ATATÜRK’ün KOLTUĞUNA İHANET!..

ATATÜRK’ün KOLTUĞUNA İHANET!..

“Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dünyada üç anayasada laiklik var. Fransa, İrlanda, bir de Türkiye’de var. Tarifi de yok. İsteyen, istediği gibi bunu yorumluyor. Böyle bir şey olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım... Dini olarak bahsetmesi lazım...”
Kim söylemiş yukarıdaki zırvaları?.. TBMM Başkanı!!! Yani Atatürk’ün koltuğuna oturtulan zat!.. Yani vekil olurken laikliği koruyacağına da “namusu ve şerefi üzerine” yemin eden şahıs...
Üstelik bu konuşma, “İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği”nin düzenlediği “Yeni Türkiye Konferansları”nın altıncısında yapılmış... Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığından şikayet eden güruhun toplantısında...
Hiç kuşkunuz olmasın; bizzat laiklik karşıtı olsa da, bu sözler İsmail Kahraman’ın kendi iradesiyle ağzından çıkan saçmalıklar değil... Planlanmış bir sürecin kilometre taşlarından biridir bu saldırı...
Ne yazık son dönemde toplumun hassas damarlarına yönelik deneme-yanılma stratejisiyle yapılan taarruzlardan biridir bu sözler... Yani tepki gelirse, her zamanki gibi “sözlerim yanlış anlaşıldı” takiyesiyle hemen geri adım atılacak ikiyüzlü davranışlar...
Muhalefet sakın ola Kahraman’ın laik cumhuriyete bayrak açtığı bu sözlerini zırvadan ibaret saymasın... Çünkü bu taarruzun hesabı sorulmazsa, üzerine gidilmezse Kahraman ve onun kafasındaki zavallılar daha da ileri gitmekten çekinmeyeceklerdir...

Makamına yakışmıyor...

Kimsenin kuşkusu olmasın; Bu ülkenin Meclis başkanı, hem de TBMM’nin açılış günü olan 23 Nisan’dan iki gün sonra kendi yeminini bile çiğneyerek Anayasa’yı şeriatçı yapıya kazandırma arzusunu dışa vurmaktan çekinmiyorsa, bunun altında ezeli intikam beklentisinin derin ve sinsi bir planı da vardır...
Ve hiç şaşırmayınız, bu plan hilafetten rövanş almayı hedefleyen “Yeni Anayasa” ve “Başkanlık” propagandasından da kesinlikle kopuk değildir...
Olayın iki vahim tarafı daha var; Örneğin çevresi IŞİD adlı şeriatçı yapıyla çevrilmiş bir ülkenin Meclis Başkanlığı kürsüsünde oturan zat ile destekçilerinin, laikliğin önemini tam da bu sıralarda içlerine sindirmeleri gerekirken, dinci Anayasa’dan söz edebilmeleri gafletten öte bir cehaleti de ifade ediyor...
İkinci vahamete gelince; Kahraman gibiler niçin böyle pervasızlar hiç düşündünüz mü acaba?.. Yanıtı bellidir; geçen ay hilafetin kaldırılışının yıldönümünde, hem de TBMM’nin yanı başında “hilafet” çığlığı atanlara göz yumulmasından da cesaret almış olmalı Kahraman...
Ve belki de “kutlu doğum” bahanesiyle ülkenin dört köşesinde şeriat çığlığı atanların alkışlanmasından da feyiz almıştır Meclis başkanı...
Nedeni ne olursa olsun; Eğer muhalefet, Atatürk’ün koltuğunda otururken, halen Laik Cumhuriyet’in Meclis Başkanı olduğunu anlanamayan bu zatı görevde tutarsa yazıklar olsun...

Terörün ‘röntgen’i!..

Tam 32 yıldır gazete ve televizyonlarda terör operasyonlarıyla ilgili haberler verilirken görüntüler pek değişmez; olay yerinde ya da masaya dizilmiş silahlar, bombalar ve yaşam malzemeleri... Ve de kurşunla yazılmış “T.C.” harfleri...
Yukarıda tasvir edilen manzara AKP iktidarının Kandil Dağı’na doğru henüz “açılım” başlatmadığı dönemlerin ürünüydü...
2015 yılının Temmuz ayından itibaren ise yalnızca PKK’nın kentlere yayıldığı görülmedi, operasyonlarda devlet artık makineli tüfek değil tank da kullanmak zorunda kaldı... Çünkü örgüt ilçelerde adeta savunma kaleleri oluşturmuştu!..
İşte teröre karşı taarruzun yoğunlaştığını gösteren bu operasyonlar yalnızca PKK’nın hendek ve tuzaklarla geçitleri kapatarak ilçelerde yüzlerce eve yerleştiğini ortaya koymadı, askeri olarak ne kadar örgütlendiğini de kanıtladı...
Baksanıza, geçen aylarda bir ilçede PKK’nın “mühimmat deposu” havaya uçurulduğunda herkes şaşırmıştı!.. Peki geçen hafta ne oldu dersiniz?.. Ne ilginçtir ki, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde PKK’nın “silah tamir atölyesi” bile ortaya çıkarıldı...
Ne yazık ki daha da şaşıracağınız olaylar önceki gün yaşandı; operasyonların ilk gününde, Güneydoğu’nun bazı ilçelerinde ambulansları ve sağlık ocaklarını yağmalayarak adeta “hastane” kuran örgütün, Şırnak’ta bu kez “EGK ve röntgen cihazlarıyla donatılmış” ameliyathanesi de ortaya çıkarıldı...
Tüm bu manzaranın özeti şudur; “açılım”da devlet iyice şaşmış, PKK da kolaylıkla kendini aşmış!..

Urfa yağmalanırken susanlar!..

Dün bu köşede “GAP’taki büyük yağma” başlıklı bir yazı vardı... Hani, “imar planı” adı altında başta Harran olmak üzere tarım alanlarının yapılaşmaya açıldığını yazmıştık ya?..
Meğer Urfa eski belediye başkan yardımcısı Habip Arslan’ın kurşunlanmasına da yol açan “şehir çevre planı”nın ardında “bir eski vali ile cemaat” de varmış...
Arslan, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarda, imar planına karşı çıktığı için kendisini kurşunlayanlarla ilgili dosyanın “örtbas” edildiğinden de yakınmış...
Evet; devletin sulu tarım için 32 milyar dolar harcadığı GAP’taki imar rezaletiyle ilgili iktidar da Urfa bürokrasisi de suskun!..
Tarım alanlarının katledildiği Urfa’nın milletvekili, Tarım Bakanı Faruk Çelik’in bu konudaki sorularımıza nasıl bir yanıt vereceğini de merakla bekliyoruz...
Ancak iki sorumuz daha var... İlki Urfa Valisi’ne; “Habip Arslan’ı kim kurşunladı, olayın imar planıyla ilgisi var mı?. Ve saldırının arkasındaki güçlerin cemaatle ilişkisi nedir?..”
Asıl soru da Urfa Belediye Başkanı Nihat Çelik’e, “Tarım alanlarını katleden imar planını iptal etmeyi düşünüyor musunuz?.. Yoksa GAP’ın verimli arazilerinin yağmalanmasını izlemekle mi yetineceksiniz?..”


https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac