ANLATILANLAR ANLAŞILANA KADAR…

ANLATILANLAR ANLAŞILANA KADAR…

Bir yanda olup bitenler, diğer yanda yaşanan ama bitmeyenler, her yanda azgın bir sel gibi üzerimize gelenler ve durmadan duvara çarpıp dönen haklı sesler…

Bir yanda sepet havası çalanlar, bir yanda aynı telden bıkıp usanmadan çalanlar, bir yanda çalmadan oynayanlar, bir yanda etekleri zil çalanlar, her yanda önce kılıf hazırlayıp sonra minareyi çalanlar…

Bir yanda toplumun her kesimini ilgilendiren zamlar, bir yanda gereksiz harcamalar, yazlık- kışlık saraylar yükselirken tasarruf tedbirleri açıklamalar. Her yanda işçisi, memuru, köylüsü, esnafı, serbest meslek sahibi, iş insanı, emeklisi, öğrencisi öğretmeni, köylüsü, şehirlisi her kesimden yükselen ama görülmeyen tepkiler…

Bir yanda ekonomiden adalete, eğitimden sağlığa, dış politikadan iç siyasete her alanda ve her anlamda yere, göğe, taşa toprağa, denize göle, yeşile ormana sinmiş yanlışlıklar. Her yanda sesini olup bitene karşı duyurmaya çalışan milyonlar…

Bir yanda ülkemizde sadece 17.8 milyon kişinin rahat bir yaşam sürdüğü gerçeği. Diğer yanda 66 milyon aç ve yoksulun verdiği yaşam savaşını duymayanlar, görmeyenler…

Bir yanda bakan yakınlarına, eşe dosta, mahdum beylerin okul arkadaşlarına, kızların vakıf çalışanlarına, dekan ve rektörlerin yakın akrabalarına kadar özel işlemlerle özel atamalar. Diğer yanda sarayların ve makamların duvarları yükseldikçe halkın sorunlarını göremeyenler…

Bir yanda paraların nasıl buharlaştığının hesabını veremeyenler, diğer yanda diplomalı işsizlik, hayat pahalılığı, emeklinin çilesinin neden olduğu yaşamdan kopuş haberlerine ilgisiz kalanlar…

Bir yanda savrulan paralar, satılan fabrikalar, peşkeş çekilen kupon araziler, boşa harcanan yıllar, diğer yanda kibir, meydan okuma, övünme, tavan yapan özgüven ve kendini beğenmeler…

Bir yanda eğitim geleneğimizi, kurumsal hafızamızı sil baştan ele almalar! Okullarda “kültür ve medeniyet”, “değerler eğitimi” vermeyi planlamalar. Diğer yanda İşsiz her 4 gençten 1’inin üniversite mezunu olduğu, iyimser ve üzerinde oynanmış rakamlara göre üniversite mezunu işsiz sayımızın 1 milyonu geçtiği bir ülke…

Bir yanda LGS’ye girmesi gereken 205 bin çocuk kayıpken, nerede olduklarını kimse bilmiyorken, çocuk gelin mi, çocuk işçi mi kimse sormuyorken suskunluğunu koruyan MEB! Diğer yanda 3.6 milyon gencimizi lise ve üniversite hayaliyle okul yüzü görmeden sınavlara hazırlayan gergin aileler, diğer yanda bireysel kurtuluş savaşına hazırlanır gibi sınav cephesinde terleyen öğrenciler…

Bir yanda İTÜ’den KTÜ’ye 8’i devlet, 6’sı vakıf üniversitesinde 37 bin 236 Suriyeli öğrencinin dışında Angola, Gana, Gine, Togo, Yukarı Volta, Brunel, Burkine Faso, Honduras, Cibuti, Grenada, El Salvador, Fildişi Sahili, Fiji, Bhutan Krallığı, Benin Cumhuriyeti gibi ülkelerden gelen yaklaşık 200 bin civarında olduğu söylenen yabancı öğrenciler…

Diğer yanda Gaziantep Üniversitesinde 2 bin 247, İTÜ’de 201, YTÜ’de 286, AÜ’de 812, İ.Ü Cerrahpaşa’da 634, Boğaziçi’nde 12 şeklinde Edirne’den Kars’a uzayıp giden yabancı öğrenci bolluğu. Bir yanda bizi yönetenler adına ister kıskanılan büyük ülkeye duyulan ilgi desinler, ister kültürel alışveriş adını koysunlar, özgür ortam, adalet ve iş umuduyla 100 bin gencimizin ABD ve AB ülkelerine gitmek için yol aramaları gerçeği…

Bir yanda ülkemizin beyni yurtdışına göçerken, Arap ülkelerinden bize gelenlerin ülkelerine gitmeyi düşünmemesi! Diğer yanda Diyanet işlerine bağlı 29 Mayıs Üniversitesi’nde sadece 3 Suriyeli öğrenci okuduğu haberi…

Bir yanda zorlu bir coğrafyada olmamıza rağmen; Deneyimli diplomatları “monşer” diye dışlayan, uzman hariciyecileri yok sayan, tecrübeli dış işleri mensuplarını görmezden gelen, birikimli, becerikli, dirençli, konusuna vakıf, bölgesel ve küresel konularda söz sahibi eski büyükelçilerden yararlanmayı düşünmediği için sık sık hatalara düşen bir anlayış…

Bir yanda bakan yardımcısından genel müdüre, eski müdürden vekil adayına, eski bakan yardımcısından eski başkana 3 maaş, 4 ikramiye, 5 koltuk, 6 huzur hakkı, 7 yönetim kurulu aylığı, sayısız makam, sayılamayacak kadar unvan tevdi edilenler. Diğer yanda 41 kere maşallah yerine 141 kere maşallah dedirten mütevazı servetli, maaşımı hayır hasenata harcıyorum diyen yetkililer…

Bir yanda halkın yüzde 61’inin ailesiyle 1 hafta dahi tatil yapamayacağı bir düzen! Diğer yanda 5 yıldızlı otellerde yapılan bakanlık boyu lüks tatiller. Her yanda gerçeğin kurguya, yalanın doğruya, varlığın yokluğa, hayalin boşluğa düştüğü bir dönem…

Ne diyor şair: “Ciğer oyuk oyuk/ Böbrek taş yüklü/ Mide asit küpü/ Sana katıksız bir yürek sunuyorum memleketim!”