ARTIK KADININ BEDENİ de YOK!

ARTIK KADININ BEDENİ de YOK!

Sevgili Duygu Asena‘nın ortalığı ayağa kaldıran kitabının adıydı:

Kadının Adı Yok!..

Uzun, çok uzun yıllar önce yazmıştı; kadının nasıl örselendiğini, incitildiğini, haklarının nasıl çiğnendiğini, ölesiye dayağa yatırıldığını, hürriyetinin nasıl kısıtlandığını, ikinci, üçüncü, beşinci sınıf yerine nasıl konulduğunu anlatıyordu… Bir de “namus”, “töre” adı altında nasıl öldürüldüğünü tabii!.. Sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı, Sezen Aksu’nun seslendirdiği “Ünzile” şarkısının milyonlar tarafından hüzünle, gözyaşları içinde dinlendiği yıllardı…

Askere gittiğimde Duygu’nun o kitabı nasıl büyük bir isabetle, hedefi tam 12’den vururcasına yazdığını bizzat yaşayarak anlamıştım… Tunceli’nin bir mezrasında sabahın 5’inde okula gitmek üzere yola çıkan kocaman gözlü Sema’yı görünce çok şaşırmış, saatlerce yol tepen bu kızcağıza hem hayranlık duymuş hem de acımıştım. Daha sonra ailesinin evine uğrayıp ağabeyi ile konuştuğumda aynen şöyle demişti:

Durduramıyoruz, ille de okuyacağım diyor bey; halbuki okudukça değeri düşüyor, kimse almaz artık onu buralarda!..

Bu büyük acımasızlığı daha sonra ilk kitabım “Vur Emri- Bir Asteğmenin Tunceli Anıları” kitabımda anlatacaktım…

Duygu’nun filme bile çekilen kitabının anlattığı gerçeklerin üzerinden yıllar, iktidarlar, nesiller geldi geçti…

Şimdilerde kadının bedeni bile yok!..

Ekim bilançosu: 36 kadın bedeni!..

Artık kadınlar şakır şakır öldürülüyor!..

Üstelik artık yalnızca “namus”, sadece “töre” gereği de değil kadın bedeninin yok olma gerekçesi; ‘boşandı’ diye öldürülüyor, ‘ayrılmak istedi’ diye öldürülüyor, ‘çalışmak istedi, çalışıyor’ diye öldürülüyor, ‘sinemaya gitti’ diye öldürülüyor…

Sokak ortasında öldürülüyor, otobüste, trende öldürülüyor, adliye binası önünde öldürülüyor, evinde çocuklarının gözü önünde öldürülüyor, iş çıkışı öldürülüyor…

Boğazı kesilerek öldürülüyor, onlarca kez bıçaklanarak öldürülüyor, silahtaki tüm mermiler üzerine boşaltılarak öldürülüyor, baltayla, keserle, boğularak, asılarak öldürülüyor…

Önümde  Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP)  ekim ayı kadın cinayetleri raporu duruyor; buna göre ekim ayında tam 36 kadın bedeni yok edildi!. Üstelik raporda ne deniyor biliyor musunuz?..

En az 36 kadın öldürüldü!..

En az! Yani tam sayı konusunda bile tereddüt var! Mesela 17 kadının yani yarısının neden öldürüldüğü bilinmiyor! 5 kadın ekonomik bahaneyle, 6’sı boşanmak istediği, barışma isteğini reddettiği, telefona cevap vermediği gibi kendi hayatı hakkında karar almak isterken öldürüldü diyor rapor!..

İnanabiliyor musunuz; kadınların neredeyse yarısının, kim tarafından, hangi gerekçeyle öldürüldüğü dahi bilinmiyor!.. Raporda, caydırıcı cezalar verilmedikçe, şiddeti önleyici tedbirler içeren 6284 sayılı kanun gerçekten etkin şekilde uygulanmadıkça kadına yönelik yok etme olayları tüm hızıyla sürmeye devam ediyor deniliyor…

Üstelik bu rapor daha çıkar çıkmaz eskide kaldı bile!

Çünkü o günden bugüne en az 4 kadın daha vahşice katledildi! Cinayetlerde İstanbul başı çekiyor ancak vahşet aslında doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm Türkiye haritasına yayılmış durumda!

Kadının adının ve bedeninin “yok hükmünde” olduğu toplumlar yok olmaya mahkumdur!

Barbarlığın fink attığı ülke!

Yukarıda anlattıklarım, verdiğim rakamlar ne kadar yeni, ne kadar taze değil mi?

Değil! En az iki yıl öncesinin vahşeti, rakamları! Ancak değişen bir şey yok; bu kafayla, bu adalet anlayışıyla iki, dört, sekiz yıl sonra da değişen bir şey olmayacak!

Çünkü bu ülkede bizzat iktidar, kadını biraz da olsa korumaya yönelik, üstelik ilk imzasını da kendisinin attığı İstanbul Sözleşmesi’nden tarikatların, cemaatların baskısıyla, çok önemli bir eylem gerçekleştiriyormuş havasında vaz geçti!

Evet, zaten uygulanmasında bile gönülsüzlük, bir boş vermişlik, bir adam sendecilik seziliyor, görülüyordu… Ancak, her şeye karşın bir umut yaratıyor, bu ülkenin kadınları için şiddete, eziyete, cinayete kalkan olacağı günler özlemle bekleniyordu…

O duyguyu da katlettiler!

Açın, bakın gazetelerin üçüncü sayfalarına, kanlar içinde! Daha önceki gün herifin biri geceyarısı eşini uykusunda boğarak öldürdü! Bir diğeri sokak ortasında eşini satırla kovalayıp katletmeye çalıştı!

Bu ülkede, şiddetten, ölümden, yok edilmekten kurtulmak için baba evine ya da karakola sığınmaya kalkan kadınlar bizzat sığındıkları yer tarafından aynı zalim ellere teslim edilmiyor mu? “Aman yuvanı bozma” öğütleriyle şiddete, eziyete, yok olmaya postalanmıyorlar mı?

Çocuklarının gözleri önünde bile katledilmiyorlar mı?..

Bu toplumun Kadınların yok edilerek ulaşacağı tek yer cehennemin ta kendisidir!

https://twitter.com/umit_zileli