AKP'nin MHP AŞKININ NEDENİ BAHÇELİ'yi TAVLAYIP 330'u BULMAK

ANALİZ

AKP'nin MHP aşkının nedeni Bahçeli'yi tavlayıp 330'u bulmak

Hesapta dün MHP'de kongre günüydü. Tabii olmadı.
Ama olmayacağı çok önceden belliydi.
Hatırlayan olacaktır, MHP'de kongre olmayacağını çok önceden yazmıştım. Hatta mahkemenin muhalefetin aleyhine karar alacağını da yazmıştım.
Teknik olarak böyle olmadı ama sonuçta kongre olmayacağı gerçeğini değiştirmedi bu mahkeme kararı.
O mahkeme kararından bu yana herhalde dikkatlerinizden kaçmıyordur, AKP ve yandaşlar MHP Genel Merkezi'ne yoğun destek veriyorlar.
Yandaş medya muhalefeti yok sayıyor, kongrenin toplanmaması için yayınlar yapıyor, düne kadar hakaretler yağdırdıkları Bahçeli'yi övmekten bir hal oluyorlar.
Bu müthiş Bahçeli ve MHP aşkı gerçekten göz yaşartıyor.
Tamam da neden?
Çünkü MHP'nin mahkemelik olmasından sonra, Genel Merkez lehine bir karar çıkarılması için müdahale direkt saraydan gelmişti.
AKP tarafı mahkemenin istenen kararı çıkaracağından emindi.
Ancak mahkeme her nasılsa kontrol edilemedi ve aleyhte karar çıktı.
Bunun üzerine Yargıtay devreye sokuldu. Kongre günü ilan edildiği için öncelikle karar vermesi gereken Yargıtay sarayın isteği üzerine “Mayıs ayında bir tarihte karar vereceğiz” açıklaması yaptı.
Garipliğe bakar mısınız? Yargıtay neden karar veremez ki?
Her şey ortada. Bakacağı tek şey yerel mahkemenin aldığı karar hukuka uygun mu değil mi? Hepsi bu.
Oyun başka. Sarayın başkanlık sistemine geçebilmesi için Meclis'te en az 330 oya ihtiyacı var.
Aslında bu 330 da yetmiyor ama bu sayı referandum için yeterli olacak.
Referandum sonucunda evet çıkması tabii ki kesin değil, ancak saray devletin tüm olanaklarını kullanacağını medyanın da sadece evet için yayın yapacağını bildiğinden kendini biraz rahat hissediyor.
İşte sarayın bu 330 için zamana ihtiyacı var. Bu süreçte Bahçeli'yi bağlamak ve başkanlık için destek almaya çalışacak.
Gözlediğim kadarıyla MHP'de muhalefetin kazanabileceği kongreyi devlet gücüyle ertelettirerek rahatlattırdığı Bahçeli'ye zeytin dalı uzatıyor.
Bahçeli mesajı alır da başkanlık için yeşil ışık yakarsa mesele yok.
Aksi olursa, Bahçeli pazarlıktan kalkarsa o zaman “seçim şantajı” devreye girecektir. Saray Bahçeli'ye “Sana güzellik yaptım anlamadın, o zaman haydi bakalım seçime” diyebilir.
Baraj sorunu yaşayan Bahçeli bunu göğüsleyebilir mi? Bana göre gönlü sarayın yanında yer almaktır ama buna cesaret edeceğini sanmıyorum. Çünkü ayağa kalkmış MHP tabanına rağmen Erdoğan'a bir kez daha payanda olması, üstelik bunun Türkiye'nin tüm temel değerlerini değiştireceği gerçeğini bilmesi Bahçeli'yi frenleyecektir.
Sonuçta saray MHP'den istediği desteği alamayacaktır. Bu da 330'un bulunmasını olanaksız hale getirir.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Diğer adaylar yalnız bıraktıkları Akşener'i yıldızlaştırdı

MHP kongresinin yapılacağı salon bir gece önceden abluka altına alındı. Yollar kesildi, kongre salonuna giden bütün yollar kapatıldı.
Sabah erken saatlerden itibaren MHP'liler yollara düştü sonra gelip barikatlara takıldı.
MHP'nin başkan adayları Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Oğan ve Koray Aydın da barikatların önüne kadar geldiler ama daha öteye geçemediler.
Çükü saray kesin talimat vermişti, kongre yapılmayacaktı.
Meral Akşener dışındaki 3 aday “Daha fazla beklemenin anlamı yok” diyerek bir süre sonra barikatların önünden ayrıldılar.
Meral Akşener ise “Bu barikatların konulma talimatını getirip göstereceksiniz, aksi takdirde buradan ayrılmam” dedi ve barikatlara yapıştı.
Akşener saatlerce burada bekledi. Ancak Türkiye'de hukuk yok, adalet yok, sadece sarayın iki dudağına bakan kamu yöneticileri var. Ankara valisi yer yarılmış sanki içine düşmüş gibi kaybolmuştu.
Ne yazılı emir geldi ne bir açıklama yapıldı.
Sıkı mı? Saraya rağmen Ankara'nın biçare valisi ne yapabilir ki?
Gerçi yapacağı var, ama yapamıyor. İleride çoluğuna çocuğuna bunları nasıl anlatacak kendi sorunu tabii.
Sonunda Meral Akşener de barikatları bırakma kararı aldı. Ancak o sırada orada bulanan binlerce kişiye bir konuşma yaptı. Bu konuşma bazı televizyonlardan canlı olarak da yayınlandı.
Ben de Beylerbeyi'nde Mazhar'ın Köy Kahvesi'nde izledim. Etraf çok kalabalıktı ve herkes “Helal olsun Akşener'e” diyordu.
Daha sonra sosyal medyaya da baktım, Akşener'in adeta yıldızlaştığına tanık oldum. Diğer 3 aday meydanı boşaltarak Akşener'e çok büyük bir iyilik yaptılar bana göre.
Şu adan itibaren MHP'li olan olmayan herkesin gönlündeki MHP Genel Başkanı Meral Akşener'dir.

ÇOK GÜLDÜM

Gül ve Davutoğlu ile sevindirik oldular

Türkiye 8 şehidini toprağa verirken, aynı gün iki şehit haberi daha gelmişken binlerce kişinin katılımıyla yapılan nikâh töreni yandaş medyanın manşetlerinde en övücü sözlerle yer buldu.
Yandaş gazeteler eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile eski (bir hafta sonra tabii) Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun nikâh şahidi olmasına da çok sevindiler.
Yandaş gazeteler bu tabloyu “düşman çatlatmak” olarak yorumladılar.
Nedenmiş? Efendim çünkü muhalefet AKP içinde çatlak olmasını bekliyormuş ama iki siyasetçi cumhurbaşkanı ile çok yakınmış, düğüne gelmişler, güzel konuşmalar yapmışlar, bu da muhalefeti çıldırtmış.
Akıl ve zekâ yoksunu olunca bunlardan medet umuyorlar işte.
Sanki Gül ve Davutoğlu için adeta “hain” demeye gelen yayınları muhalefet yapıyor.
Sanki Davutoğlu'nun ne kadar uyumsuz olduğunu, cumhurbaşkanına rağmen kendi başına iş yaptığını muhalefet söylüyor. Muhalefet genel eleştiri yapıyor, yandaşlar ise iç çekişmelerini anlatıyorlar.
Sonra sevindirik olmuş biçimde “düşman çatlattık, ayrımız gayrımız yok, birlik beraberlik içindeyiz” diye yayınlar yapıyor.
Gülüp geçeceğiz de memleket elden gidiyor hüznümüz o nedenle.

BUNU YAZMAK GEREK

Genelkurmay Başkanı her türlü eleştiriyi hak etmiştir

Binlerce kişinin katıldığı nikâh törenine katılanlar arasında en dikkati çeken isim kuşkusuz Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'dı.
Akar sadece nikâha katılmakla yetinmedi bir de üstüne nikâh şahitliği yaptı.
Doğal olarak Türkiye'nin her yerinden tepkiler yağdı.
Özellikle ülkenin 6 ayrı noktasında 8 şehit cenazesi toprağa verilirken ve aynı sıralarda iki şehit haberi daha gelmişken Genelkurmay Başkanı'nın nikâh şahitliğine koşmasının üzerinde durdu kamuoyu.
Genelkurmay Başkanı kuşkusuz tüm eleştirileri hak etmiştir.
Akar'ın o nikâhta işi yoktu.
O nikâha gidemezdi.
Şahitlik ise hiç yapamazdı.
Hepsini yaptı, çok da ayıp etti.
Nedeni çok basit; aynı sırada 8 şehit cenazesi kalkıyor. Gerçi Akar bu cenazelerden birine katıldıktan sonra nikâha gitti. Ancak şehitler verildiği için orduevlerinde yılbaşı gecesini yasaklayan, milli bayramlarımızı kutlamayan bir Genelkurmay Başkanı'nın böyle bir günde nikâhta olması kabul edilemez.
Bir başka açıdan bakarsak, bir Genelkurmay Başkanı'nın bir siyasi parti liderinin düğününe katılması ve şahitlik de yapması askeri geleneklerde görülmedik bir olaydır.
Adı resmi olarak cumhurbaşkanı olsa bile her yerde AKP'nin asıl genel başkanı olduğunu söylemekten çekinmeyen bir kişinin düğününde tören üniforması ile şahitlik yapmak emrindeki tüm askerlere de saygısızlıktır.
Akar büyük hata yapmış ve kamuoyu nezdinde itibar yitirmiştir. Bir gün sanıyorum pişmanlık duyacaktır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan Akar'ı Kılıçdaroğlu'na cevap vermek için şahit yaptırttı

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın Sümeyye Erdoğan'ın nikâhında şahitlik yapacağı son ana kadar bilinmiyordu.
Bana kalırsa Akar'ın şahitlik yaptırılmasına son dakikada karar verildi. Burada zamanlama çok önemli.
Nikâhtan üç gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlık sistemine karşı olduklarını belirterek bu tür dayatmaların tarih boyunca “kan dökülmesine” neden olduğunu söylemişti.
Bugüne kadar adeta boş sahada top oynar gibi davranan saray, ilk kez böyle bir çıkış karşısında hem şaşırdı hem de korkuya kapıldı.
Sanıyorum Akar'ın şahit yapılmasına karar vermesi bundan sonra oldu.
Erdoğan Genelkurmay Başkanını, yani “başkomutanı olduğu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin birinci adamını” şahitlik koltuğuna oturtarak Kılıçdaroğlu'na ve muhalefete “Asker benim yanımda. Sıkıysa karşıma çıkın, orduyla birlikte üzerinize gelirim” mesajı vermeyi düşündü.

ŞAŞIRDIM

Saray Kilis konusunda Amerika'ya duacı

Kilis günlerdir IŞİD roketleri altında inliyor.
45 gündür kesilmeyen atışlar sonunda 21 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı sayısız bina hasar gördü.
Kentin yarısı boşaldı, kalanlar ise her an yürekleri ağzında başlarına geleceği bekliyor.
Bu süreçte Türkiye'nin önde gelenlerinden tek kelime bile çıkmadı.
Sanki Kilis Türkiye'de değil de bir başka ülkede.
Türkiye Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana ilk kez yabancı unsurların silahlı saldırısı altında ama kimsenin kılı bile kıpırdamıyor.
Sadece ara sıra Genelkurmay hiç de inandırıcı olmayan “şu kadar adam öldürdük” türü açıklamalar yapıyor.
Her konuda esip gürleyen Cumhurbaşkanı ise suskun. Bir kere “Kilis'teki durumu biliyorsunuz değil mi?” diye sordu. Bir de önceki gün yaptığı açıklamada “Göbeğimizi kendimiz keseriz” dedi.
Neymiş; bu sözleriyle Amerika'ya mesaj vermiş. Demiş ki “Kaç yıldır güvenli bölge kurulmalı diyoruz bizi dinlemiyorsunuz, ama sabrımız taşıyor, harekete geçeriz ona göre, siz bilirsiniz…”
Yandaş medya inanarak ciddi ciddi bunları yazıyor.
Üstüne bir de ekliyor: “Cumhurbaşkanının bu kararlı çıkışı Amerika'yı telaşlandırdı. Bu nedenle IŞİD'e yönelik kapsamlı bir operasyon yapılabilir.”
Bakar mısınız Türkiye'yi düşürdükleri hale. Bir terör örgütü saldırıyor. Elimiz kolumuz bağlı, Amerika'ya dua ederek sorundan kurtulmak istiyoruz.
Vatan, millet, bayrak, din iman, Kuran. Hepsi hikaye yani..


https://twitter.com/can_atakli_