BİR URFA HİKAYESİ; "BAKİ" KALAN KARDEŞLİK...
Sevgili dostum Selami Güneş hemen söze girmiş, "İşte burada, ilgileneceğin çok önemli bir şey var" demişti...
O yazıtı görünce, Kurtuluş Savaşı'nın kanlı günleriyle ilgili okuduklarımı anımsadım yeniden...
Bu ülkenin dört bir yanından Türk, Kürt, Arap, Çerkez; kendini ne hissederse hissetsin, yüz binlerce vatan evladının farklı bölgelerdeki nice savaşlarda verdiği mücadeleyi, döktükleri kanı düşündüm...
Ülkenin kurtuluşu için can veren vatan evlatlarının hangi coğrafyada doğduğunu hiç önemsemedim!.. Ruh ve inanç önemliydi benim için, bölgeler değil!..
Urla'ya bu yıl da gittim... Aklımda, geçen yıl duvarda okuduğum o yazıt kalmıştı...
O yazıtı bana unutturmayan gerekçeyi aslında hepiniz biliyorsunuz; Bu ülkede ne zaman birilerinin kardeş kavgası çıkartmaya çalıştığını hissetsem, Aklıma Çanakkale Şehitliği'nde yatan Doğu'nun çocukları ile Antep'in ve Urfa'nın kaderi için savaşan Batılı vatan evlatları da gelir!..
***
Düşmana 150 mermi!..
İşte vatan savunması için ülkenin bir başka bölgesinde, canı pahasına savaşan o Batılı kahramanlardan birinin öyküsü unutulacak gibi değil...
Gelin, onun öyküsünü Urfa Kurtuluş Savaşı'yla ilgili çok önemli eserlere imza atmış araştırmacı- yazar Müslüm Akalın'ın "Milli Mücadelede Urfa" adlı kitabından aktaralım:
"Mücahit Arif Yazgan anlatıyor; Ateş için iki top hazırlanmıştı... Gece göreve çağrıldım... Topçu Kumandanı Üsteğmen Kemal Bey vazifemi anlattı; Topla tahrip edilecek ev halamın eviydi. (Fransızlar'ın işgal ettiği Mahmut Nedim Konağı) Atış esnasında bir yanlışlığa mahal vermemek için evi ve müştemilatını tanıyan bir kimsenin, hedefin tarifinde yardımcı olması gerekiyordu... Gün ağarınca atış başladı... Fransız ağır makinelileri top mevziini tespit etmiş ve bizi hedef alarak şiddetli bir ateşe başlamıştı... Üstümüze mermi yağıyordu... Önce korktuğumu itiraf etmeliyim. Üsteğmen bataryanın başından ayrılmıyordu. Ateş altında göreve devam ettik. Savaş heyecanına kapılmış, şehadet şerbetini içmeye kendimi hazırlamış, ölüm korkusunu yenmiştim..."
Peki, kimdi o düşmanın işgal ettiği mevzilere topları bozulana kadar 150 mermi yağdıran ve Fransız birliklerinin önemli bölümünü muhabere dışı bırakan Üsteğmen Kemal?..
***
Urfa'dan Urla'ya...
Urfa'daki o genç üsteğmen, Urla'daki çeşmeye adını veren Yüzbaşı Kemal'den başkası değildi!.. Değerli araştırmacı Müslüm Akalın onu hemen anımsamış ve yukarıdaki öyküye göz atmamı istemişti...
Yüzbaşı Kemal, Urfa Kurtuluş Savaşı için Batı kentlerinden gelmiş onlarca vatanseverden biriydi... Ancak onun öyküsünün trajik bir bölümü daha vardı!..
Gelin, Urfa'dan Urla'ya dönelim yeniden... Geçen hafta işte o çeşmenin üzerindeki yazıları bir kez daha okudum... Bakın ne yazıyordu orada:
"1. Btk. Yzb. Kemal Bey; 1328'de subay çıktı. Balkan Harbi'nde iştirak etti. Arıburnu Muharebeleri'nde yaralandı. İstiklal Savaşı'nda, Urfa, Antep bölgelerinde Fransızlar'a karşı savaştı. Büyük Taaruz'da 57. Topçu Alayı'nın 1. Batarya Kumandanı olarak İzmir'e geldi. Kemal Bey, 11 Eylül 1922 gecesi, bataryasıyla düşman peşinde Urla'yı kurtarma giderken Abdullahağa mevkiinde düşman gemisinden atılan mermiler, onu ve seyisini isimsizler arasına kattı."
***
İbret verici şehitlik!..
Urla'daki çeşmenin üzerinde yalnızca "seyis" diye söz edilen kişiyi eminim benim kadar siz de merak etmişsinizdir!..
O gün Yüzbaşı Kemal'le birlikte Urla'yı kurtarmak için koşan seyis, askerliğini İzmir'de yapan Urfalı onbaşı Baki'ydi!..
Urfa Kurtuluş Savaşı'nda büyük mücadele veren bir subay ve onun memleketini kurtarmak için; onunla cepheye giderken şehit olan bir Urfalı onbaşı...
Yüzbaşı Kemal ve Onbaşı Baki şehit oldukları yere o gün alelacele gömülmüşler...
Urla'da anlatılan efsaneye göre, Yüzbaşı Kemal Bey, silah arkadaşı Ali Fehmi Efendi'nin rüyasına girer ve "Ayak altında kaldık, çıkartın bizi buradan" diye sitem eder!..
Yine söylenceye göre bir yıl sonra iki şehidin cenazesi oradan çıkartılarak bugünkü yerine, yani Urla'daki Yıldıztepe'ye defnedilir...
Söylenceye göre "Mezarları açıldığında her iki şehidin üniformalı cenazesi bozulmamış ve ellerinde silahlarıyla yatıyorlar" mış!..
Orasının adı artık Yıldıztepe Şehitliği... Urfa Kurtuluş Savaşı'nda mücadele eden Yüzbaşı Kemal ile Urla'nın kurtuluşu uğruna can veren Urfalı Onbaşı Baki yan yana yatıyorlar...
Yalnız bu iki kahramanın değil, onların kardeşlik mücadelesinden ders çıkarmayan bölücü teröristlerce şehit edilen Urlalılar'ın mezar kaideleri de var orada:
Adıyaman'da 1986'da, teröristlerce şehit edilen polis memuru Osman Türkücü...
Şırnak'ta, 1989'da terör kurşunuyla toprağa düşen jandarma çavuşu Bülent Köfter...
1994'te, Şırnak'ta şehit edilen polis Memuru Eyüp Çakır…
1995'te, Şırnak'ta terörist kurşunuyla şehit olan jandarma er Ramazan Kara...
Ve yine Şırnak'ta 1995'te şehit edilen jandarma er İbrahim Özkılıç ile diğerlerinin...
Ne dersiniz; terör kardeşliği yaralarken, yıllar önce kaleme aldığım Kurtuluş Savaşı'ndan kalan bu trajik öykü ve Urla'daki o şehitlik bile, vatanın hangi badireleri atlattığı konusunda yeterince ibret verici değil mi?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac