ARDINDA ŞEHİT BIRAKAN MÜRİT!..
Yaşam herkese, özellikle de kendini kullandıranlara yine en keskin tarafından muhteşem bir ders verdi; içinde insan olan, böbürlenme olan, mağrurlanma olan, “ali kıran baş kesen olan” tokat gibi bir ders... Özeti şudur o dersin:
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...” ve “Ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin...” Dahası da var o dersin; “Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı...”
Bu dersin merkezindeki Zekeriya Öz’ü artık tüm Türkiye tanıyor... Hani, AKP kalemşoru bay “ROK”un, “Bir gün heykeli dikilecek” diye neredeyse İslam öncesi yapmacık tanrılara benzettiği Zekeriya Öz var ya işte o!..
Hani yandaş basının nedense “temiz eller operasyonu”nun İtalyan savcısıyla bile yan yana getirerek yere göğe sığdıramadığı, vıcık vıcık övgüler yağdırdığı savcı...
İşte o savcı ne yazık ki, “cumhuriyetin savcısı”ndan çok cemaatin savcısı olarak tanındı... Daha doğrusu karanlık planlar uğruna kullanıldı o savcı... Cemaat kullandı, AKP kullandı ve ne yazık ki adaletin tam da merkezinde, kanunsuzluk kullandı!..
Peki, kime karşı kullanıldı Öz?.. Ne yazık ki ona verilen payeye yani, “cumhuriyet”e karşı kullanıldı!.. Hem de Atatürk’e, laikliğe, demokrasiye, yurtseverliğe, ulusalcılığa, solculuğa, özgürlüğe, ilericiliğe ve devrimciliğe karşı...
Kumpasın kanı!..
Zekeriya Öz seçilmiş bir “Don Kişot” olarak ortaya salındığında, ne yazık ki adaleti bir çırpıda unutmaktan çekinmedi... Çünkü “ağa babaları” öyle istemişti!.. İşte bu yüzden adalet elbisesinden soyunarak, Erdoğan’ın verdiği “zırhlı araba”nın kibrine sığındı...
Öz; adına “Balyoz” ve “Ergenekon” denilen karanlık kumpasa alet oldu, yukarıdan yani cemaat-AKP cenderesinden gelen talimatları uyguladı ve ne yazık ki çok can yaktı...
Kibirli, mağrur, pervasız, dik başlılığı ve “kanunsuz kararlarıyla” ardında çok şehit bıraktı Zekeriya Öz!..
Cemaat savcısının ellerine Kuddusi Okkır, Abdülkerim Kırca, Kaşif Kozinoğlu, Murat Özenalp, İlhan Selçuk, Uçkun Geray, Türkan Saylan, Erhan Göksel, Engin Aydın, Ali Tatar, Berk Erden, Muzaffer Tekin, Teoman Koman, Mehmet Haşimoğlu ve Cem Aziz Çakmak’ın da kanı bulaştı...
Zekeriya Öz, yaktığı canların acısını geride bırakarak, savcı Celal Kara ile birlikte “Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçtı...” Hem de “kumpas” mağdurlarına “Adalete güvenin”, derken, adalete zerre kadar güvenmeden!..
Bürokrasideki cemaat müritlerinin, savcıların kaçışında şüphesiz parmağı vardır ama bildiklerini anlatmamaları için firar etmelerine göz yumulduğu olasılığını da kimse küçümsemesin...
Sözün özü; densiz medya şovmenlerinin heykelini dikmeye çalıştığı Öz’ün kaideye çıkamadan yıkılmasından herkes ders çıkartmalı!..
En önce de “ne oldum delisi” olanlar ve giydikleri zırhla pervasızlaşarak kırıp dökenler!..
‘Terörist polisler!..’
“21 Temmuz’dan bu yana her gün yeni bir saldırı düzenleyen PKK, paralel yapının desteğiyle eylemlerini rahatlıkla gerçekleştirmeye başladı. Emniyet içinde kendilerini kamufle eden özellikle Doğu ve Güneydoğu’daki paralel yapı üyeleri, adeta PKK’nın şehirde güçlenmesine fırsat tanıdı. Bazı istihbaratlar PKK üyelerine aktarıldı,
PKK’lılar da Kandil’den gelen ‘Halk savaşı başladı’ açıklamasından sonra harekete geçti. Paralel yapının Emniyet içinde kalan hücreleri teröre ‘istihbarat’ desteği veriyor, karartılan kameralarla eylem yapmalarının önü açılıyor, suçüstü yakalanan militanlar yine ayarlanmış hakim ve savcılarla salınıyor.” (Akşam gazetesi, 11 Ağustos 2015)
“Mazlum-Der Adıyaman Şube Başkanı Hidayet Aktoprak, Kasım 2013’te Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesi’nde görevli polislerin kendisinden IŞİD’e yardım etmesini istediklerini açıkladı.” (Özgür Gündem, 11 Ağustos 2015)
Yukarıdaki vahim haberler dünkü iki gazeteye manşet olmuştu... İkisinin de yaklaşımı aynıydı; “Son dönemde Türkiye içinde terör eylemlerini artıran iki örgütün polis ve yargı içinde işbirlikçileri var!..”
Tek kelimeyle ajanlık faaliyetidir bu... Bu ihanet içinde; Urfa’da, “plaka tanıma sistemini kapatarak” iki meslektaşlarının şehit edilmesine yardım ettikleri için 5 polisin açığa alındığı da unutulmasın...
O halde sormak lazım; gazeteler kimi polislerin teröristlerle işbirliği halinde olduğunu manşet yaparken, bu rezaleti kim soruşturacak acaba?..
Örneğin dün, twitter üzerinden “PKK-Paralel şer ittifakı terörle mücadeleden çok rahatsız. Bu yüzden ikisiyle eşzamanlı mücadele etmek, netice almak için büyük önem taşıyor” diye ahkam kesen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ne yapmayı düşünüyor acaba?..
Kürt hakimin çığlığı!..
Gazeteler, siyasiler ve devlet yöneticileri “terörle işbirliği yapan cemaatçiler”den söz ederken, dün sosyal paylaşım platformu facebook üzerinden örnek bir çığlık yansıdı...
Bakınız; yılbaşında Eskişehir Sulh Ceza Hakimliği görevinden Zonguldak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne atanan Kemal Karanfil, “Lanetliyorum” başlığı altında neler yazmış;
“Siirtli Kürt bir babanın evladı olarak PKK’nın yaptığı tüm katliam ve eylemleri kınıyorum, lanetliyorum.
30 yıldır akan kanlarla neredeyse bir göl oluştu.
Kanla bir yere varılamayacağını anlamadınız mı? ‘Ayrımcılık’ diye tutturmuş gidiyorsunuz.
Bir Kürt evladı olarak devletin en yetkili makamlarına getirildim. Türk milleti adına karar veriyorum. Ayrımcılık olsa bunlar olur muydu?
Benim gibi yüzlerce hakim, savcı, bürokratın mevcut olduğunu siz de biliyorsunuz. Eylemlerinle önce Kürtlere zarar verdiğini unutma.”
Sizce bu hakimin çığlığından kimler ders çıkartmalı?..
Yalnızca PKK mı, yoksa aynı zamanda ona destek veren, partiler, siyasiler, cemaatçiler ve medya mı?..