BALTAYI AYAĞINA VURAN ÜLKE!..

BALTAYI AYAĞINA VURAN ÜLKE!..

Pervasız sözcüğü çok hafif kalıyor artık... İhanet ise çok ağır gelecek ama, yaşananlara bakılırsa o da az geliyor...

Ülkeyi teslim alan sosyo-politik sıkıntılar, yolsuzluklar-yağma, torpil- liyakat çıkmazındaki haksızlıklar demokrasiyi, insan haklarını, hak ve hukuku yerle bir ederken, başka vahim olaylar da devleti-milleti sırtından vurmaya devam ediyor!..

Bir de ülkenin kendi ayağına kurşun sıktığını binlerce kez kanıtlayan rezaletler var ki, memleketi her açıdan kemiriyor- tüketiyor, iğneden ipliğe her şeye muhtaç hale getiriyor...

Evet; işsizliği körükleyen ve yandaşı zengin eden özelleştirme talanı, tarımın tüketilmesi ve sosyo ekonomik çarpıklıklar devletin kendi ayağına kurşun sıkmasını çok iyi tarif ediyor...

Peki, devlet kendi ayağına baltayı nasıl vuruyor?..

2 yıl önce de bu köşede dikkat çekmiştik...

2018 yılının 8 Haziranında, "Dünya Okyanus Günü" nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi'nde bir uluslararası sempozyum düzenlenmişti...

Bilim adamları burada bildiriler sunmuş, plastik sektöründen temsilciler konuşmuş, çevreciler görüşlerini dile getirip "tehlikeye dikkat" çekmişti...

Sempozyumun özeti şuydu;

Türkiye'de günde 144 ton plastik atık denize karışıyor!..

Aynı sempozyumda uzmanların dikkat çektiği bir konu daha vardı; 2050'de dünya genelinde, denizlerdeki plastik oranı balık oranından daha fazla olacak...

Avrupa'nın çöplüğü Anadolu...

Peki, neden dikkat çektik bu konuya?..

Türkiye'de, son yıllarda sadece sosyo- politik ya da sosyo ekonomik açıdan değil; doğal hayatın korunması, hava kirliliği, su kaynaklarının tüketilmesi ve çarpık kentleşme konusunda da büyük tahribatlar yaşanıyor...

Ancak tüm bunlar yetmezmiş gibi, yurt dışından gelen çöp tehdidi memleketi sarsmaya devam ediyor...

Çünkü ülkeyi tahrip eden her meselede susmayı tercih eden yetkililer, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının çöplüğe

dönüşmesine de göz yumuyor!..

2019'un ortalarında bu köşede, çevre örgütü Greenpeace'in yayımladığı bir rapora göre, Çin'in yurt dışından plastik atık alımına yasak koyduğuna dikkat çekmiştik..

O günlerde Çin'in yasağı henüz uygulanmadan, plastik atıklar Malezya, Vietnam ve Tayland'a yönelmişti...

Ancak geri kalmış bu ülkeler bile plastik ithalatına kısıtlamalar getirmişti...

İşte bu yüzden de ABD, İngiltere, Japonya ve Almanya'nın ihraç ettiği plastik atık akışı da hemen Endonezya, Hindistan ve Türkiye'ye yönelmişti...

Greenpeace Doğu Asya'nın, "2016-2018 dünya plastik atık ticareti verileri ve Çin'in yurtdışından atık ithalini yasaklamasının etkileri" başlıklı raporunu duyuran BBC'ye göre, 2016 yılında geri kalmış ülkelere 12,5 milyon ton atık ihraç edilmişti...

Türkiye'nin 2016 yılının başında aylık 4 bin ton olan atık ithalatı, 2018'in başında aylık 33 bin tona yükselmişti...

Peki, bu rezalete rağmen AKP iktidarı, plastik atık ithalatı konusunda ne yapmıştı?.. Sözde plastikle mücadele iddiasıyla marketlerdeki "poşet"leri paralı hale getirmişti!..

İhanet, suçlular ve susanlar...

"Paralı poşette hangi pislik saklanıyor" başlığı altında, 27 Nisan 2019'da bu köşede yayımlanan yazının üzerinden 3 yıl geçti...

Neredeyse tüm dünyanın çöpü, pisliği, atığı Türkiye akmaya devam ediyor...

Gazeteler önceki gün dikkat çekmişti;

2014'ten bu yana Avrupa ülkelerinin gönderdiği atık oranı 196 kat artmış... Çünkü 2020'de bile günlük 575 ton atık gönderilmiş Türkiye'ye...

2019 verilerine göre;

AB ülkelerinin atık ihracatı 41,4 milyon ton, atık ithalatı ise 13,1 milyon ton olmuş...

AB ülkelerinden dönüştürülebilir atık ithal eden ülkeler arasında ilk sırayı Türkiye almış...

Bir de Türkiye'de nüfus artışı ve bilinçsiz tüketim nedeniyle ortaya çıkan katı atık miktarının yıllık 32 milyon tona ulaşması meselesi var ki, vah!...

İşte 2018 yılı verilerine göre 166 atık bertaraf ve 2 bin 57 geri kazanım tesisinin  faaliyet gösterdiği Türkiye'de, oluşan atıkların ancak yüzde 15-20'si geri dönüştürülebiliyormuş...

Atıkların yüzde 43'ü kağıt, yüzde 27'si plastik, yüzde 12'si cam, yüzde 8'i tekstil ürünleri ve yüzde 4'ü de metalden oluşuyormuş...

Yazının başında, sosyo ekonomik alanda Türkiye'nin tarımı yok ederek, özelleştirme talanı ile yandaşı zenginleştirerek ve yap-işlet-devretle Hazinenin üstüne yük bindirerek kendi ayağına kurşun sıktığına dikkat çekmiştik ama, Avrupa'nın çöp deposuna dönmesi de memleketin kendi ayağına balta vurmasından başka bir anlam ifade etmiyor...

Kıyıların yağmalanması, ormanların yok edilmesi, ovaların-yaylaların yapılaşmaya açılması yetmezmiş gibi; AKP'nin, devletin-milletin ayağına balta vurduğunun son günlerdeki en büyük kanıtı da zeytin ağaçlarının acımasızca kesilmesi...

Ne tuhaf ki, memleketi çöplüğe çevirenler, Milas ve çevresinde zeytin ağaçlarının kesilmesine karşı çıkanları gözaltı ile susturmaya çalışıyor ve Türkiye ne yazık ki bu vahim gidişatı da seyretmekle yetiniyor...

Doğa katledilirken herkes suçludur vesselam...

Çünkü sadece iktidar ve yandaşları değil, ormanlardan sonra zeytinlikler bile katledilirken, sorumsuzlukla- duyarsızlıkla- ilgisizlikle yaşananları seyredenler de baltanın bir ucundan tutmuş oluyorlar!...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac