BABA SAHNE’ye GEÇ KALMIŞ BİR SELAM da BENDEN OLSUN!

İlişkilerle incinir, ilişkilerde iyileşiriz ya!
Karanlığın üstümüze doğru dörtnala geldiği dönemlerde bir çıkış kapısı bulmaya çalışırız ya!
Ne vakit dara düşsek bir şeylere sarılırız ya!
Bu bir şeylerde genelde sanatın, özelde tiyatronun saran, kavrayan kucaklayan kolları olur ya! 
İşte tam da öyle bir şey oldu Kadıköy’de ve sanat hayatımızda…
Sıralamada tiyatro kaçıncı sanattır bilmem ama tiyatronun birleştirici ve dönüştürücü gücünden ötürü ayakta kalması gerektiğini, ayakta tutulması gerektiğini bilirim deyip noktaya koyuyor ve işin özüne geliyorum!
MSM’nin kundaklanmasının acısını ve tortusunu özel bir mezunumuz çok özel bir günde, Sevgili Savaş Dinçel’in doğum gününde çok cömert bir armağanla biraz olsun unutturmaya çalıştı ve büyük ölçüde, hele de moral değer olarakçok başarılı oldu.
Artık MSM Altıyol’dan sonra bir sahnemiz daha var diyebiliriz. Her şeyiyle bizim olan, bizden olan bir tiyatromuz daha oldu çünkü. Ben kendisini okutmadım, üzgünüm benden önce mezun olmuş Şevket Çoruh! Amaç çoğalmaksa çoğalttı bizi, amaç güçlenmekse güçlendirdi bizi, amaç mutluluksa mutlu etti bizi. Teşekkürler Şevket Çoruh!
Baba Sahne; kocaman bir imece, koca yürekli dostların el ele, yürek yüreğe verdiği bir emek destanı. Duvarlar boyanırken, sahne çakılırken, kumaşlar gerilirken, çöp dağları birikirken, “hangi oyunla sezonu açmalıyız?” düşüncesi ortalarda uçuşurken, çırak kim-usta kim belli değilken yan yana, omuz omuza, sırt sırta duran bir kadronun sınırları zorlayan özverisinin adı.
Benim açılışta gördüğüm, gözlemlediğim, hissettiğim bunlar. Baba Sahne’nin bana verdiği duygu bu. Başkalarına ne verdiğini yaman merak ettiğim! Basın yazdı, çok az televizyon kanalı yer verdi, ucundan kulağından da olsa gösterdi. İzlemiş ve okumuşsunuzdur. Ama işin bir de arka planı var ki kurumun mezunu olmasam da(!)  mensubu olarak benden dinlemelisiniz! 
Biz MSM Ailesinin tam kadro yer aldığı açılışta Müjdat Gezen’den Sumru Dinçel’e, Barış Dinçel’den İlker Ayrık’a, Aliye Uzunatağan’dan Mustafa Alabora’ya, İlhan Şeşen’denArka Sokaklar dizisinin tüm oyuncularına herkesin nefesini tuttuğu gecede beni en çok ne etkiledi derseniz ki deyin lütfen! Yanıtım şu olur;
Şevket Çoruh’un gözyaşları, torunların sahneye smokin ve takım elbiseleriyle çıkması, balkonlara Gedik Paşa, Şan, Dormen, Kenter, Küçük Sahne, Ses Tiyatrosu adlarının verilerek olağanüstü bir vefanın sergilenmesi, eleştirmen Seçkin Selvi’nin; “İlk kez sahneye mendille çıkıyorum” derken gözlerini silmesi derim…
Yetinmem! Müjdat Gezen’in; Kel Hasan’dan İsmail Dümbüllü’ye, daha sonra Münir Özkul’dan kendisine geçen tuluat fesini Şevket Çoruh’un başına takarken sergilediği gerçek ve içten baba bakışı oldu derim…
Yine yetinmem- yetinemem! “Kendimizi yetim hissetmemek için adını Baba Sahne koyduk” diyen Şevket Çoruh’un sesine, yüzüne, bakışlarına, beden diline yansıyan yapım sürecine de göz atmak isterim.
Belli ki bu bina yapılırken Şevket Çoruh, evinden çok burada zaman geçirmiş. İnşaat onun bazen sığınağı olmuş, bazen yalnızlığını gidermiş, bazen orada kalabalıklaşmış. Çalışmış, uyumuş, uyanık kalmış, ağlamış, eğlenmiş, evim demiş- yuvam demiş koşup koşup gelmiş…
Gelelim sözün özüne!
Bu hay huy arasında bize bir tiyatro daha kazandıran, her şeyiyle bize bir tiyatromuz daha oldu dedirten, ülkemizin bu koşullarında yüzümüzde gülücükler açtıran, nefes aldıran bu girişimi için Şevket Çoruh’u ellerim kızarıncaya kadar alkışlıyorum.
Genelde sahneyi, özelde Baba Sahne’yi bir yaşam alanı sayan, bu inadın bir parçası olan ve yılmayan, her koşulda sürdüreceğinin işaretlerini veren Şevket Çoruh’u kutluyorum…
Baba Sahne’nin kapılarının hep açık olmasını, hep açık kalmasını dileyerek yolunuzu mutlaka düşürün diyorum.Çünkü sizi önce eskiler, sonra çok rahat koltuklar, daha sonra dalıp gideceğiniz oyunlar, finalde de sınırları aşan bir sanat aşkı ve tiyatro sevdası karşılayacaktır emin olun diye de ilave ediyorum…
Baba Sahne’nin açılışına katılanları o gün gerçek bir baba sıcaklığıyla ağırlayan, anne eli değmiş gibi lezzetlere uğurlayan ekibe ve Şevket Çoruh’a ağız ve gönül dolusu teşekkürlerimi sunuyorum…
Not: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı büyük özlem duyduğum çocukluk yıllarımın coşkusuyla kutluyorum.