ANALİZ
Akşener’in çıkışı “kimin cumhurbaşkanı adayı” olacağı baskısını ortadan kaldırdı
Çünkü “Ben Cumhurbaşkanı adayı olmayacağım” dedi.
Bunda anormal bir şey yok, zaten konu aylardır tartışılıyor.
Asıl bu cümleden sonra söyledi olay niteliğinde.
“Ben başbakan olacağım.”
Bu sözler muhalefette olduğu kadar iktidar cephesinde de şaşkınlıkla ve biraz da tedirginlikle karşılandı.
Şu anda rejimimiz ucube bir başkanlık sistemi üzerinden yürütülüyor.
Yani bir kişiyi seçiyoruz, ona yetkilerin tamamını veriyoruz o ülkeyi dilediği gibi yönetiyor.
Seçiyoruz ama hesap soramıyoruz.
Seçiyoruz ama denetleyemiyoruz.
Seçiyoruz ama gerektiğinde değiştiremiyoruz.
Bu ucube sistemde bir başkan ve seçilmemişlerden atadığı bir hükümet var.
Başbakanlık ise yok.
Özellikle saray medyasını afallatan da bu oldu?
Pek akıllı olmadıkları için ilk olarak “Başbakanlık yok ki, Meral Akşener yine saçmalıyor” diye düşündüler, üstelik televizyonlarda bunu sesli olarak da dile getirdi bazıları.
Oysa durum artık giderek netleşiyor.
Muhalefet bloku ayağını yere daha sağlam basacak belli ki.
Ne zamandan beri benim de önerdiğim sistem nihayet uygulama aşamasına gelmiş anlaşılan.
Muhalefet artık cumhurbaşkanı seçimine değil parlamento seçimine daha fazla önem verecek.
Kimsenin itiraz etmeyeceği, gönül rahatlığı içinde oy vereceği bir aday bulunacak.
Asıl amaç Meclis’e çok büyük bir sayısal çoğunlukla girebilmek.
Zaten muhalefetten Meclis’e 350-400’e yakın milletvekili seçilirse, bu aynı zamanda Erdoğan’ın seçilemeyeceği anlamına da gelir.
Seçilmiş cumhurbaşkanı hızla bir hükümet kurarken partiler aynı hızla anayasa değişikliği yaparak demokrasiye yeniden dönüşü sağlayacaklar.
Eğer 400 milletvekili olursa anayasa değişikliği referanduma gerek kalmadan kabul edilmiş olur.
Burada “AKP destek vermez” diyenler var.
Bana göre öyle olmaz.
Çünkü AKP seçimi kaybetmiş, Erdoğan tarihe karışmış, bu durumda AKP’liler kendilerinden olmayan cumhurbaşkanını korumak için anayasa değişikliğine karşı çıkmazlar çıkamazlar.
Anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının da yetkileri sembolik hale gelir, ardından Meclis’ten bir üyeye hükümeti kurma görevi verir, hükümet kurulur ve yeni dönem başlar eskisi tarihe gömülür.
İşte Meral Akşener anladığım kadarıyla bu durumda başbakanın kendisi olacağını söylüyor.
Kim bilir belki aralarında bir anlaşma olmuştur, bir süre cumhurbaşkanlığını yürütecek kişi CHP’den seçilir, hükümeti ise İYİ Parti başkanı kurar.
Ya da belki Meral Akşener seçimlerde CHP’den daha fazla oy alacağına inanıyordur bu nedenle bu iddialı çıkışı yapmıştır.
Ancak ne olursa olsun muhalefet ayağa kalktı demektir artık.
Kısacası galiba gelmekte olan gerçekten geliyor.
YENİ ÖĞRENDİM
Muhalefetin ortak adayını açıklıyorum; İlhan Kesici
Adı bugüne kadar pek çok kez anıldı.
Öne sürülen belediye başkanlarını veya parti başkanlarını beğenmeyenler “Seçimi kazanmak için her kesimden oy alabilecek biri bulunmalı, bu tanıma en çok uyan isimlerden biri İlhan Kesici” dedi hep.
Aslına bakarsanız benim de aklımdan kim bilir kaç kere geçmiştir İlhan Kesici’nin adı.
Ancak muhalefet de cumhurbaşkanlığı hayaline kapıldığı için bir süre sağlıklı düşünemedi.
Hep cumhurbaşkanlığını kazanmaları halinde her şeyin hallolacağını sandılar.
Oysa öyle değil işte.
Muhalefet partileri zaman geçtikçe bana göre şunu gördü; “Evet birini aday gösterelim, ama sonra onu ne yapacağız?”
Vatandaş da bana göre sağlıklı düşünmüyor. Herkes sadece cumhurbaşkanlığını ele alıyor ve kendince bir aday bularak “En iyisi bu” diyor.
Yok İmamoğlu, yok Yavaş, yok Gül.
Seçilecek kişi kimin cumhurbaşkanı olacak kimsenin umurunda değil.
Demokrasiye, hukuk düzenine dönülmeden bir kişinin seçilmesinin hiçbir anlamı yok.
Şimdi gözlediğim kadarıyla muhalefet “birlik ve beraberlik ruhu içinde” bir çıkış noktası buldu.
Hızla demokrasiye ve parlamenter rejime dönüşteki “kilit cumhurbaşkanı adayı” İlhan Kesici olacak.
Kesici ile gerekli görüşmeler yapıldı.
Kesici muhalefet liderlerine anayasal değişikliklerin yapılması sırasında nasıl bir yönetim uygulayacağını, Cumhurbaşkanlığı görevini nasıl yürüteceğini anlattı, karşılıklı mutabakat sağlandı.
Peki, açıklama ne zaman yapılacak?
Bilemem, ama ben yaptım işte.
Sağlam bilgidir, öncekiler gibi, merak etmeyin.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
İsterseniz Google’a bakalım mı durum neymiş?
Bolu’da erotik ürünler satan mağaza açılmış.
Tabela asılınca Bolu ayağa kalkmış.
Önce belediye gelmiş ruhsatı olmadığı gerekçesiyle dükkanı mühürlemiş.
Akşam saatlerinde ise itfaiye gelerek merdiven dayayıp tabelayı sökmüş.
Bütün bunları Bolulu bir grup an be an izlemişler ve dükkanın mühürlendiğini, tabelanın indiğini gördükten sonra dağılmışlar.
Milletin derdi ne?
Erotik ürün satan dükkân ahlaki değerlerine uygun değilmiş.
Adam bağırıyor “Burası Bolu, burada böyle şeyler olmaz.”
Aslında artık günümüzde her şeyi öğrenmenin çaresi var.
Google Bolu’da kaç kişinin “porno siteleri” aradığını ışık hızıyla önümüze koyabilir.
Şimdi merak ediyorum, acaba Bolu’da günde kaç kişi porno sitelere girmek için arama yapıyordur?
Hatta “Bolu’da böyle şeyler olmaz” diyenlerin internet hesaplarına bakmak ve böyle bir sonuçla karşılaşmak ne kadar matrak olur değil mi?
Niye yazdım bunu biliyor musunuz?
Google rakamlarına göre dünyada porno sitesi arama sıralamasında Türkiye çok üst sıralarda da ondan.
Ama sorarsanız “Bizde böyle şey olmaz, bize yakışmaz” derler.
ÇOK GÜLDÜM
Yapma Aziz hocam geri dönseydin ne olurdu düşündün mü?
Nobel ödüllü Aziz Sancar yurtdışındaki okuyan öğrencilere seslenmiş.
Demiş ki; “Siz sakın benim gibi yapmayın, mutlaka ülkenize dönün.”
Tabii ki yurtdışında eğitim gören nitelikli gençlerin bu halka hizmet etmeleri herkesi çok mutlu eder.
Ama Aziz Hoca’ya ben de bir şey söylemek isterim;
“Değerli hocam eğer siz yurtdışında eğitim aldıktan sonra kalkıp Türkiye’ye gelseniz Nobel ödülünü alabilir miydiniz? Türkiye’ye dönseydiniz bir üniversitenin sıradan bir öğretim üyesi olmanız dışında varlık gösterebilecek bir şey yapabilir miydiniz ya da buna izin verilir miydi?”
Aslına bakarsanız Aziz Sancar da bunu biliyordur mutlaka.
Ama Teknofest’teki gençleri görünce sanıyorum kanı kaynamış, milliyetçilik damarı kabarmış.
Ayrıca ekleyeyim, sadece Aziz hoca değil örneğin Uğur Şahin ve Özlem Türeci dönüp Türkiye’ye gelseydi Korona’ya karşı en etkili olduğu bilinen aşıyı bulabilirle miydi?
Gazi Yaşargil İsviçre yerine Türkiye’yi tercih etseydi dünyanın en iyi beyin cerrahı olabilir miydi?
Mehmet Haberal dönüp geldi de ne oldu, hapse atmadık mı bu dünyanın en iyi karaciğer uzmanını?
Aziz Sancar şunu bilmeli ki gerekli koşullar hazırlanmadan gençleri yurda çağırmak onların hayatını karartmaktan öte bir yarar sağlamaz.
KOMİK
Sadece kasiyerin adına bakın yeter. Sanki ilahi bir işaret değil mi bu?
BUNU YAZMAK GEREK
Hapisteki generalleri unutmamak unutturmamak gerek
İntikam duyguları ile hapse atılan emekli generaller birkaç gün konuşuldu ama bakıyorum şimdi unutulmuş gibi görünüyor.
28 Şubat diye icat ettikleri bir dava ile yargılamışlardı çok sayıda generali.
İhbarcılar cemaatçiydi.
Savcılar cemaatçiydi.
Yakalamaya giden ve ilk sorguları yapan polisler cemaatçiydi.
Hakimler cemaatçiydi.
Yani bildiğimiz FETÖ.
Onların hepsi ya hapiste ya da kaçıp gittiler başka ülkelere.
Birkaçı hariç hepsi 80 yaşın üzerindeki emekli generaller ise hapiste.
Kimse bunu hukukun üstünlüğü, demokrasi, yargı kararı falan diye yutturmaya çalışmasın.
Dünyanın hiçbir ülkesinde sırf birilerin intikam duyguları tatmin edilecek diye silahlı kuvvetlerine 50 yıla yakın hizmet etmiş şerefli subaylara bu muamele reva görülmez.
Hele bir de terbiyesizce “Cumhurbaşkanı bunları yaş haddinden affetsin” zırvalıkları yapılmasını kimse hayal bile edemez.
Oysa AKP’nin yarattığı demokrasisiz, hukuksuz, insanlarının olmadığı “yeni” Türkiye’de bunlar oluyor, olabiliyor.
Buna karşı duyarlı kamuoyunun başta haksız hukuksuz biçimde hapiste tutulan emekli generaller olmak üzere haksızlığa uğramış hiç kimseyi unutmaması ve unutturmaması gerektiğini söylemek isterim.
Unutanlar için şu anda hapiste tutulan emekli generallerin isimlerini tekrarlayayım;
(E) Orgeneral Ahmet Çörekçi 89 yaşında.
(E) Orgeneral İlhan Kılınç 85 yaşında.
(E) Orgeneral Çevik Bir 82 yaşında.
(E) Orgeneral Çetin Doğan 81 yaşında.
(E) Orgeneral Fevzi Türkeri 80 yaşında.
(E) Korgeneral Vural Avar 83 yaşında.
(E) Korgeneral Yıldırım Türker 80 yaşında.
(E) Korgeneral Hakkı Kılınç 81 yaşında.
(E) Korgeneral Çetin Saner 81 yaşında.
(E) Koramiral Aydan Erol 81 yaşında.
(E) Tümgeneral Erol Özkasnak 75 yaşında.
(E) Tümgeneral Kenan Deniz 73 yaşında.
(E) Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak.
(E) Tuğgeneral İdris Koralp 73 yaşında.
https://twitter.com/can_atakli_