BARİ ÖNERGEYE İSMLERİNİ de YAZSAYDINIZ!..

BARİ ÖNERGEYE İSMLERİNİ de YAZSAYDINIZ!..

İnfaz yasası adıyla bilinen “dilediğine af yasası” Meclis’ten geçti!..

Hasta olduğu söylenen MHP lideri Devlet Bahçeli bile oylamaya koşa koşa geldi, oyunu verdi, o kadar önem veriyordu yani… AKP’li Cumhurbaşkanı onayladığında yürürlüğe girecek infaz yasası…

Üzerinde bir haftadır tartışılıyordu. Ancak pazar gecesi AKP’li vekillerin verdiği önergeyle, infaz indiriminden yararlanamayacak suçlara bir ekleme daha yapıldı:

Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) karşı işlenen suçlar!..

Bilin bakalım bu önerge AKP’liler tarafından saat kaçta verildi?

Sabaha karşı saat 00.03’te!..

Üstelik, çok onurlandırıcı (!) bir yanı da vardı önergenin; “kişiye özel” bir kanun maddesini içeriyordu… Aslında içeride kalması istenen gazetecilerin isimleri de yazılmalıydı zannımca; iki satırı geçmezdi:

Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç başta olmak üzere MİT’e karşı suç işleyen gazeteciler infaz yasasından yararlanamaz!

İşte bu kadar; “Bu ülkede hırsız ol, katil ol, çete üyesi ol, çocuk istismarcısı ol ama katiyen gazeteci, hele eleştiren, doğruları yazan gazeteci olma (yandaş olan makbuldür). Yoksa işte böyle, hukukun arkasından dolanmak pahasına seni serbest bırakmayız arkadaş!..” demenin önerge diliyle yazılmışı ile karşı karşıyayız kısacası!

Gazeteci arkadaşlarımızın avukatlarından Hüseyin Ersözlü, teklifteki MİT’le ilgili maddenin Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek, hepimizin bildiği gerçeğin altını bir kez daha çizdi:

Bu düzenleme ile gazetecilerin cezaevinde tutulmak istendiğini anlıyoruz!..

Koronavirüs cezaevinde!..

CHP, bu “dilediğine af” kodlu insan haklarına aykırı infaz yasasını Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini açıkladı zaten…

Şimdi gelelim bu yasanın çıkış gerekçesine; gerçi ilk olarak Devlet Bey’in cezaevindeki Alaattin Çakıcı’yı ziyareti sonrasında dile getirilmeye başlandığını biliyoruz ancak büyük fırsat virüs salgınıyla elde edildi… Cezaevleri 300 bine yaklaşan “misafiriyle” tıklım tıkış doluydu; üstelik daha içeri atılması muhtemel epey misafir de vardı…

Bir de Tanrı göstermesin virüs hapishanelere girdiği an neler olabileceği tahmin dahi edilemezdi… İşte bu gerekçeyle zaten sümen altında bekletilen yasa tasarısı ortaya çıkarılıverdi… Ancak biraz geç kalınarak!..

Zaten en korumasız alanlar içinde en başlarda yer alan cezaevlerinde virüsten ölümleri bizzat Adalet Bakanı Abdülhamit Gül açıkladı:

3 mahkum virüs nedeniyle yaşamını yitirdi. Beş açık cezaevinde 17 hükümlü ile 79 görevliye de koronavirüs teşhisi konuldu!..

Hangi cezaevleri olduğu, hangi hükümlü ya da görevlinin virüse yakalandığı, nasıl bir tedavi uygulandığı, karantina uygulanıp uygulanmadığı ise açıklanmadı tabii!..

Mahkumlar ve tutuklular, evrensel hukuka göre devletin koruması altındadır… Devlet içeride bulundukları sürece bu insanları korumakla yükümlüdür; “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” demez, diyemez!..

O hapishanelerde yaşanacak bir “insanlık dramının” vebali ise çok ama çok ağırdır…

Bir soru ile bitireyim; gazeteci arkadaşlarımız hakkında 40 gündür niçin iddianame yazılmadı? En yüksek verilebilecek cezanın 3 yıl olacağı, ağır suça girmeyen böyle bir iddianame niçin yazılamıyor?

Cevap gelir mi? Hiç sanmıyorum!

Haydar Baş: Muhafazakar Atatürkçü

Bağımsız Türkiye Partisi’nin Genel Başkanı Haydar Baş da ne yazık ki koronavirüs teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını kaybetti…

Yıllardır tanıdığım, sohbet ettiğim, özü sözü bir insandı Haydar Baş… Son olarak yazdığı Atatürk kitabı nedeniyle konuşmuştuk. Atatürk’ü gönlüyle ve beyniyle seven bir muhafazakar bilim insanıydı aynı zamanda… Dini ticarete ve siyasete alet edenler en çok kızdığı, kalemine doladığı tiplerdi. Bir konuşmasında Deniz Gezmiş ile ilgili şunları söylemişti:

6. Filoyu kıble yapanlar Müslüman, Deniz Gezmiş kafir öyle mi? Biz Amerikan köpeği miyiz?..

Ruhu şad olsun…

https://twitter.com/umit_zileli