ARTIK KAÇARI YOK HESAP VERİLMELİ

ANALİZ

Artık kaçarı yok hesap verilmeli

Şaka değil, Sedat Peker’in videoları 7’şer milyon kere izlenmiş.

7 milyon kişi değil, en az 14 milyon kişi izlemiş demektir.

Çünkü pek çok yerde birkaç kişi birden izliyordu videoları. Dün sabah da aynısı oldu.

Peker’in 7’nci videosu, öğlen saat 12.00’de bir milyon izlenmeyi geçmişti.

Aynı oranda izlenmeye devam ederse demek ki siz bu yazıyı okuduğunuz sırada yine 4-5 milyonu geçmiş olacaktır.

Öyle sanıyorum ki, bu aynı zamanda bir dünya rekoru.

En çok izlenmede değil, en kısa sürede bu kadar yüksek rakama ulaşma açısından bir dünya rekoru bu. Popstarların hit parçaları bile bir-iki günde 7 milyon izlemeye ulaşmıyor. Peker, dün de yıktı geçti ortalığı.

Süleyman Soylu’nun yanı sıra Mehmet Ağar yine payını aldı.

Ağar’ın durumu artık iyice zorlaştı.

Sedat Peker’e göre Ağar sayısız cinayet işletti.

Bunları da devletin bekası için değil, çevresiyle birlikte kendi geçmişini temizlemek ve cebini doldurmak için yaptı.

Çok ağır iddialar bunlar.

Peker daha sonra beklenmedik biçimde Binali Yıldırım’ın oğlunu deşifre etti.

Kolombiya ile kokain ticaretinde en öndeki isim olduğunu, bir yıl önce yakalanan 4 tonluk kokain partisinden sonra Venezuela’ya iki kere gittiğini, liman işlerini ayarladığını ileri sürdü.

Peker, yakalanan kokain yüklü geminin de bu kişiye ait olduğunu daha önce ima etmişti.

Süleyman Soylu’nun kardeşinin devletin emlak piyasasını elinde tuttuğunu, bakanın ise süsten ibaret olduğunu iddia etti.

Saray ve AKP sessiz bu konuda…

Cevap veremiyorlar.

Bunun yerine provokasyonlarla gündem değiştirmeye çabalıyorlar.

Ancak dikkat ediyorsanız tutmuyor bunlar, çünkü AKP’ye oy verenler dahil, herkes adeta lağım çukurunun patlamasını izliyor burnunu tıkayarak.

İktidar artık daha fazla sessiz kalamaz.

Vurdumduymaz davranamaz.

Hele “Bu pisliği nasıl yaparım ederim de muhalefetin üzerine yıkarım” telaşına hiç kapılamaz.

Yapması gereken tek şey iddiaları araştırmaktır.

Bunun için öyle ya da böyle adı geçen herkesin devletle olan bağları tümüyle kesilmeli, etki alanları ortadan kaldırılmalıdır. Hiçbir etki altında kalmayacağı herkes tarafından onaylanacak bir savcı ekibi kurulmalı, emrine verilecek çok nitelikli emniyetçilerle birlikte, bu heyetin hiçbir engellemeye uğramadan çalışması sağlanmalıdır.

Özellikle iktidar medyasının sarıldığı, “Sedat Peker bir mafya lideri, onun sözüyle mi hareket edilecek” söyleminin hiçbir anlamı yoktur.

Muhalefete, “Mafyaya mı umut bağladınız?” diye sataşmak da kimseyi kurtarmaz.

Bunların sonunda belki tümüyle tertemiz bir Türkiye’ye varmak zor olacaktır ama iktidarın temel görevi budur.

Soruşturma açmakta geç kalacağı her gün iktidarın hanesine yazılacak, “şaibe” notlarının artmasına yol açacaktır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bir durum daha güzel anlatılamaz

Suriye’de iç savaştan kaçanlara kucak açmak, onları çoluk çocuk aç ve açıkta bırakmamak elbette hem büyük fedakârlık hem de çok büyük bir haslet.

Milyonlarca Suriyeli, Türkiye’nin yüce gönüllülüğü sayesinde yaşama tutundu, canını kurtardı.

Ancak artık durum çok değişti.

Suriye’de sular duruluyor.

Dinci teröristlerin yuvalandığı İdlib hariç, Suriye’nin hemen her yerinde savaş bitti.

Esad seçimlere gidiyor, üçüncü kez genel af çıkardı, ülkesini bırakıp gitmek zorunda kalanlara kapının açık olduğunu açıkladı.

Ancak çok az sayıda Suriyeli geri döndü, milyonlarcası hâlâ Türkiye’de.

Kendi ülkelerinde savaş sürüyor olsa neyse ama Suriye’ye gönderilen askerlerimizden her gün şehit haberleri alıyorsak bu olmaz artık.

Konunun ırkçılıkla, şovenizmle, faşist kafa yapısıyla bir ilgisi yoktur.

Bu ülkenin tüm halkı, Suriyeli komşularına elinden gelen her türlü fedakârlığı gösterdi, kendi iaşesinden kesti paylaştı.

Örneğin Suriyeli mülteciler sorunu olmasa Türkiye’nin aşı sıkıntısı olmazdı, pandemi süresince bilgisayar, tablet bulamayan tek öğrenci kalmazdı, tam kapanmalar nedeniyle mağdur olan tek esnaf, çalışan şikâyeti duyulmazdı.

İktidar, bir an önce Suriye devleti ile gereken ilişkiyi kurmalı, çeşitli nedenlerle Suriye’ye dönmek istemeyenlere güven vermeli ve artık bu yükün altından kalkmamızı sağlamalıdır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Zamanında “Nedir bu peynir işi?” demiştik

Geçen yıl, 22 Ağustos 2020’de bir Cumhurbaşkanlığı kararı yayınlandı.

Karar, Venezuela ile yapılan ticari anlaşmayı kapsıyordu ve bu ülkeden ithal edilebilecek ürünleri sıralıyordu.

Bunu göre; Venezuela’dan “500 ton taze peynir, 500 ton eritme peynir, 500 ton diğer peynir, bin ton pirinç, 2 bin ton yulaf, 400 ton yer fıstığı, bin ton rep veya kolza tohumları, 5 bin ton ayçiçeği tohumu, 2 bin ton Hint yağı tohumu, 2 bin ton susam tohumu, 2 bin ton aspir, 200 ton yağlı tohum, 1500 ton çikolata ve kakao içeren diğer gıda müstahzarları” ithal edilebilecekti.

Bu karar özellikle tarımla ilgili çevrelerde hayretle karşılanmıştı.

Bizler ise, “Yok artık daha neler, Venezuela’dan peynir mi getirilir?” demiştik.

Sedat Peker, dün sabah yayınlanan 7’nci videosunda Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan’ın Venezuela’dan eroin trafiğini yönettiğini söyledi.

Erkan Yıldırım’ın, Panama’da Türkiye’ye gelen bir gemide 4 ton kokain yakalanmasından sonra iki kez Venezuela’ya gittiğini, limanda kendisi için özel bir yer kiraladığını ileri sürdü.

Peker’in neyi ima ettiğini anlıyoruz elbette.

Ancak hiç kuşkunuz olmasın, Binali Yıldırım’ın oğlu bu iddiayı, “Ben Venezuela’dan peynir getirdim” diye savuşturmak isteyecektir.

ŞAŞIRDIM

Sedat Peker’den üstü kapalı uyarı: “Bize kalabalık heyetler geliyor”

Herkesin merakla beklediği 7’nci videoda bir de sürpriz vardı.

İlk 6 videonun çekildiği bambu dekorlu salon yerine, büyük bir grubun toplantı yapabileceği salon gelmişti.

U şeklindeki masanın etrafında en az 15 sandalye vardı.

Sedat Peker; “Yer değiştirdik” dedi, sonra da nedenini söyledi; “Büyük gruplar geldi ziyarete, bu nedenle buraya aldık.”

Videoları çekmek için çok yoğun çaba harcandığını da söyledi Sedat Peker, “Bu sabaha yetiştireceğim için söz vermiştim, bu nedenle gecenin geç saatlerine kadar çekim yaptık. Gözlerimin altındaki şişlik bu yüzden” dedi.

Öyle sanıyorum ki Peker, Türkiye’de birilerine mesaj veriyor.

Diyor ki, “Beni burada kalabalık heyetler ziyarete geliyor”

Peki kim bunlar?

Türkiye’den mi geliyorlar?

İması bu yönde…

Karadağ, Arnavutluk ve Kosova’da nasıl tek başına ve cebinde para olmadan kaldığını anlatan Peker, sanıyorum bu görüntü ve sözleri ile şu mesajı veriyor; “Herkes ayağını denk alsın, burada tek başıma değilim. Bana hem destek veren çok hem de sürekli bilgi ve belge geliyor. Benim altımı oymaya çalışan, tepemi fena attırır. Bildiğim her şeyi açıklarım ona göre.”

ÇOK GÜLDÜM

Süleyman Soylu’ya atfedilen fıkra

Aslında bilinen bir Karadeniz fıkrasıdır yazacağım.

Ama sosyal medyadaki gruplarda “İşte Süleyman Soylu’nun durumu” başlığı ile paylaşılıyor.

Soylu, “Peker’in iddiaları doğru çıksın idam cezasına razıyım” dedi ya, işte fıkra buna uyarlanmış;

Dursun, en iyi arkadaşı Temel’e sormuş; “İki fabrikan olsa pirini pana verir misun Temelciğum?”

Temel, “Elbette verirum kankardeşum!” demiş.

 “Peçi” demiş Dursun, “iki çiftliğun olsa pirinu pana verir misun?”

Temel bu soruya da  “Ula uşağum” demiş, “lafi pile olmaz, elbette verirum!”

Dursun, ağzı kulaklarında bir soru daha sormuş ; “Ula Temel, iki tavuğun olsa pirinu pana verir misun?”

Temel bir an durmuş sonra “İşte oni veremem!” demiş.

Dursun şaşırmış; “Ulan fabrikanın pirini, çiftliğin pirini vereysun da iki tavuğun pirini niye vermeysun?”

Gülmeye başlayan Temel, “Eee uşağum” demiş, “çünkü iki tavuğum gerçekten var da ondan!”

Fırkayı paylaşan, buradan Soylu’nun sözlerine atıfta bulunarak sözü şu cümleyle bağlamış; “Sayın Soylu da istifadan hiç bahsetmeyip idamı göze almış. Niye mi? Türkiye’de idam cezası yok ama istifa diye bir müessese var da ondan!”

https://twitter.com/can_atakli_