BİRİ BİZİ KANDIRIYOR!..

BİRİ BİZİ KANDIRIYOR!..

Hem de fena halde kandırıyor...


Biri dünyanın “süper gücü”, diğer bir deyişle “patron” ülkesi ABD’nin lideri Başkan Obama, diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan Erdoğan... Bu iki kişiden biri gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyor!..


En iyisi baştan anlatmak; Saray’ın beş günlük ABD gezisi epey sancılı başlamış, Obama ile görüşüp görüşemeyeceği iddia konusu bile olmuş, gezi öncesi başını eski Ankara Büyükelçileri Edelman ve Abramowitz’in çektiği “sert mektup” soğuk rüzgarlar estirmişti.


Uçak Washington’daki Andrews Hava Üssü’ne indiğinde, Saray ve efradını üsteki askerlerin dışında Türkiye’nin Dışişleri Bakanı ile Washington Büyükelçisi karşılamıştı. Obama yönetiminden ilaç için bir kişi dahi yoktu!.. Otelin önündeki protestolar, Saray’ın St. Regis otelinde verdiği yemeğe yönetimden hiç kimsenin katılmayışı, Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmanın son anda neredeyse iptal edilecekken araya girenler tarafından tatlıya bağlanması moralleri epey yıpratmıştı tabii.


Neyse ki, geziye katılan star gazetesi yazarı Halime Kökçe’nin, “Obama Erdoğan olamadı” başlıklı yazısında, “ABD Başkanı’nın Saray’ı nasıl da kıskandığını, hep onun gibi olmanın hayalini kurduğunu ama beceremediğini” kaleme alması heyetin yüzünü biraz da olsa güldürmüştür herhalde  diye düşünüyorum...


İşte bu gel-git şeklindeki ruh haliyle gece gündüz demeden bir “Obama randevusu” koparmak için çalışıldı... Hatta Dışişleri BakanıMevlüt Çavuşoğlu“YPG yüzünden ABD ile küsmeyiz” açıklaması bile yaptı. Sonunda Obama ile “kırmızı odada” 50 dakikalık bir gayrı resmi görüşme halledildi...


-Musevi kuruluşlarının “gönlünü alma” operasyonu işe yaramıştı anlaşılan...

 


Şok... şok... şok!..

 


Saray, muhaliflere sıkı bir gol atmıştı...


Buradaki yandaşlar da aynen böyle verdiler haberi zaten... Hatta bazı siyasiler, “morardınız mı?” şeklinde tweetler bile attılar... Saray, bu görüşme öncesinde resmi olarak görüştüğü Başkan Yardımcısı Biden’ın kendisi ile samimi bir şekilde kucaklaşmasının verdiği mutluluk ve güvenle buluştu Obama ile...


Kırmızı odada 50 dakika baş başa görüştüler. Baş başa derken; her ikisinin yeminli tercümanları da yanlarındaydı tabii... Sonrasında hiç bir açıklama yapılmadı. Saray, uçağına aldığı gazetecilere “ne kadar güzel bir görüşme olduğunu” anlattı o kadar. Sonra da Maryland’deki Cami açılışına gitti.


Obama’da gazetecilerin karşısına geçti. Orada gazetecilerin eline önceden soru verilmediği için Obama doğal olarak ne sorulacağını bilmiyordu. Fransız Haber Ajansı muhabirinin sorusu da bizim buralarda pek rastlanmayan cinstendi:


-Brookings Enstitüsü’nde yaşanan çirkin sahnelerden (korumalar gazetecilere ve izleyicilere saldırmıştı)kısa süre sonra Erdoğan’la buluştunuz. Kendisini otoriter biri olarak görüyor musunuz?


Soru ağırdı, iki ülkenin ilişkilerini sarsacak denli ağır... Obama hiç duraklamadan yanıtladı bu soru; hem de soruyu soran gazeteciyi bile şoke edecek bir şekilde:


-Basın özgürlüğüne, dini özgürlüklere, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Türkiye’de beni rahatsız eden bazı eğilimler olduğu sır değil. Basına karşı benimsenen yaklaşım Türkiye’yi rahatsız edici bir yola sürükleyebilir. Demokrasi vaadiyle geldi, demokratik tartışmayı engelleme stratejisi izlememeli...


Obama, benim özetlediğim bu sözleri söyledikten sonra, bir an durdu ve ekledi:


-Bunları kendisine doğrudan söyledim!..


Türkiye-ABD ilişkileri tarihinde hiç ama hiç rastlanmayan bir konuşmaydı bu... Haber Saray’a iletildiğinde şu yanıtı verdi:


-Gıyabımda yapılan açıklamayı duyunca üzüldüm. Sayın Obama ile görüşmemizde o konular gündeme gelmedi. Bana o türden bir şey söylenmiş değil...


Hadi buyurun bakalım!. Obama “söyledim” diyor, Erdoğan “söylemedi” diyor!.. Peki biz şimdi hangisine inanacağız?.. Gerçi Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü Mark Stroh, bu yalanlama sorulduğunda “Biz Başkan Obama’nın söylediği sözlerin arkasında duruyoruz” dedi ama yetmez; bildiğimiz kadarıyla böylesi konuşmalar mutlaka kayda geçer, yazıya dökülür. Ve bir gün mutlaka ortaya çıkar...


-En azından WikiLeaks belgelerinde!!!

 


“NASA’da kim ya!..”

 


ABD uzay ve havacılık dairesi NASA, Bizim Orman ve Su işleri Bakanı sıfatlı muhteremden ağır bir fırça yedi!..


NASA araştırmacıları, kısa süre önce Türkiye, İsrail,  Lübnan, Ürdün, Filistin, Kıbrıs ve Suriye’yi kapsayan Doğu Akdeniz bölgesinde 1998 yılında başlayan ve halen süren kuraklığın, son 9 yüzyılın en kötü kuraklığı olduğunu açıkladı.


Bu durum, bakan Veysel Eroğlu’na soruldu. Eroğlu NASA’yı yetersiz bulduğunu belirterek aynen şöyle dedi:


-NASA’nın meteorolojik hava tahminleri bizim gerimizde. Bizim teknolojimiz onlardan ileri. NASA da kim oluyor?.. Onların uyduları varsa bizim de Göktürk’ümüz var...