ANALİZ
Asıl dertleri kendi eşlerinin bile özgürleşmemesi, LGBT işin bahanesi
Hani dünyada bu sözleşmeyi ilk onaylayan parlamento TBMM olmasa,
Hani bu sözleşmeyi duyururken kadın haklarına ne kadar saygı duyduğunu söyleyen bir tweeti Erdoğan atmasa,
Hani İstanbul Sözleşmesi’ni desteklemek için 14 maddelik bildiri yayınlayan Erdoğan’ın kızı olmasa,
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını anlayacağım…
Ama gelin de siz anlayın lütfen.
Bu sözleşme İstanbul’daki bir toplantıda kararlaştırıldı.
Öncülüğünü AKP iktidarı ve Erdoğan yaptı.
Adı bile sırf bu nedenle İstanbul Sözleşmesi oldu.
Bu sözleşme yayınlandı ve 10 yıl içinde hiçbir değişikliğe uğramadı.
Tam adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”
Ama bu sözleşme geri kafalı “erkeklerin” belli ki işine gelmedi.
Çünkü bu sözleşme kadını her türlü şiddete karşı koruyor.
Ama iptal edildi.
Neden?
Çünkü sözleşmede geçen “cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet kimliği” kavramları Türk toplum yapısına aykırı olduğu için
sözleşmeye olan toplumsal destek yitirilmiş.
Sözleşmeyi LGBT ve marjinal gruplar kendi sapkın amaçları için kalkan yapıyormuş.
HDP bu sayede LGBT’yi de kullanarak etkin eylemlere kalkışıyormuş.
Hepsi yalan.
Bir kere cinsel yönelim ve kimlikle ilgili maddeler ilk günden beri var.
Sonradan eklenmedi.
Buradaki “cinsel kimlikten” söz edilmesinin nedeni şu; Sözleşmenin adı “kadına şiddete karşı” diye başlıyorsa da aslolan insandır. Cinsel kimliği farklı diye saldırıya, hakarete uğrayan insanların da hakkı vardır ve korunacaktır.
İşte geri kafalıların dayanağı burası.
Diyorlar ki, “Eşitlik olacak diye homoseksüellerin hakkı koruyor. Bu, çocuklarımızı homoseksüelliğe özendirmektir, bu sapkınlık Allah katında da lanetlenmiştir, o halde bu sözleşme kalkmalıdır.”
Oysa kısaca LGBT olarak adlandırılan grupları ilgilendiren maddeler, sözleşmede çok az yer tutuyor.
Ama esas olarak kadınlar erkeklerin şiddetine karşı korunuyor.
Evli olduğu için erkeğe her türlü hakkın verilmesine olanak sağlanmıyor.
“Karımı severim de döverim de, kızımın namusu için gerekirse katlederim, zina yapan kadını başımızın tacı mı yapacağız?” diyen bir zihniyet sözleşmeye karşı ayaktaydı ve şimdi bayram ediyor.
Onların asıl korkuları, kadınların özellikle kendi eşlerinin ve kızlarının özgürleşmesi.
10 yılda bunu gördüler ve öfkeden ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Bu gerici kafanın türbanlı ya da başı açık eşleri, kızları özgürlüğün ne olduğunu gördü.
Özgürce yaşayacağı bir dünyanın varlığından haberdar oldu.
Zihni karanlık, aklını başkalarına kiralamış, namusu sadece iki bacak arasında sanan erkeklerin, evlerdeki şiddete dayalı egemenliği de bu yüzden bitiyordu.
AKP Genel Başkanı, bu gerici kafaların baskısına uyarak sözleşmeyi iptal etti.
ŞAŞIRDIM
Türbanlı kadınlar nasıl oluyor da kendi haklarını terk etmeyi özgürlük sanıyor?
İstanbul Sözleşmesi’nin AKP Genel Başkanı tarafından kaldırılması üzerine, dar kafalı gerici erkekler adeta bayram havasına girdi.
Önceki gece çok sayıda erkeği televizyon ekranlarından, “Kalkması çok iyi oldu, yoksa ahlakımız elden gidecekti, memleket LGBT’li olacaktı maazallah” diye konuşurlarken gördüm, açıkçası içim kalktı.
Birkaç da kadın konuşmacı vardı ekranlarda.
Onlar da nasıl savunuyorlardı bu sözleşmenin iptal edilmesini.
Tahammül edemedim ama dinlediğim bölümlerde şaşkınlıktan şaşkınlığa savruldum.
Tamamen kadınların özgürlüğüne, haklarına, erkeklerin haksız ve hukuksuz saldırılarına maruz kalmalarını engellemeye, onları korumaya ve kollamaya yönelik bir sözleşmeden neden bu kadar nefretle söz ederler ki?
Hele birkaç tane türbanlı gazete yazarı var ki, anlamak mümkün değil.
Ekranlarda özgürlük şampiyonu gibi “Asıl kadınlar şimdi özgür oldu” diyen o türbanlı “bacalarıma” şunu sormak istiyorum; “kendi camianızda eşiniz ve akrabalarınız dışındaki erkeklerle ulu orta konuşabiliyor, siyasi, ekonomik ve sosyal konulardaki fikirlerinizi açıkça söyleyebiliyor musunuz?
Yoksa erkekler bir tarafta konuşurken, siz de kadınlar arasında “hanım hanımcık” oturuyor musunuz?”
Acaba bunun aksini gözümün içine baka baka söyleyebilirler mi?
KOMİK
Hukuk bazen böyle matrak biçimde de işletiliyor
HDP Milletvekili Haluk Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürülmüştü geçen hafta.
Gergerlioğlu da bunun hukuksuz olduğunu ileri sürmüş ve Meclis’i terk etmeyerek HDP grup odasına kapanıp “adalet nöbeti” başlatmıştı.
Dün sabaha karşı polisler Meclis’i bastı ve Gergerlioğlu’nu karga tulumba gözaltına aldı.
HDP’li milletvekili daha sonra serbest bırakıldı ama gözaltına alınması için hakkında yapılan suçlama bana çok matrak geldi. Çünkü normalde polis Meclis’e giremez.
Bahane lazım tabii.
Şimdi bulunan bahanelere bakın:
“Milletvekilliği düşmesine rağmen kamu binasında hakkı olmadığı halde hukuka aykırı olarak kalmaya devam etmek, halen milletvekili gibi davranmak, sosyal medya üzerinden basın açıklaması yapmak. “
Savcı bu yüzden Gergerlioğlu hakkında, ‘kamu görevini usulsüz üstlenmek’, ‘konut dokunulmazlığını ihlal’ ve ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçlarından soruşturma başlattı.
Savcılık işi kitabına uydurmuş yani…
ÖNERİ
Doları 15 lira yapın faizleri de yüzde 7’ye düşürün
Merkez Bankası’nın başına Yeni Şafak yazarı getirildi.
O Yeni Şafak, bir süredir faizler konusunda iktidarın hiç de hoşuna gitmemesi gereken türden yayın yapıyordu.
Hatta öyle ki, cuma günü Tele1 ekranındaki sabah programında konuşurken Yeni Şafak’ı kaldırıp izleyiciye gösterdim ve “Değme muhalefet gazeteleri bu kadar sert muhalefet yapamaz” dedim.
Sonradan ekledim, “Ama göstere göstere Erdoğan’a karşı çıkamayacaklarına göre bunun içinde bir numara vardır” diye.
Sonuç ortada.
Yeni Şafak yazarı yeni Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, dün ilk açıklamalarını yapmış, para piyasalarının uyumlu çalışacağından, ekonominin iyi gideceğinden falan söz etmiş.
Bunları anlamam.
Söylenen şuydu: Döviz fiyatlarını düşürmek için faizleri artırıyorlar, bu yüzden yatırım yapılamıyor. TL’nin değerli olması konusu fazla abartılıyor.
Yeni başkan, faize çok karşı olduğu için muhtemelen faizleri düşürmek isteyecektir.
Bu da döviz fiyatlarını artırır doğal olarak.
O halde diyorum ki, “Devalüasyon yapın, doları 15 hatta 20 liraya çıkarın, faizleri yüzde 7’ye düşürün, böylelikle millet yastık altındaki dövizlerini hemen bozdurur, piyasaya para girer.”
Sonrası mı?
Valla benden bu kadar, gerisini yeni başkan halletsin artık.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Adam bayağı karakterliymiş yani
Değişik zamanlarda görevden alınan birçok kamu yöneticisi gördüm ama Merkez Bankası Başkanlığı’ndan alınan Naci Ağbal gibisini görmedim.
Ne demiş başkan görevden alındığını öğrendiğinde; “Sayın Cumhurbaşkanımıza, Merkez Bankası Başkanlığı dahil bugüne kadar uygun görerek atadığı tüm görevlerden dolayı teşekkür ederim. Bugün itibarıyla görevden alınmam nedeniyle de şükranlarımı arz ediyorum. Rabbim hepimizin hakkında hayırlısını nasip eylesin.”
Bunu Twitter mesajı olarak yayınlamış, yani herkese açık bir alanda yapmış bu açıklamayı, adeta “görmeyen kalmasın” der gibi.
Özgeçmişine bakınca köyden çıkıp iyi okumuş, yurt dışında da eğitim almış, devlet tecrübesi yüksek biri olarak görünüyor hâlbuki.
Demek ki saraydan daha başka beklentileri var ki, kendini de böylesine aşağılayan bir açıklama yapabiliyor.
ÇOK GÜLDÜM
İktidar medyası bildiğiniz gibi
Merkez Bankası Başkanı, gece yarısını geçtikten sonra yayınlanan bir kararname ile görevden alınıyor.
Ertesi gün iktidar medyasına baktım, hiçbirinde görevden almadan söz edilmiyor.
Hepsinin ortak başlığı “Merkez Bankası’nda görev değişimi” şeklindeydi.
Göreve gelişi henüz 4 ay olan başkan değişiyor, iktidar medyası bunu son derece olağan bir şeymiş gibi “görev değişimi” diye tanımlıyor.
Sanki bütün gün torbaya girmiş gibi gece 02.00’de açıklama yapılmasını bile merak etmiyorlar.
Gerçi onu da merak etseler, “Sayın cumhurbaşkanımızın gecesi gündüzü yok, neyi hangi saatte imzaladığını nereden bilsin, o sürekli çalışıyor” derler kuşkunuz olmasın.
https://twitter.com/can_atakli_