ATATÜRK'e SARILMANIN MECBURİYETİ!..
Ne yazık ki 79 yıldır fiziken yok ortada... Ne acıdır ki 79 yıldır hiç konuşmuyor, konuşamıyor!.. Ve ne şaşırtıcıdır ki 79 yıldır hiç ama hiç unutulmuyor, gündemden kesinlikle düşmüyor, düşürülemiyor...
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün ebediyete intikalinin üzerinden 79 yıl geçti ama “0” halen siyasetten spora ve diplomasiden bürokrasiye kadar yaşamın her alanında var olmaya devam ediyor...
79 yıl önce bu dünyadan göçse de, mücadele azmi, cesareti, büyük öngörüleri, kıskandıran vizyonu, akılcı yaklaşımları ve devlet adamlığı duruşuyla aslında yaşamın içinden hiç çıkmayan, çıkartılamayan Atatürk’ün değeri gün geçtikçe daha da fazla anlaşılıyor...
Baksanıza; eğitim AKP iktidarı döneminde bağnaz müfedatlarla hızla karanlığa sürüklenirken akıllara yalnızca Atatürk’ün harf devrimiyle şekillenen Tevhidi Tedrisat Kanunu ile çağdaş ve laik eğitimin önemi geliyor...
İran ve Suudi Arabistan gibi şeriatla yönetilen ülkelerde “kadınlar araç kullansın, mı kullanmasın mı” gibi gülünç tartışmalar medyaya yansırken, Gazi’nin bir çok Avrupa ülkesinin aksine kadınlara ilk kez seçme ve seçilme hakkı vermesi unutulmuyor...
Tarikat yurtlarında beyin yıkama operasyonları, toplu tecavüz rezaletleri ve rant kavgalarıyla ilgili haberler gündemi sarsarken Büyük Önder’in tekke ve zaviyeleri kapatmasının ne kadar haklı ve akıllıca bir uygulama olduğu da anlaşılıyor...
79 YIL SONRA YİNE HAKLI
Atatürk’ün yaşamın içinden hiç çıkmadığını ve ilelebet de çıkmayacağını gösteren sosyolojik ve politik kanıtları, onun ne kadar haklı olduğunu defalarca gösteren sarsıcı olayları sıralamaya kalkarsak ne bu köşede ne de bu gazete de yer kalır...
Evet, Gazi ve onun bize emanet ettiği laik cumhuriyet en çok AKP iktidarı döneminde saldırıya uğradı... O’nun çıkardığı çağdaş yasalar en çok bu dönemde erozyon yaşadı...
Atatürk’ün bu millete emanet ettiği fabrikalar “özelleştirme” adı altında, işte en çok da AKP döneminde yağmalandı...
Ve ne yazık ki TBMM Başkanı İsmail Kahraman gibilerin öfke çeken konuşmaları da gösteriyor ki, son 79 yılda Atatürk’e en büyük düşmanlıklar AKP iktidarları döneminde yapıldı...
Peki, neden mi anımsattık bunları?.. Atatürk’ün kurduğu eğitim sisteminin temeline dinamit konulsa da, cumhuriyet artık daha fazla hırpalansa da ve laiklik her geçen gün daha çok hedef alınsa da, AKP’liler de Atatürk’ü sahiplenmenin bir ucundan tutmaya başladılar ya, en çok buna şaşırıyorum...
“AKP’lilerin Atatürk’lü savunmalara başlaması Gazi’nin büyük vizyonuna ve ciddi devlet adamlığına birşey katmaz” diyenler olabilir ama, Suriye ve Irak meselesinin Türkiye’ye şaşkınlık yaşattığı bu günlerde AKP tayfasının da Gazi’ye sarılması, takiye değilse, önemli bir dönemeç midir acaba?..
Bakınız, AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ Fox TV’deki bir konuşmasında neler söylemiş;
“Dış politika esneklik ister, duruma göre yön tayin edersiniz. 110 yıl önce buranın problemleri hep vardı. Bu sırada biz yeni bir devlet kurduk. Şimdi Atatürk ve arkadaşları Lozan’da bir anlaşma yaptılar. Bana göre o günkü şartlar içinde yapılan en iyi anlaşmadır. Devletin tapusudur. Lozan’dan gelenler Ankara’ya gelince ağladı... Artık 100 yıl savaşmayacağız, geleceğimizi kurtardık diye... Mustafa Kemal ölmeden önce Hatay’ı da memleketimize dahil etti... Musul ve Kerkük’ü de vatan topraklarına katacaktı fakat ömrü yetmedi...”
Peki; şaşkın dış politakanın çıkmazlarından kaynaklansa da, daha düne kadar Gazi’ye saldırmak için fırsat kollayan gazete adlı paçavralarla AKP’lilerin, Kuzey Irak’taki kaostan kurtulmak için Atatürk’e sarılmasına sevinelim mi, üzülelim mi?..
Ah Atatürk ah!.. Ezeli düşmanlarını bile gün geliyor, kendine iyice mecbur ediyorsun ya, işte büyüklüğünü her gün yepyeni örneklerle kanıtlamaya da devam ediyorsun... Hem de 79 yıl sonra bile...
UYANIKLAR, SAFLAR, ÇETELER!..
Yaşadığımız topraklarda özellikle 1980 yılından sonra her şey çok değişti...
Siyasetten spora, ekonomiden medyaya, sosyal yaşamdan can ve mal güvenliğinin sağlanmasına kadar hiçbir şey artık eskisi gibi değil...
Hırsızlar bile farklı çalışıyor artık bu ülkede... Yüzünde maske, bir elinde fener, diğer elinde çuvalla, gecenin karanlığında gözlerine kestirdikleri evlere giren hırsızlar revaçta değil artık...
Yakasında siyasetçi rozeti, boynunda kravatla dolaşan hırsızlar türedi ki, işte en çok da onlar cesaretlendiriyor, çalmaya çırpmaya, almaya ve aşırmaya!..
Ve çalanın, aşıranın, haram yiyenin yaptıklarının yanlarına kazanç olarak kaldığını görenler de iyice çoğalmış olmalı ki, dolandırıcılar artık “Sülün Osman”lara rahmet okutan yöntemlerle soyuyorlar vatandaşları...
İşte, İzmir’de “internet reklamcılığı” adı altında faaliyet gösteren bir çete de teknolojik yöntemlerle yurttaşları soymanın kolay yolunu bulmuş...
Elebaşısı önceki gün İzmir’de, bir asayiş uygulaması sırasında yakalanan çetenin üyeleri, internet üzerinden “kar payı” dağıtacaklarını iddia ederek, bu ülkede “30 bin”den fazla insanı rahatlıkla dolandırabilmişler!!!
Şimdi bu haberi okuyan kimileri “oh olsun” dese de, kimileri de diyebilir ki, “nasıl bir ikna güçleri varmış bu çete elemanlarının?..”
Hayır, asıl soru bu değil... Trafikte yol verme nedeniyle, çocukların kavgasında, maç kuyruğunda ya da kaldırımda yürürken “yan bakma” zırvasıyla insanların kolaylıkla birbirine girdiği ve bu uğurda adam öldürdüğü bir ülkede, 30 binden fazla insan hangi zekanın sonucu olarak dolandırıcıların tuzağına düşebildi acaba?..
30 bini aşkın kişiden milyonlarca lira aşıran internet dolandırıcıların becerisi, kolay yönden köşe dönmeciliğin toplumda nasıl bir salgın hastalık haline geldiğini ve şehirlerde nasıl toplu hipnozlara yol açtığını da adeta suratlara çarpıyor değil mi?..
Peki; siyasetçilerin hırsızlıkta Sülün Osmanları bile arattığı bir ülkede, yüzbinlerce “saf” insanı mağdur eden bu tür olaylar vaka-i addiyeden haberler olarak mı geçiştirilecek, yoksa devlet “çete”lere karşı daha etkili bir mücadele mi başlatacak?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac