BİLMEYEN de SANACAK ki KİLİS TÜRKİYE'de DEĞİL SOMALİ'de

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Bilmeyen de sanacak ki Kilis Türkiye'de değil Somali'de

Kilis'in neredeyse iki aydır bombalanması nihayet devletin en tepesindeki ismin gündemine geldi.
Her gün roket saldırısına uğrayan, 21 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, çok sayıda binanın hasar gördüğü Kilis'le ilgili yetkililerimizin ağzını bıçak açmıyordu.
En küçük olayda bile “Sabrımızı test etmesinler, Türkiye'nin gücünü dünya biliyor ona göre” demeçleri verenler nedense sıra Kilis'e gelince sus pus olmuşlardı.
Bir bakan Kilis'te olduğu sırada yine saldırı olmuştu. O bakanın yüz metre ötesine düşen roket bir de can almıştı. İktidar buna rağmen sessizliğini bozmamıştı.
Sonunda saray “duruma el koymuş” bunu da Kilis valisinin saraya yaptığı ziyaretten öğrendik.
Vali Bey görüşmeden çıktıktan sonra öyle bir açıklama yaptı ki bilmeyen Kilis'in Türkiye'de değil de Somali'de falan olduğunu zanneder.
Çünkü vali beyimiz cumhurbaşkanının Kilis'e her türlü desteği vereceğini söylediğini açıkladı.
Kilis'e destek de ne demek?
Kilis Türkiye'nin bir kenti değil mi?
Burası her gün saldırıya uğramıyor mu?
Konu Kilis'e destek değil, Kilis'i hedef tahtası haline getiren bir avuç dinci teröristten hesap sorulmasıdır.
Siz bu teröristlere laf söyleyemeyeceksiniz, ağzınızı bıçak açmayacak, eliniz kolunuz bağlı oturacaksınız sonra bir anda ortaya çıkıp sanki yabancı bir ülkeden söz ediyormuş gibi “Her türlü desteğe hazırız” açıklamaları yapacaksınız.
Ve Türkiye'de halk bunu yiyecek!
Sarayın destek dediği ise esnafın vergi ve SSK borçlarının ertelenmesi ve bankalardan faizsiz kredi olanağı sağlanmasıymış.
Ne güzel değil mi?
Sen cumhuriyet tarihinde ilk kez gördüğümüz yabancı bir unsurun silahlı saldırısına engel olama, sonra kalk “destek veriyoruz” diyerek halkı faizsiz de olsa borçlandır.
Bölgede uçak uçuramıyorsun, burnunun dibindeki dinci teröristleri süpüremiyorsun, saldırılara engel olamıyorsun, peki bu nasıl ülke yönetmektir böyle?
İktidarın yapması gereken, sarayın yaptığı gibi “Amerika'ya duacı” olmak değil, Birleşmiş Milletler'in her ülkeye tanıdığı sınırlarını koruma ve dış saldırıya karşı sıcak takip yapma hakkını kullanmaktır.
Ama bu iktidar yapamıyor.
Çünkü sınırın ötesinden Türkiye'ye saldıran dinci teröristlerden daha fazlası Türkiye'de yaşıyor. Bizzat devletten yardım alıyor, sağlık hizmetleri görülüyor, eğitiliyor, silah ve mühimmat da veriliyor.
Ayrıca emniyet raporlarına göre bu teröristler 72 ile dağılmış durumdalar. Burada IŞİD'e karşı yapılacak bir operasyonun intikamının beklenmedik bir yerde alınmasından korkuyorlar.
Ülkeyi teröre açık hale getirdikten sonra şimdi ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Türkiye böyle bir iktidarı hak etmiyor.

YENİ ÖĞRENDİM

Rus uçağını düşürdük, Ruslar tarım alanlarımızı ele geçiriyor

Saçma sapan biçimde bir Rus uçağının düşürülmesinin görünür yansımalarını öncelikle turizm ve ihracat alanında yaşadık.
Antalya'ya milyar dolar bırakan Ruslar bıçak gibi kesildi.
Rusya'ya yapılan başta sebze meyve satışı olmak üzere ihracat da durma noktasına geldi.
Şimdi uçak düşürme olayının görünmeyen kesimleri de ortaya çıkıyor.
Ülkemizde faaliyet gösteren ve çok yoğun mevduat topladığı gibi halka büyük oranda kredi veren bir Rus bankası var.
Bu banka tarım üreticilerine 6.2 milyar lira kredi sağlamış bugüne kadar.
Kredilere karşılık gösterilen güvence ise üreticinin ekip biçtiği tarım arazileri.
İhracattaki daralma nedeniyle sıkıntıya düşen birçok çiftçinin bu bankaya olan borçlarını ödeyemediğini öğrendim.
Borç ödenemeyince ne yapılacak, banka elindeki tarım arazisi ipoteklerine el koyuyor.
Tam Türkçesiyle tarım arazileri borçlar nedeniyle Rusların eline geçiyor.
Elbette bu arazileri alıp götürecek halleri yok ama çiftçinin ve Türkiye'nin düşürüldüğü duruma bakar mısınız?
Sonunda iktidar da durumu fark etmiş, konunun “ulusal güvenlik sorunu” haline geldiğini görmüş, çareler arıyormuş. Bulabilecekler mi, göreceğiz..
Bu Rus bankasını merak edenlere söyleyeyim; Denizbank.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

CHP Genel Başkanının öncülüğünde yarın Anıtkabir'e yürüyor

Sarayın “başkanlık sistemi dayatmalarına” karşı çok sert bir üslupla sesini yükselten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 19 Mayıs kutlamaları için çok önemli bir hamle yaptı.
Kılıçdaroğlu yarın saat 10.30'da Ankara Kızılay Güvenpark önünde gençler ve halkla buluşacak ve Anıtkabir'e yürüyecek.
İktidarın milli bayramları bahanelerle kutlamama
kararlarına karşı
halkla bütünleşerek 19 Mayıs'ı kutlayacak olan CHP demokrasiyi, hukuku, insan
haklarını, özgürlükleri askıya alan iktidarın bütün baskılarına
karşı aktif direniş sergileme kararı
aldı.
Kılıçdaroğlu'nun CHP örgütlerinde büyük heyecan yaratan Anıtkabir yürüyüşüne görülmemiş bir katılım olacağı tahmin ediliyor.

KOMİK

Artık hükümet değil “saray sekretaryası” olacak

Rastladığım herkes “Kim başbakan olacak?” diye sorduğunda gülüyorum ve “Ne fark eder?” diye soruyorum.
Öyle değil mi ama? 317 AKP milletvekili var. Gelinen noktada hangisinin başbakan olacağının bir önemi var mı?
Başbakanın tarifi yapıldı; düşük profilli olacak.
Yani etliye sütlüye karışmayacak, söyleneni aynen yapacak, karşı çıkmayacak, soru sormayacak, eleştirmeyecek en önemlisi kendini başbakan gibi görmeyecek.
002 kırmızı plakalı arabaya binecek, çevresinde bir koruma ordusu olacak, gittiği yerlerde kendisine “sayın başbakanım” diye yalakalık yapılacak, o kadar.
Sadece başbakan mı? Hükümet de aynı durumda olacak.
Halktan yüzde 49.5 oy almakla övünen bir partinin tüm milletvekilleri yetki ve sorumluluğu bir kişiye devretmeyi kabullenmiş durumda.
Demek ki artık ortada hükümet de kalmayacak.
Adı hükümet olacak belki ama buna hükümet değil “saray sekretaryası” demek gerekir.
Bakanların bundan sonra sarayın “dışişleri sekreteri” veya sarayın “maliye sekreteri” diye anılması bence daha doğru olacaktır.

ŞAŞIRDIM

Bu ne asker yalakalığıdır böyle

Saray yılın düğününü yaptı, Genelkurmay Başkanı yanına kuvvet komutanlarını da alarak düğüne koştu ve bir de nikâh şahitliği yaptı ve bu kamuoyunda eleştiri yağmuruna tutuldu ya, yandaş takımında bir anda “asker yalakalığı” çıktı ortaya.
Hep ikiyüzlü ve riyakâr olan bu yandaş takımı başta Hulusi Akar olmak üzere komuta kademesine ne övgüler düzüyorlar.
“Siz Hulusi paşanın tırnağı olamazsınız” diyen mi ararsınız “Bu paşalar darbe yapmayacak diye saldırıyorsunuz” diyen mi yoksa “Asker artık demokrasiye inanıyor” diyen mi?
İnanın bugün bu paşalara yapılan övgünün yüzde birini geçmişte herhangi birimiz yapmış olsaydık tepemize çıkarlardı.
Darbelere aktif olarak karşı çıktığımız, bu uğurda çok ağır bedeller ödediğimiz halde bizleri darbeci, postalcı, vesayetçi olarak suçlamaktan utanmayan bu güruh şimdi askerin arkasına sığınarak Türkiye'nin gerçek vatanseverlerine, demokrasi ve hukuka inanan, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkanlara saçma sapan cümlelerle saldırmıyor mu, insan çıldırıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Hiç olmazsa bu kez gazeteyi ilk anda kapadılar

AKP'nin yayın organlarından biri daha kapandı.
Geçen yıl kasım ayında yayın hayatına giren Yeni Yüzyıl gazetesi yayınına son verdi.
Yeni Yüzyıl'ın kapanmasına, gazetenin sahibi konumunda olan Haliç Üniversitesi'ne el konması neden oldu.
Haliç Üniversitesi bir süredir sarayın hedefindeydi. Üniversite yönetimini “cemaatçi” olarak niteleyen saray, duruma hızla el konması için hükümete baskı yapıyordu.
Davutoğlu hükümeti ise Haliç Üniversitesini cemaatçi olarak değil, hükümete destek veren üniversite olarak görüyor ve müdahalede aceleci davranmıyordu.
Yeni Yüzyıl AKP'nin yayın organı olarak yayın hayatına başlamıştı ama geçen süreçte saray-hükümet cepheleşmesinde hükümetten yana tavır koymuştu.
Ama saraya dayanmak mümkün değil. Davutoğlu görevden alınır alınmaz operasyon da yapıldı.
Burada tek iyi uygulama, daha önceki gibi yönetime hemen tetikçilerin getirilmemesi oldu bana göre.
Daha önceki örneklerde hep gördük. Önce tetikçiler getiriliyor, bunlara bol paralar veriliyor, yayınlar da sarayı mutlu edecek biçimde yapılıyordu.
Şimdi direkt kapattılar. Ya tetikçi bulamadılar hemen ya da biraz utanma duyguları gelişti.

ÜZÜLDÜM

Türkan Saylan'ı anma günü dün değildi bugün

Tıp bilimine büyük katkılar sağlayan, Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi Profesör Doktor Türkan Saylan'ın ölüm yıldönümünde yine bilim ve sanat ödülleriyle anılacağını dün bu köşede yazmıştım.
Ancak her nasıl olduysa tarihi karıştırarak “anma günü bugün” diye yazmıştım.
Oysa sevgili Türkan Hoca'yı 18 Mayıs'ta yitirmiştik. Anma töreni de bugün yapılacak elbette.
İş Bankası Kuleleri İş Sanat Merkezi'ndeki anma töreni saat 19.00'da başlayacak.
Bu yılın bilim ödülü Doç. Dr. Yalçın Solak, sanat ödülü ise Melike Belkıs Aydın ve Göksu Baykal'a veriliyor.



https://twitter.com/can_atakli_