BARIŞ: TARİHTE EN ÇOK KİRLETİLEN SÖZCÜK!..
Dünya, 21. Yüzyılın daha ilk çeyreği dolmadan yine büyük bir ekonomik kaosun ve ona bağlı derin bir siyasi krizin içinde debeleniyor!..
Dikkat edin lütfen, yine en çok kullanılan sözcük “barış!” Birleşmiş Milletler’de, Astana’da, Avrupa Birliği’nin “önemli” toplantılarında, büyük devletlerin ikili, üçlü görüşmelerinde en başta gelen, dillerden düşmeyen sözcük bu!..
-Ama hangi barış?..
21. Yüzyılın 19. Senesi, 20. Yüzyılın başlarına çok benziyor aslında… Sözde Avusturya Veliahtına düzenlenen suikast nedeniyle çıkan 1. Dünya Savaşı’nda yaklaşık 17 milyon insan can verdi… Savaşın asıl sebebi ise “paylaşım” sorunuydu!.. Geç uluslaşan, sömürgecilikte epey gerilerde kalan Almanya, diğer emperyalistler tarafından paylaşılmış dünyada Pazar bulmakta zorlanıyor, geri kalmış ülkelerdeki zenginliklere ulaşmak istiyordu!..
İngilizler ve Fransızların çoktan paylaşmayı kafaya koydukları Osmanlı’yı da yanına alarak çılgın bir savaşa girişen Almanya yenildi ve bedelini “Versaille Antlaşması” ile ağır bir şekilde ödedi!.. Tabii bu savaş Osmanlı Devleti’nin de sonu oldu. O çok uluslu devletten Türkiye Cumhuriyeti doğdu!..
-İkinci Dünya Savaşı yalnızca 20 yıl sonra patladı!..
Alman halkının, ilk dünya savaşındaki yenilginin ezikliği ve utancını, komünist ve sosyalistlerin beceriksizliklerini gayet iyi kullanan Adolf Hitler, iktidarı ele geçirdiği 1933’ten sonra yalnızca 6 yıl içinde dev bir savaş makinesi haline getirdiği Alman ordusu ile 1 Eylül 1939’da Polonya’yı yalnızca bir günde işgal ederek 2. Büyük kıyım savaşını başlattı.
-2. Dünya Savaşı’nda ise kimi kaynaklara göre 65, kimine göre ise 70 milyonun üzerinde insan can verdi!..
Emperyalizm barışı keşfetti!..
Nazi orduları durdurulamıyordu!..
Fransa yıldırım hızıyla işgal edildi… Hollanda, Avusturya, Yunanistan, hemen tümü kısa sürede ele geçirildi!.. Karşı koyacak görünürde yalnızca İngiltere vardı, ancak çok yetersiz kalıyordu. ABD’nin gücüne ihtiyaç vardı… O da “Pearl Harbor” baskınıyla sağlandı!.. ABD donanmasını binlerce kilometre öteden gelip paramparça eden Japon uçakları nedense hiçbir şekilde görülmemiş, saptanamamış, böylece felaket gerçekleşmişti!..
-Bu baskın sonucu Amerika da savaşa katıldı!..
Tarihçilerin görüşüne göre, bu da Almanya karşısında işe yaramayacaktı; şayet Alman ordusu Hitlerin emriyle “Barbarossa Harekatı” çukuruna düşmeseydi!.. İngiltere Başbakanı Churchill’in akıl almaz bir beceriyle hazırlattığı sahte belgelerle, aralarında “saldırmazlık paktı” bulunan Almanya ve Sovyetler Birliği’nin birbirlerine karşı hazırlık yaptığı aldatmacası, Hitler’in, tüm itirazlara karşı “Doğu Cephesini” açmasını sağlayacak ve bu büyük hata savaşın seyrini değiştirecekti!..
-Almanya bu “paylaşım” savaşını da kaybetti ve ikiye bölündü!..
İngiltere kazanmıştı ancak bu bir “Prius Zaferi” olmuş, maddi ve manevi olarak bitmiş, dünya patronluğunu kaybetmişti!Dünyanın yeni iki patronu ABD ve SSCB olmuştu!..
Çok önemli bir şey daha olmuştu; dünyanın emperyal devletleri, 20 yıl arayla iki dünya savaşında çok büyük kayıplara uğramışlar, insanlık ise 80 milyondan fazla kayıp vermişti!.. Birleşmiş Milletler’in oluşması, NATO ve Varşova Paktlarının kurulması, 1945’te yaklaşık 6 yıllık savaşın ardından geldi… Daha sonrasında Avrupa’da önce Çelik Birliği kuruldu, ardından Avrupa Topluluğu 1959’da oluşturuldu…
-Büyük devletler, “niye biz savaşıyoruz ki” demiş, işi tamamen yerel ve bölgesel savaşlara çevirmişlerdi!..
-Kısacası “barış” artık onların tekelinde olacaktı!..
Kanlı “barış” yılları!..
1945’te Yalta Barış Konferansı’nda ABD ile SSCB, gayet açık bir şekilde dünyayı paylaştılar!..
Bundan sonraki yıllarda bağımsızlığını kazanan ülke sayısında büyük bir patlama yaşandı!.. Ancak bu bildiğiniz, kitaplarda süslü cümlelerle anlatılan “bağımsızlık” değildi:
-Egemenlerin bağışladığı barıştı!..
Egemenler, sömürgelerine “al bağımsızlığını, ver ekonomik bağımlılığını” diyordu kısaca!.. Öyle de oldu zaten!.. Sözde bağımsızlığını kazanan ülkelerde ister iç savaş yoluyla, ister darbeyle hep sömürgeci emperyalistlerin istediği diktatörler iktidara kuruldu!..
Mesela ABD soğuk savaş yıllarında birçok diktatörlüğün kurulmasına imza attı; Latin Amerika’dan Afrika’ya, Asya’ya bir çok ülkeyi “barış-demokrasi-insan hakları” adına demir zincirlerle kendine bağladı!..
İngiltere, Hindistan’ı üç parçaya böldü örneğin; Hindistan-Pakistan-Bangladeş! Aralarına da “Keşmir sorunu” diye bir nifak sokup yönetimini sürdürdü. Yine Mısır’da hiç istenmeyen Cemal Abdülnasır iktidarını da Fransızlarla birlikte yıktı… İsrail’in kurulmasını kanırta kanırta ABD ile birlikte başardı!..
Fransızların Cezayir’deki bağımsızlık direnişini 1 milyon kişiyi katlederek önlemesi, Belçika sömürgesi Ruanda’da Birleşmiş Milletler güçlerinin gözleri önünde yaklaşık bir milyon Hutu’nun soykırıma uğraması unutulabilir mi!..
Örnek yüzlerce, binlerce… Egemenlerin “barış” dediği, “bağımsızlık-özgürlük” dediği bu kadardı işte!..
2000’li yıllar ise yine “barış-demokrasi-insan hakları” kisvesi altında savaşların bölgeselleştirildiği, güç denemelerinin bu kez açık olarak “enerji” bölgelerinde yoğunlaştığı yıllar olarak geçti tarihe!.. Bir başka deyişle söyleyeyim:
-Egemenlerin kanlar içindeki barış, demokrasi, özgürlük yılları!..
Bugün etrafımızda yaşanan, bizi de içine almaya çalışan “kanlı barış” tümüyle yalanlar üstüne kurulu, insan hayatının bir kuruş bile değer taşımadığı bir kanlı paylaşım savaşıdır…
-Kanarsak yanarız!..
Bu topraklarda yaşamanın tek şartı, uşaklıktan uzak durmak, ülkemizin ve bölgemizin bağımsızlığını, özgürlüğünü, mutluluğunu savunmaktır!..
-Yegane çıkış yolu budur!..
https://twitter.com/umit_zileli