmıyor...
Ancak hiç kuşkunuz olmasın; Sonunda temiz, güvenilir ve haklı olan kazanacak... Ankara cumhuriyetçilere teslim edilecek... Yeter ki muhalefet kışkırtmaya gelmesin...
DSP aracında AKP afişi!..
Evet, son ayların en tartışmalı siyasi kurumu DSP...
Daha önce de bu köşede vurguladık, CHP'den DSP'ye giden bazı insanların haklı gerekçeleri olabilir...
Çünkü dışlanmışlık, ötekileştirme duygusu, rant mücadelesinin ortasında ezilme kaygısı ve yanlış politik tercihler siyaseti ahlaklı yapmak isteyen birçok insanı başka mecralara savurabilir...
Peki; siyasette, hele de "sol'da "seçenek" iddiası ile ortaya çıkan DSP gibi bir partinin içinde bulunduğu son tartışmaya ne demeli?..
Daha düne kadar adı duyulmayan bir partinin bir anda çekim merkezi haline gelmesi ve Türkiye'nin her tarafındaki seçim bürolarını propaganda malzemeleri ile karnaval yerine dönüştürebilecek kadar ekonomik güce ulaşması çok şaşırtıcı değil mi?..
Bu harcamaları adaylar mı karşılıyor, başkaları mı bilemem ama önceki gün medyaya yansıyan bir video, müthiş bir skandalı da gözler önüne serdi...
Çünkü DSP'nin bir minibüsünde, AKP'nin Çatalca adayı Mesut Üner ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın propaganda malzemelerinin taşındığı ortaya çıktı!.. Hem de kolilerce...
DSP minibüsünü kullananlar boş zamanlarında kargoculuğu (!) ek iş olarak yapmıyorlarsa, bu işin ardındaki şaibe de kuşku da aydınlatılmaya muhtaçtır...
Aksine demezler mi; "CHP ve İYİ Parti'nin iktidardan uzaklaştırmak için mücadele ettiği AKP gibi bir partinin seçim propaganda malzemeleri bir 'sol' partinin minibüsüyle nasıl taşınır?.."
DSP'nin İstanbul İl Başkanı Çiğdem Mercan bir internet gazetesine, "araç bizim değil, logomuzu yapıştırmışlar, iftira atıyorlar" diyerek olayı açıklamaya çalışmış ama bir skandaldan çok, bir siyasi rezalet olarak sosyal medyada tepki çeken o görüntüler kafa karıştırmaya yetti de arttı...
Peki; kim ya da kimler (!) var AKP'ye lojistik destek veren bu ilişkinin arkasında?.. Hangi akıllı ve uyanık (!) siyasetçi var acaba bu muhabbetin gerisinde?.. Bu sorunun yanıtı çok şeye gebe!..
Şişli'yi mahveden Sarıgül...
Konu DSP'ye gelmişken, tartışmaların odağındaki en ilginç isim şüphesiz Mustafa Sarıgül...
Kimi anketörler Sarıgül'ü pohpohlamak için akla ziyan sonuçları medyaya servis ediyorlar...
Oysa CHP'nin her zaman yüzde 60'ın üzerinde "kurumsal oy"a sahip olduğu bir ilçede aday gösterilmeyince, bir kez daha DSP'ye sığınan Mustafa Sarıgül, Şişli'de oy alabilecekse yazıklar olsun duyarsızlığa... Neden mi peki?..
Kiralık köşe yazarlarıyla rantiye çevreleri istedikleri kadar pohpohlasınlar ama Sarıgül'ün Şişli'yi yönetirken imza attığı büyük rezalet kesinlikle örtbas edilemez... Çünkü dosyası mahkemelerde...
O halde soralım; ey Şişli halkı, o Sarıgül değil mi, Şişli Belediyesi'nin, yani Şişli halkının en az 500 milyon dolarlık malvarlığını "1 TL" karşılığında kendi kurduğu okula devreden?..
Bu rezaletin ardından mahkemeden tokat yiyen Sarıgül gibi şaibeden, kavgadan ve skandallardan kurtulamayan birine Şişli gibi rantın en yüksek olduğu bir ilçe teslim edilir mi?..
Peki; İYİ Parti'nin desteğiyle seçime giren CHP Şişli adayı Muammer Keskin haftalar geçmesine rağmen Sarıgül'ün dosyalarını neden çıkıp televizyonda anlatmıyor, halkı neden uyarmıyor?..
Hadi diyelim ki, AKP medyası "CHP'nin oylarını bölsün" diye Sarıgül'e sessiz!.. Peki, Atatürkçü yazarlara ambargo uygulayan başta Halk TV olmak üzere muhalif kanallar 500 milyon dolarlık rezaletin dosyasını neden açmıyorlar, Şişli halkını neden uyarmıyorlar?..
Örneğin, Sarıgül'ün skandallarını ve Şişli'nin nasıl yağmalandığını çok iyi bilen CHP eski ilçe başkanı Dursun Çaltı'yı neden konuşturmuyorlar televizyonlarda?.. Hayırdır, bu Sarıgül herkesi mi susturdu?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac