BEŞERİ SERMAYEMİZ GÖÇERKEN NEREDEYDİNİZ?
Yönetimin artık ezber ettiğimiz repertuvarlarına, repliklerine, hız kesmeyen söylem üstünlüğüne rağmen; Çöken moralini, gizlenemeyen, örtülemeyen, saklanamayan sıkıntılarını görünce! İnsanın “Neredeydiniz? Biraz geç kalmadık mı?” diyesi geliyor…
Kurum, kural, kadro, liyakat, deneyim uzun süredir unutulduğunda! Aşa ve işe muhtaç yurttaşlar yaratıldığında! Ekonomik iklimin üşütmek ne kelime dondurduğu görülmediğinde neredeydiniz?
Kadınların hayatına dokunan, onlara aydınlık bir geleceğin kapılarını aralayan, zihinsel gücünü, yaratıcı enerjisini hareke geçiren adımlar unutulup, projeler rafa kaldırıldığında, özellikle bu mücadeleye tuğrasını vuranlar göz ardı edildiğinde neredeydiniz?
Ekonomik göstergeler, döviz kuru, istihdam verileri, faiz oranları, üretim, tüketim, ihracat, ithalat, borsa, dış borç, cari açık istatistikleri S.O.S verirken! Yoksul halkın, dar gelirlinin, emekçinin umutsuzluğu, karamsarlığı, hüznü, güvensizliği, geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, evine ekmek götürememenin yarattığı yürek sızısı tavan yapmışken neredeydiniz?
Ülkenin beşeri sermayesi olan yetişmiş insan gücü, göç yollarına düştüğünde! 2012’de 59 doktor yurtdışına gitmişken, bu sayı 2021 ‘de 1361’e ulaştığında, yani 26-35 yaş arası doktorların ülkesini terk edişi 24 kat arttığında neredeydiniz? Gençler arasında hızla yayılan huzursuzluk, tedirginlik, kötümserlik, umutsuzluk, moral değerlerin çöküşü gibi kaygılandıran sorunlar yaşandığında neredeydiniz?
Gece gündüz, yatsı imsak, sabah akşam, aynı yere açılış, aynı yere temel atma dinlemeden; Hesaplı kitaplı, bile isteye adımlar atıldığında, pahalılık, yokluk, yoksulluk, güvensizlik neye neden olur hesaplanmadığında, toplumunun kaçan huzuru, tavan yapan umutsuzluğu tarafınızdan yok sayıldığında neredeydiniz?
Her seçimden önce dünya dengelerini değiştirecek ölçüde ve çoklukta bulunan petrol, doğalgaz yerini bardakla satılan yağa, yarım satılan simide, taneyle satılan soğana, unutulan kırmızı ete bıraktığında neredeydiniz?
Bir zamanlar Ortadoğu’nun canlı hayvan tedarikçisi olan ülkemiz, eti de, hayvanı da ithal etmeye, ithal ineği ithal samanla beslemeye, Kanada’dan Rusya’dan buğday almaya başladığında, ekonomideki iniş çıkışlar herkesi ve her kesimi etkileyip, kriz her kapıyı çaldığında neredeydiniz?
Kendi iklimini yaratan, kendi mahallesine hitap eden, kendi tabanını koruyan ve kollayan adımlar her kademede atıldığında! Ötekileştiren, ayrıştıran, yok sayan, görmezden gelen çorak ve kurak bir ortam yaratıldığında neredeydiniz?
17 yaşındaki genç; Açlığımı bastırmak için daha fazla su içiyorum!” dediğinde, fabrikadaki emekçi anne; “Çıkan öğlen yemeğini paket edip çocuklarım yesin diye eve getiriyorum!” dediğinde neredeydiniz?
Mesela öğrencisini döven öğretmen, mesela doktorunu döven hasta ve yakınları, mesela karısını öldüren koca, mesela kameramanı döven gazeteci, mesela durup seyreden belediye başkanı örneklerinde olduğu gibi bireysel yıkımı ve toplumsal öfkeyi artıran davranışlar sergilenirken neredeydiniz?
Ülkeyi çökertmek adına ellerinden geleni yapanlar, asgari ücretlinin yaşam savaşını takmayanlar, asgari insani sorumluluğu üstlenmeyenler! Kadına, çocuğa, börtü böceğe, doğaya, yazara, kitaba, kültüre, sanata, sanatçıya şiddet uygulanırken neredeydiniz?
Ülkemiz freni patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı, paldır küldür, bilinmeyene doğru yol alırken, zaferlerinden emin bir şekilde(!) inadın, şaşkınlığın, paniğin çeperlerinde gezinenler halkın beklentileri kararmaya devam ederken neredeydiniz?
Aklın, yüreğin, beynin, kimliğin, kişiliğin, onurun körü körüne bağlılığını esas alanlar! Kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz alkış ve desteği yeğleyip, sağduyu ve temkini es geçenler! Tokat atmalara, çelme takmalara, ezip geçmelere, adam yerine koymamaya doymayanlar neredeydiniz?
Freni patlayan enflasyon tırmanırken, Devlet Demiryollarından Devlet Hava meydanlarına kadar arkası olan, torpili bulan sınavsız müdür olurken! Liyakatsiz danışman ordularına ballı maaşlar ödenirken! Açlık sınırı 4652 lirayı, yoksulluk sınırı 13 bin 598 TL’yi bulurken! Rekor kıran borsa yaralarını saramazken! Kriz gözlerinden okunan bakan; “gözlerimin içine bakın!” derken, Başta Çay-Kur olmak üzere kamu kuruluşları batırılırken neredeydiniz?
Memleketin pırıl pırıl gençleri umutlarını, hayallerini, ailelerini bırakıp, başlarını alıp giderken! Günlük yaşamdan tutun siyasetin kılcal damarlarına kadar uzayan ve yayılan toplumsal gerginlik tırmanıyorken neredeydiniz?
Büyük çoğunluk gülsem mi ağlasam mı dedirten olaylar karşısında olup biteni izleyerek üzülürken! Bazen şaşkınlıkla bazen sessizlikle ama mutlaka derin ahlar çekerek kıvranırken! Yakın komşularımızın ülkemizi bir süper markete çevirip günü birlik ülkemize gelip peynirden bota, yağdan monta ellerine geçeni alması karşısında bari kayıt düşeyim unutulmasın diye düşünürken neredeydiniz?
Toparlarsam! Sıraladıklarımda şaşıracak bir şey yok ama! Anlamaya ve anlatmaya çalıştım ama! Benim cehaletim diyeceğim ama! Şunu yazmadan bitiremem!
Günaydın mı? Sabah şerifleriniz hayırlı olsun mu? Desek! Bilemedim! Bildiğim o ki dalkavukluk gök kubbede baki kalan bir hoş seda mı artık!