“BEN YAZMIYORUM. YAZDIRIYORLAR!” (Başlığı Tolstoy’dan (ç)aldım!)
Pek çok konuda gözünü açmayanları, konu ne olursa olsun gözünü sımsıkı yumanları, hiçbir şeyi göze alamayanları, gözünün içine bakmaktan kaçınanları, en gözde konuları gözden çıkaranları görünce! Nedir bu gözlerden çektiğimiz diyerek ülkede olup bitene göz atalım, söz gözden açılmışken işin ucu nereye varacak diye görmek için gözleri fal taşı gibi açalım. Sırayla gidersek;
Sadaka kültürü yayılacak, bu kültürün yarattığı sömürü merhameti sonuna kadar kullanılacak, iane ve iftar çadırlarıyla, kömür çuvallarıyla, erzak yardımlarıyla göz boyanacak…
Bir toprağı vatan yapmadaki öncümüz, ülkeyi cumhuriyetle tanıştıran önderimiz, her anlamdaki örneğimiz BÜYÜK Atatürk’ün adı silinmeye kalkılacak...
Artık merak edilmeyen, hiç şaşırtmayan, fakat toplumun kaygı katsayısını artıran işlerden vaz geçilmeyecek, uygar, bilimsel, çağdaş akademik iklim sevilmeyecek, bin düşünüp bir konuşmak yerine tarihsel, kültürel, duygusal bağlar yok sayılacak…
Gayretli, eğitimli, emek veren, çaba sarf eden, mücadele edenler görmezden gelinirken, her kademede aday adayı olan yandaşa hemen iş bulunacak, ballı maaşlar bağlanacak…
Limanlardan kıyılara, Tank Paletten Telekom’a, MKE’den Tekel’e, Sümerbank’tan Petkim’e, Tedaş’tan Seka’ya uzanan istihdam sağlayan işletmeler özelleştirilerek yüksek gerilim yaratılacak…
Siyasetten eğitime, sağlıktan ulaşıma, inşaattan üretime, yolsuzluktan yoksulluğa saymakla bitmeyecek ve kolay kolay sona ermeyecek her alanda yaşananlar görmezden gelinecek…
Plan yapmadan, programa uymadan, ihtiyaca bakmadan, ben yaptım oldu denilerek geliştirilen taktikler uygulanmaktan asla vazgeçilmeyecek! Tarım ülkesi olan memlekette son 3 yılda 184 bin tarımsal işletmenin kapanması, 47 bin çiftçinin çiftçiliği bırakması asla önemsemeyecek! Köylü nefes borusu olan harmanını elden çıkarırken vergi gelirleri har vurup harman savrulacak…
Devlet yönetimindeki ehliyet, liyakat, şeffaf yargılama, tarafsızlık ilkelerinin ortadan kalkması sonucu özellikle gençlerin geleceğe ait güvenlerinin sarsılması görmezden gelinecek! Bunun toplumsal bellekteki, psikolojik arka plandaki tahribatı yok sayılacak, halkın bezginliği, gençlerin umutsuzluğu, kadınların öfkesi umursanmayacak…
Durumun vahameti karşısında, olup biteni izlerken endişelenen, korkan, kaygılanan, umutsuzluğa kapılan, güven bunalımı yaşayanlar önemsenmeyecek! Manevi mücevher kutusu gibi olan değerler ezip geçilecek! Çekilen acıyı, sıkılan dişi yok sayan bir rahatlık sergilenecek! Dağlar kadar yükselen dış borç, ırmaklar gibi akıp giden iç borç, katar katar gelen sığınmacılar görülmeyerek, kibir dağları aşılıp okyanuslara doğru yelken açılacak…
Marmara denizinin “yetti artık!” diyerek adına müsilaj da dense salya sümük ağlaması sıradan sayılacak! Suyu bol, denizi güzel, toprağı bereketli, rüzgârı güçlü, yeraltı zenginlikleriyle ünlü topraklarımız HES’lere açılacak! Geçimini müzik yaparak sağlayan 102 müzisyenin çaresizlikten yaşamına son vermesi kadere bağlanacak…
Manavgat’tan Kuşadası’na, Edremit’ten Çanakkale’ye, Ordu’dan Tekirdağ’a, Seferihisar’dan Marmaris’e sahillerdeki tesisler, deniz kenarındaki kamu binaları, cennet araziler otel ve AVM yapmaları için yandaşlara üç otuz paraya satılacak! 19 yılda 4 bin gayrimenkul özelleştirilecek, elde bir şey kalmayınca kamplara göz dikilecek! Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunan kamuya ait dinlenme kamplarında ekonomik tatil yapan kamu çalışanlarının bu hakları ellerinden alınacak…
İnsanların derdi çok ve çeşitliyken en az 200 bin ağacın kesileceği Kanal İstanbul’u yapacağız diye tutturulacak! Çıkacak hafriyatın taşınması, vereceği zararın büyüklüğü, börtü böceğin başına gelecekler önemsemeyecek! Kütahya’da yapılan Zafer Havalimanı için firmaya vaat edilen yolcu garantisi 550 binken, binen yolcu sayısının sadece 308 olması doğal karşılanıp, pandemiye bağlanacak! Aradaki farkın Avro üzerinden yüklenici firmaya halkın vergilerinden ödeneceği gerçeği görülmeyecek! Bu gidiş nereye, bu nasıl bir öngörü ve isabettir diye teknokratlara hesap sorulmayacak…
İBB’ye alınacak 278 kişilik zabıta kadrosu için 36 bin gencin başvuru yapması görmezden gelinecek, belediye başkanlarının önünde yüzbinlerce işsizin iş talebi içeren dilekçesi umursanmayacak…
Yöneticilerin eli ve diliyle yayılan kültürel ayrışmaya, tavan yapan sosyal tansiyona, artan politik kutuplaşmaya, gergin dilin neden olduğu siyasi gerilime boş verilecek! Bizim gibi şaha kalkmış ülkelerde önemsenmese de; olması gereken kurumsal kusursuzluk, temizlik, ciddiyet, zamana ve saate uyum, emin ellerde olmanın huzuru, yaratılan güven ortamı gibi değerler rafa kaldırılacak…
ABD, Japonya, İngiltere, Fransa, Hollanda, İspanya, Belçika’dan gelen plastik çöpün, toprağımıza, akarsularımıza, göllerimize, denizlerimize, soluduğumuz havaya karışması, yaratacağı sorunlar yok sayılacak, ülkemizin dünyanın çöplüğü haline gelmesi umursanmayacak… (Daha öncede yazmıştım ama)
Şaha kalkan şatafat, görkemde, gösterişte, sınırları ve tasarrufu zorlayan itibar merakı, saraylara, filolara doymayan iştiha, yeşile, ağaca, ormana duyulan alerji, hız kesmeyen talan, saklayarak, gizleyerek, korkutarak, susturarak ben yaptım oldu mantığıyla gelinen nokta başarı hikâyesi sayılacak…
Çünkü önemli ve geçerli olan, tarihe geçecek derinlikte ve ağırlıkta olan “itibardan tasarruf olmaz” sözüdür. Dolayısıyla bu sözün ete kemiğe bürünmüş hali sayılan uçan, yüzen, yazlık, kışlık saraylar, saraydan gelen “porsiyonları küçültün!” önerisidir! Ayrıca yol, çevre, sağlık ve eğitim açısından ciddi sıkıntılar yaşayan KKTC’ye CB’nin gecekonduya benzettiği için hediye olarak yaptıracağı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, muhteşem parlamento binası ve millet bahçesidir. Gerisi lafı güzaf olup, örnekler tam da bu tanımın içindedir. Nokta…