AMERİKA ve AVRUPA'yı İKİYÜZLÜLÜKLE SUÇLAYACAĞINIZA İNCİRLİK'i KAPATIN

ANALİZ

Amerika ve Avrupa'yı ikiyüzlülükle suçlayacağınıza İncirlik'i kapatın!

Dünya Suriye'deki IŞİD terörüne ve vahşetine karşı artık daha kararlı biçimde mücadele ediyor.
Amerikan güçleri hemen sınırımızın dibindeki Rakka'ya karadan ve havadan operasyon yapıyor.
Amerikan güçlerine Avrupalı müttefikleri de destek oluyor.
Ancak Amerika'nın Rakka'daki en önemli müttefiki PKK'nın uzantısı olduğu bilinen PYD güçleri.
PYD'liler Amerikan askerleriyle Rakka'da omuz omuza çarpışıyor.
Bölgeden IŞİD'li teröristlerin temizlenmesi an meselesi haline geldi.
Amerika'nın Rakka'da PYD güçlerini “kara harekâtındaki destek” olarak kullanması doğal olarak iktidarı rahatsız etti.
Çünkü AKP iktidarı PYD'yi terörist olarak kabul ediyor ve Amerika'nın PYD ile birlikte hareket etmesini şiddetle eleştiriyor.
Amerika ise Türkiye'nin “Terörist olan PYD'yi mi yoksa bizi mi tercih ediyorsun?” sorusuna ilk günden bu yana “PYD” cevabını veriyor.
Erdoğan'ın “Binali Yıldırım adına kurdurduğu” hükümet ilk Milli Güvenlik Kurulu toplantısını yaptı. Genelkurmay Başkanı ve diğer kuvvet komutanlarının da imzaladığı sonuç bildirisinde PYD ile yakın ilişki kuran Amerika ve Avrupa ikiyüzlülükle suçlandı, bunun kabul edilemez olduğu belirtildi.
Ardından Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu “çok sert” bir açıklama yaptı.
Çavuşoğlu şunu söyledi; “Telefonda Sayın Obama, Sayın Kerry, bize YPG'nin, PYD'nin güvenilir olmadığını söyleyecek ve terörle mücadelede Türkiye'nin yanında olduğunu söyleyecekler. Sonra Ankara'daki iki saldırının sorumlusu terör örgütünün armalarını takacaklar. Neymiş efendim, kendi güvenliğini sağlamak içinmiş. O zaman onlara tavsiyemiz Suriye'nin diğer bölgelerine gittikleri zaman DAEŞ'in, El-Nusra'nın, El-Kaide'nin armasını taksınlar, Afrika'ya gittikleri zaman da Boko Haram'ın armasını taksınlar. Biz bu terör örgütleriyle YPG'yi aynı görmüyoruz diyenlere cevabımız, ‘Bu çifte standarttır ve iki yüzlülüktür' olur.”
Bu tavır ve sözler doğru mu?
Elbette doğru. Kim olursa olsun Türkiye'nin gururuyla oynayamayacağı gibi ulusal güvenliğini de tehlikeye atamaz.
Ancak saray ve hükümet arkasına askeri de alıp “çok sert kınama mesajları” yayınlamanın ötesinde de bir yaptırım uygulamalı.
Amerikan askeri Rakka'da PYD'li teröristlerle birlikte savaşıyor ve hatta Amerikan askerleri kollarına PYD arması da asıyor ama asıl lojistik desteklerini Türkiye'deki üslerden alıyor.
Amerikan askerinin Rakka'daki güvenliği başta İncirlik olmak üzere Erhaç ve bölgedeki diğer havaalanlarından kalkan Amerikan uçakları tarafından sağlanıyor.
Hükümet kendi halkına “bidon kafalı” muamelesi yaparak Amerika ve Avrupa'yı güya sert açıklamalarla kınamak yerine örneğin İncirlik üssünü kapatarak tavrını göstermeli.
Suriye'deki PYD teröristlerini koruyan Amerikan uçaklarının Türkiye'den kalkmasına izin verip sonra “Bu işbirliği kabul edilemez” demeniz sadece dünyayı kendine güldürür o kadar.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Fetih günü tamam da kurtuluş günü sarayın hiç aklına gelmiyor

İstanbul'un dört bir yanı Erdoğan ve Fatih fotoğraflarıyla süslendi. İstanbul'un fethi bu yıl “görülmemiş” törenlerle kutlanacak.
Törenlere Cumhurbaşkanı Erdoğan da katılacağı için İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bunu duyurmak için olağanüstü bir çaba harcamış ve her tarafı Erdoğan'la donatmış.
İstanbul'un fethi törenlerine elbette bir cumhurbaşkanı katılabilir de bunu büyük bir “tanıtma-parlatma” operasyonuna dönüştürmek de neyin nesi?
İstanbul Belediyesi Erdoğan'ı parlatmak (Türkçesi başkanlığını beyinlere kazımak) için milyonlar harcıyor ve bu para da İstanbul halkının cebinden çıkıyor.
Bu en hafif tanımla yolsuzluktur.
Oraları geçelim, konumuz başka.
İstanbul'u fetheden Osmanlı İmparatorluğu.
465 yıl sonra fethettiği İstanbul'u yabancı ülkelere teslim eden” de Osmanlı İmparatorluğu.
1453'te Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul, 1918'de Osmanlı padişahı Vahdettin tarafından İtilaf Devletleri'ne sunuldu.
İstanbul 6 Ekim 1923'te, yani 4 yıl 10 ay 23 gün işgal altında kaldıktan sonra Kurtuluş Savaşı'nı veren, Lozan anlaşmasını yapan ve daha sonra Cumhuriyeti ilan eden vatansever güçler tarafından kurtarıldı.
AKP iktidarı İstanbul'un fethini görülmemiş törenlerle kutluyor ama işgalden kurtarıldığı günü neredeyse unutuyor.
Bakalım yarın İstanbul'un Fethi törenlerinde “Fatih bir padişah” gibi halkın önüne çıkacak olan Erdoğan, 6 Ekim'de de aynı coşkuyu taşıyacak mı?
Sanmıyorum. Bu zihniyet İstanbul'un emperyalizmin elinden kurtarıldığı günden o kadar da haz etmediğini defalarca kanıtlamadı mı?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Sinop Emniyeti'nin yalakalığını kutlamak gerek

Hükümet “3 yaşındaki kız çocuklarını amcalarının önüne bile bacakları çıplak çıkarmayın” öğüdünde bulunan “6 yaşındaki kızlar evlendirilebilir” türü fetvalar veren Nurettin Yılmaz'ı şehir şehir gezdirip konferanslar verdiriyor biliyorsunuz.
Gezdirmesine gezdiriyor da bazı kentlerde duyarlı insanlar Nurettin Yıldız'ın konferanslarını protesto ettiler.
Nurettin Yılmaz bu nedenle Edirne, Sinop ve Gaziantep'te konferans veremedi. Şanlıurfa'da ise valilik geniş önlem alarak konferansın yapılmasını sağladı. Salona gelenler Nurettin Yılmaz'ı “alim” olarak niteleyerek “Sinoplular da bir gün alimlerin önünde eğilecek” diyen pankart açtılar.
O açılan pankartın gereği dün yerine getirildi.
Sinop'ta Nurettin Yılmaz'ı protesto ederek konuşmasını engelleyenler adeta “alimlerin önünde diz çöktürülür” gibi evlerine yapılan baskınlarla birer birer gözaltına alındılar.
Sinop Emniyet Müdürü bu yalakalıktan sonra artık madalya ile taltif edilir herhalde.
Ne diyeyim; artık her türlü protesto eylemi suç haline getirildi. 19 Sinoplu “terörist ve vatan haini” oldukları gerekçesiyle bile suçlanabilir.
Şaşırmıyoruz ama öfkemiz giderek kabarıyor.

ÖNERİ

Madem AB gereklilik değil AB Bakanlığı'na da gerek yok

İktidar Erdoğan'ı başkan yapmak uğruna bunca yıldır mücadele ettiğimiz her şeyi devirmeye kararlı görünüyor.
Çevremizde tek dostumuz kalmadı, Müslüman ülkeler tarafından bile ciddiye alınmıyoruz, burnumuzun dibinde yaşanan bir savaş var ve bu savaş bizim topraklarımızdaki yabancı güçler tarafından yönetiliyor.
Avrupa ile neredeyse “can düşman” haline geldik. Avrupa Birliği için yapılan 60 yıllık çaba çöpe gitmek üzere.
İktidar aslında Avrupa Birliği'ne hiç inanmadı. Sadece kendinden olmayan “daha eğitimli ve varlıklı” kesimleri kandırmak için AB yolunu sanki hedefmiş gibi gösterdi.
Şimdi masa devrilmek üzere. Saraydan sonra adı AB Bakanı olan kişi de “Biz artık olmayabiliriz, AB bir gereklilik değil” açıklaması yaptı.
Artık bu riyaya son vermek gerek. AB ile zaten hiç işi olmayan iktidar göz boyamak için kurduğu bu bakanlığı da kaldırmalı.

ÇOK GÜLDÜM

Paraleller gitti federaller geldi

Reza Zarrab Amerika'da duruşmalara girip çıktıkça hakkında açılan dava ile ilgili ayrıntılara daha fazla sahip oluyoruz.
Gerçi bundan vatandaşın pek haberi olmuyor. Çünkü bir iki gazete dışında bütün medya “kör ve sağır” olmuş durumda.
Sanki Zarrab Amerika'da yargılanmıyor, federal mahkemede Erdoğan adı geçmiyor, rüşvetçi bakanlardan söz edilmiyor, milyonlarca Euro'nun, doların, tonlarca altının, silahların fotoğrafları yayınlanmıyor.
Herkes kafasını ne kadar kuma sokarsa soksun gerçekler nasıl olsa açığa çıkacak. O zaman bu medyanın ne yapacağını göreceğiz.
Ama içine düştükleri durumu da anlayışla karşılamak gerek.
17-25 Aralık'ı inkar edip bunun darbe olduğunu söyleyen, o ses kayıtlarını, bulunan milyonlarca doları kumpas diye niteleyen, Zarrab'ı Türk Bayrağı önünde aklamaya çalışanlar elbette şimdi ne yapacaklarını şaşırmış durumda.
İşe bakın ki Türkiye'de paralellerden kurtulmaya çalışanlar şimdi federallerin pençesine düştü.

KOMİK

Beştepe değil Baştepe olmalı

Sarayın bulunduğu yer aslında Atatürk Orman Çiftliği.
Belli ki bu isim alerji yarattığından bir baktık ki orası olmuş “Beştepe.”
Aslında artık bu ismin de değişmesi gerek.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu “devlette çift başlılığa neden olduğu” gerekçesiyle azledildi.
Yerine asla başbakan olduğunu iddia etmeyecek, çift başlılığı sona erdirecek biri bulundu ve oturtuldu.
Ülke yönetiminde “çift başlılıktan” şikayet ediliyor ama sarayın bulunduğu yerin adı “beş” diye başlıyor.
Bu garabet bitirilmeli ve “tek başlılığı” hatırlatacağı için “Beştepe” yerine “Baştepe” ismi kullanılmaya başlanmalı!
(NOT: Bu yazı tamamen espri amaçlı yazılmıştır. Trollerin dikkatine..)

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Öndekiler terörist de arkadaki görüntü ne?

Gazetelerin dünkü birinci sayfalarında aynı fotoğraf vardı.
Nusaybin'de beyaz bayrak açıp teslim olan teröristler güvenlik güçlerine doğru elleri havada yürüyor.
Aynı görüntüler önceki gece televizyonlarda da yayınlandı.
Bütün medyanın dili bu görüntülerde ortaktı. “Teröristler çareyi teslim olmakta buldu, terör çaresiz kaldı.”
Hepsi doğru, hepsi güzel.
Ancak nedense hiçbir gazete ve televizyon öndeki teröristlerin arkasındaki korkunç görüntüden söz etmiyor nedense?
Arkadaki görüntü İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerindeki yıkılmış kentleri andırıyor.
Ayakta kalan tek bina yok, her yer harabeye dönmüş.
Nasıl oldu da o kentler yerle bir oldu, taş üzerinde taş kalmadı?



https://twitter.com/can_atakli_