Bu iktidarın yaptığı, yaptırdığı, desteklediği o kadar çok akıllara seza işler oluyor ki, zaman zaman, ister istemez bizler de akıntıya kapılıp memleketin gerçek sorunlarını pas geçebiliyoruz!..
Neyse ki, gecikmeli de olsa bu tür, insanın vicdanını kanatan, içini parçalayan konuları mutlaka kamuoyunun bilgisine sunuyoruz... Örneğin Cumartesi gününden bu yana masamda duran bir rapor var; CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın hazırladığı “Çalışma Yaşamında İşçilere Yönelik Hak İhlalleri” raporu... İnanamayarak, acıyla okudum... Bu konuda yıllar içinde bir çok yazı yazdığım halde, rapordaki rakamlar, işçi sömürüsü, sendikasızlık, intihar oranları kanımı dondurdu...
Bu iktidarın işbaşında olduğu 16 yıl boyunca kaç işçinin hayatını kaybettiğini ya da iş cinayetine kurban gittiğini tahmin edebilir misiniz acaba?.. Mesela Kurtuluş Savaşı’nın kahraman ilçesi İnebolu, Sivas’ın Zara, Gaziantep’in Yavuzeli ilçelerinin nüfusuna eş desem!..
Turizmin gözbebeği Datça’nın yerleşik nüfusundan, Bursa’nın ünlü Orhaneli ilçesinin nüfusundan, Elazığ’ın Palu ilçesi nüfusundan fazla desem!.. Bir çok ilçenin nüfusuna üç bin, beş bin fark bile atıyor desem!.. Ben söyleyeyim:16 yılda kadın, çocuk dahil iş cinayetlerine kurban giden işçi sayısı 21 bin!..
-Diğer bir deyişle, bir ilçe dolusu insan!..
Yaşayanlar da sürünüyor!..
Bitmedi; yalnızca 2018’in ilk 11 ayında iş kazlarında hayatını kaybedenlerin sayısı ne kadar biliyor musunuz:
-Bin 800!..
Ben bu yazıyı yazarken, biri Kocaeli’de, diğeri Aydın’da iş kazasında ağır yaralanan iki işçinin daha ölüm haberi geldi!..
Daha bitmedi; iş kazalarında yaşamını yitirmeyen işçiler arasında hem çalışma alanındaki baskılar hem de dayanılmaz ekonomik yetersizlik nedeniyle son 5 yılda intihar oranının yüzde 300 arttığı da belirtiliyor raporda!.. Rakamı da vereyim:
- Son 5 yılda iş kazasından kurtulup, yaşamına kendi eliyle son veren işçi sayısı 300!..
Peki bu feci tablonun nedeni ne diye soracaksınız sanırım; hemen yanıt vereyim:
-Esnek istihdam ve ucuz işgücü öncelikli sorun... 2 yıllık OHAL sürecinde emekçiyi kolayca ufalayacak bir çok düzenleme getirildi...
-İşçinin buna karşı tek sığınağı sendika olmalı değil mi?.. Değil maalesef! Bu iktidardan önce kör topal yüzde 50’lere ulaşan sendikalı işçi sayısı Temmuz 2018 verilerine göre büyük bir düşüşle yüzde 12.76’ya geriledi!.. Özel sektörde durum daha da felaket; işçilerin yüzde 95’i sendikalı değil!..
-İşçinin getirildiği bu durum karşısında grev hakkı da iktidar tarafından “Erteleme” gerekçesiyle düpedüz yasaklanmış vaziyette. AKP’li Cumhurbaşkanı’nın işverenlere yaptığı konuşmada “OHAL sayesinde grevleri nasıl engellediklerini iftiharla anlatışını” sanırım hatırlayacaksınız...
Her türlü hakkı elinden alınmış, sendikasızlaştırılmış, tazminatına varıncaya kadar göz dikilmiş, her an hayatını kaybetme riski altında yaşayan bir kitleden söz ediyorum... Türkiye’nin sendikal hak ve özgürlükler noktasında en kötü 10 ülke arasına yerleştiğini de belirteyim de facianın boyutunu varın siz hesaplayın!..
Köylünün üreticinin feryatlarını duyuyor musunuz?..
İşçinin içler acısı durumu böyle...
Peki, üreticinin, köylünün durumu farklı mı?.. Buğdayı, samanı bile ithal eden, tarımı hem de iktidar eliyle tarumar edilmiş bir ülkeden bahsediyorum eyy millet!.. İnsanlar boğazına kadar borçlu, memleketin yarısından fazlası açlık ve yoksulluk sınırı altında debeleniyor, gençler, iş sahipleri, biraz parası olanlar memleketten kaçmak için gün sayıyor; ben söylemiyorum, medya, araştırma şirketleri, ekonomi örgütleri bas bas bağırıyor!.. İktidar 210 “üniversite” kurdum diye övünüyor, mezun olan gençlerin yüzde 90’ı işsiz geziniyor!..
İçeriden, dışarıdan“Türkiye ekonomisi büyük durgunluğa doğru koşuyor” tahminleri ardı ardına geliyor!.. Bir özdeyişle bitireyim:
-Bu terazi bu sıkleti çekmiyor birader!..
https://twitter.com/umit_zileli