BAZI SORUNLARIN ALTINDAN NASIL KALKILIR? SORU İŞARETİ…

BAZI SORUNLARIN ALTINDAN NASIL KALKILIR? SORU İŞARETİ…

Türkiye Psikiyatri Derneği açıklamış! Son 10 yılda 27 bin kişi hayatına son vermiş, 500 bin kişi buna teşebbüs etmiş. Günde ortalama 8 kişi intihar ediyor, 137 kişi de deniyormuş.

Adalet Bakanlığı açıklamış! 147 ülkede 5 bin 531 Türk tutuklu ve hükümlü olarak bulunuyormuş. Bizdeki yabancı uyruklu tutuklu ve hükümlü sayısı ise 4 bin 704 imiş.

Durumun yetkili ağızlardan sayılarla yorumsuz özeti bu…

Gelelim yetkisiz ağızlardan yoruma! Bilgi birikimi derdi olmayan bir anlayış, birikim deyince banka ve hesap düşünen bir yönetim, eskiden kartalların yüksekten uçtuğu, şimdi yönetenlerin hem uçup hem uçurduğu bir ülke bu konuda ne der, ne düşünür bilmiyorum!

Bildiğim o ki; Duygusal, bedensel, fiziksel, ruhsal, düşünsel, toplumsal, kamusal şiddet sürdükçe ekonomi düzelmedikçe, psikoloji nasıl düzelsin?

Bazı konulardan söz etmemek, pek çok şeyi gözardı etmek, algı operasyonlarıyla günü kurtarmak başarı sayılırsa sözümüz yok da! Açıklamasak da masalara oturduğumuz, ayaklarına kadar gittiğimiz, ülkemize davet ettiğimiz ve hiç beğenmediğimiz eloğlu diyor ki; “Ayaklanmadır, gösteri yürüyüşüdür, pankart açmadır, bildiri dağıtmadır, özlük hakları için sokağa çıkmadır, gösteri yürüyüşüdür bunlar insan hakkıdır, engellenemez” Pardon!

Yine OECD diyor ki; “OECD ülkeleri içinde en yoksul çocuklar Türkiye’de bulunuyor.” Bu açıklamalara ihya ve inşa edilen 2019 seçimlerine hazırlananlar ne der? Önce dün ve biz diyenler, ne düşünür? Yanlışı savunmalarına rağmen kitleleri arkalarına alanlar nasıl değerlendirir? Toplumu kendi deyimleriyle “yeniden dizayn edenler” konuya nasıl bakar? Bilinmez!

Bilinen o ki; Dini referansların en yoğun olduğu günümüzde, her şeyin din esaslı yorumlandığı ülkemizde her şeyi çok iyi bilen yönetim erbabının tarihi ve o tarihte yer alanları iyi okuması gerekir. Ha ayrıca 4 milyona yakın Suriyeliye maaş kartları, bedava hastane hizmeti, ücretsiz ilaç, sınavsız okul da nereye kadar?

Ah batı bunu da dillendirse keşke ama yapmaz işine gelmez çünkü…

Önemli Not: Cumhuriyetin sanayi hamlelerinin başında “pamuk, un, şeker” geliyordu. Şimdi yerinde yeller esen (estirilen mi demeliydim?) son alınan karara göre elde kalan şeker fabrikalarının da satılacağını duyunca aklıma geldi paylaşayım dedim…

Eskişehir Şeker Fabrikası kurulurken, Gazi Paşa sorar; “Ne zaman üretime geçeriz?” Kazım Taşkent; “İlk mahsulü işleriz Paşam” yanıtını verir. Daha sonra Kazım Taşkent yakın arkadaşlarına şunları söyleyecektir: “Her ihtimale karşı tabancamı hazırlamıştım!”

Yıl 1937. Atatürk Aydın’ın Nazilli ilçesinde bir dokuma fabrikasının açılışını yapıyor. Tüm hazırlıklar tamam, davetliler coşkulu. Derken teknik bir arızadan ötürü makineler susuyor, gürültü kesiliyor. Koşuşturma başlıyor. Arıza gideriliyor, bobinler dönüyor, iplikler sarılıyor. Atatürk, sakin ve güvenli adımlarla makiniste doğru yürüyor, onu kutluyor ve ekliyor; “Bu makineler susmasın. Bunlar Cumhuriyetin sesidir.”

Cumhuriyetin sesleri tek tek susturulurken aklıma geldi, siz okuya durun ben gözyaşlarımı silmeye gidiyorum…