Sefil yanaşma, sahibini korumak için saldırıya geçti... İlk iki günün aczi, şaşkınlığı yerini, kabadayılığa, tekme, tokata, kıyasıya zorbalığa, vicdansız, insanlıktan nasibini almamış yalanlara bırakıverdi... Aslında ilk işaret fişeğini Manisa Vali yardımcısı sıfatlı muhterem atmıştı:
-Aklı olan kurtuldu!..
Ardından maalesef Başbakan geldi Soma’ya, yanında ordusuyla birlikte... Tüm dünyanın hayret ve de dehşet dolu bakışları altında yaptığı konuşmada, “olur böyle şeyler, normal” dedi, “bu işin fıtratında var” dedi, “emekçilerin naaşları için güzel soğuk hava depoları bulduk” dedi, “camilerde selalar veriliyor, kuran kurslarında dualar okunuyor, hutbeler de okunacak” dedi... Sonra, yanında ordusuyla sokağa çıktı.. protesto edilince “alçaklar” dedi. Bir yurttaşa parmağını sallayıp, “Başbakan’a yuh çekersen tokadı yersin” dedi. Sonra bir genci tokatladı ve gitti...
Ehh, imam böyle yapınca, cemaatinden bir müşavir polisin yere yatırdığı bir yurttaşa tekmeyle girişiverdi doğal olarak. Olayın fotoğraf ve görüntüleri namuslu gazete ve televizyonlarda yer alınca gidip yedi günlük iş yapamaz raporu aldığı ortaya çıktı. Müşavir sıfatlı, “iş göremez” muhterem Cuma namazında Başbakanının yanı başındaydı!..
Ama bu kadarı yetmezdi... Yüzlerce şehidin acısıyla yüreği yanan Soma halkına şöyle okkalı bir “haddini bildirmek” gerekiyordu. O da oldu; “destan yazan kahramanlar” protesto için sokağa dökülen halkın üstüne TOMA’larla, biber gazıyla, kimyasal karışımlı tazyikli suyla sefer düzenledi. Plastik mermiler, coplar havada uçuştu...
-İntikam alınmıştı!..
Kömür karası kalemler
Sonra yanaşmalar, “destan yazmaya” başladı...
İnsanlığın kıyısından bile geçmemiş, vicdansız yaratıklar, “Soma bahane, hedef iktidar” çığlıkları atmaya başladılar. Yetmedi, şeytanın bile aklına gelmeyecek bir iddiayı ortaya attılar:
-Sabotaj!..
Kalemlerinden “kömür karası” damlayan “gazeteci” sıfatlı bu yanaşmaların senaryosuna göre, “Gezi olaylarının yıldönümü yaklaşıyordu. Halkı ayaklandırmak, hükümeti devirmek için, böyle bir tezgah ayarlanmış ve madene sabotaj yapılmıştı..”
Böylesine bir alçaklığı kalemine dolayanların yer aldığı gazeteler, “aşağıda, madenin derinliklerinde daha kaç işçi var?” sorusunun üzerini ise özenle örttüler. Sosyal Güvenlik Uzmanı, Habertürk gazetesi yazarı Ali Tezel’in “işçilerin bulunduğu 5 galeriden ikisine hiç ulaşılmamış. Ancak yangın sönsün, betonlaşsın diye içeriye küllü su basılıyor. Yani, içerdeki 450 işçinin artık çıkarılma şansı kalmadı. Haklarında gaiplik kararı verilecek” iddiasına en ufak yer ayrılmadı... Sözcü gazetesi muhabiri Gökmen Ulu’nun, basın toplantısında “Ali Tezel’in iddiası doğru mu? Kül ve su bastığınız galerilere daha kaç kişiyi gömeceksiniz?” sorusu üzerine maden yetkilisi toplantıyı terk etti!..
Ve sonunda Enerji Bakanı olacak muhterem dün öğlen saatlerinde ölü sayısını net olarak açıkladı:
-301!..
Öteki dünyaya kalmayacak
Enerji bakanına, kendisi dahil hiç kimse inanmadı!..
Bakanın bu açıklaması milattır. Üzerinden yıllar da geçse, o madenin altında daha kaç kişinin kaldığı, kaç kefensiz bedenin çamur ve küle karıştığı en yakıcı soru olarak peşlerinden kovalayacak... Söylenen yalanlar bir bir ortaya çıkarılacak...
-Aşağıdaki kefensizlerin laneti asla yakalarını bırakmayacak...
Ve inanıyorum ki; işlenen suçların cezası asla öteki dünyaya kalmayacak. Vicdansızlık, alçaklık mutlaka ama mutlaka bu dünyada cezasını bulacak...
-En ağır bedel, mutlaka ödenecek...
https://twitter.com/umit_zileli