“BİZ VAR ya BİZ”e DEVAM EDELİM

NOSTALJİ

“Biz var ya biz”e devam edelim

Önceki hafta ve geçen hafta pazar günü sizlere sunduğum “nostaljik” yazılar çok büyük ilgi ile okunmuş.

Birçok okurum “Çok duygulanarak okuduk, ama daha neler var neler” deyince ben de “O halde devam edelim” dedim.

Haydi birlikte okuyalım;

Yakan top oynardık evimizin önünde , kızlı erkekli.

Köy sokaklarında yalın ayak, başı kabak gezer ve oynardık.

Ayakkabı giymek lükstü bizim için çünkü bir çift ayakkabımız olurdu genelde ve yeni bir çift ayakkabı ancak taa gelecek dini bayramda alınırdı bizlere.

Erik, çağla badem, henüz koruk iken kankalarımızla birlikte üzüm aşırırdık komşu bahçeden, büyüklerimize göstermeden gizli saklı yerdik.

Cebimizdeki son kalan kuruş harçlığı arkadaşlarla bir araya getirip bakkaldan plastik top alır, patlayıncaya kadar o topla, aramızda gazozuna maç yapardık.

Tellerden tekerlek ve direksiyon yapar, bunları uzunca bir kamışa takarak araba yapar, arka bahçede onunla oynardık.

Yazın konu komşu hep birlikte yazlık sinemaya gider, yerli filmleri büyük bir zevkle seyrederdik, kabak çekirdeği veya çiğdem yerdik filmi izlerken.

Sokakta oyun arasında acıkınca, annemiz de evde değilse, komşuda gezmekteyse, mutfağa dalar, bir dilim ekmeğe salça sürer ve zevkle yerdik.

Evde canımız sıkılınca yağmurlu havalarda, yer yatağını annemize çaktırmadan yere serer ve kardeşlerimizle düz takla, ters takla atar spor yapardık aklımızca.

Kreş mreş yoktu o yıllarda, okul öncesi yaştaysak evcilik oynardık komşu kızlarla.

Milli bayramlarda sevinç dolu olurdu içimiz, bahçelerimizdeki en güzel gülleri, karanfilleri demet demet okula götürür çelenkler yapardık, mis gibi kokularını içimize çeker mest olurduk.

Akşam hava kararırken hâyâ oyuna doyamaz, saklambaç, körebe oynardık mahalle arkadaşlarımızla.

Yaz geceleri tüm gün oynadığımız yetmezmiş  gibi akşam yemeğinden sonra bir yolunu bulur kankalarımızla sokağa yeniden çıkar ve gece yarısına kadar oynar eğlenirdik.

Sokakta taş veya mermere kiremit parçasıyla 8×8 kareler çizip dama oynardık.

BUNU YAZMAK GEREK

O da cumhurbaşkanıydı, onlar da sanatçı

Yıl 1973. Cumhurbaşkanı koltuğunda Fahri Korutük oturuyor. O da özel günlerde sanatçıları ağırlıyor. Lüks yok, şatafat yok, tepeden bakma yok. Cumhurbaşkanı sanatçılarla, ama yalakalık olsun diye elini ayağını öpmeye gelenlerle değil, gerçek sanatçılarla, yan yana, diz dize oturuyor. O sanatçılar birer saray soytarısı gibi değil sanatçı muamelesi görüyorlar. Öyle aklıma geldi işte sizlere sunmak istedim bu fotoğrafı….

DİKKAT ÇEKEN ŞEYLER

Birbirine karşıt atasözleri

Damlaya damlaya göl olur / Taşıma suyla değirmen dönmez

İyi insan lafın üstüne gelir / İti an çomağı hazırla

Bir elin nesi var iki elin sesi var / Nerde çokluk orda b..luk

Fazla mal göz çıkarmaz / Azıcık aşım ağrısız başım

Söz gümüşse, sükut altındır / Sükut ikrardan gelir

Harama uçkur çözülmez / Güzele bakmak sevaptır

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur / İki çıplak bir hamama yakışır

Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir/ Ye kürküm ye

Eğri otur doğru söyle / Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar

Düşenin dostu olmaz / Dost kara günde belli olur

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır / Lafla peynir gemisi yürümez

Gün ola harman ola / Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir

İyilik yap denize at / Merhametten maraz doğar

Zararın neresinden dönülse kârdır / Gelen gideni aratır

Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur / Yüzü güzel olanı değil huyu güzel olanı sev

Akıl akıldan üstündür / Aklın yolu birdir

El elden üstündür / Alet işler el övünür

Zorla güzellik olmaz / Zora dağlar dayanmaz

Öfke baldan tatlıdır / Öfke ile kalkan zararla oturur

Fazla mal göz çıkarmaz / Azı karar çoğu zarar

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al / Beş parmağın beşi birbirine benzemez

Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz / İş olacağına varır

Eski dost düşman olmaz / Güvenme dostuna saman doldurur postuna

Harama el uzatılmaz / Üzümü ye bağını sorma

ÇOK GÜLDÜM

Bu hafta 4 fıkramız var

Artık güneşli günlere kavuştuk sayılır.

Bu güzel pazar gününü daha keyifli hale getirmek için size Yıldırım Tuna’dan 4 fıkra sunuyorum;

Ayılara dikkat

Milli Park korucusu doğa yürüyüşü başlamadan önce turistleri parktaki ayılar hakkında dikkatle uyarmış..
“Kahverengi ayılar genellikle zararsızdır, insanlarla temastan kaçınırlar. Bu nedenle sırt çantalarınıza şimdi size dağıtacağım şu küçük metal çanlardan ikişer, üçer takın, bu sesi duyan kahverengi ayılar sizden kaçacaklardır.. Ama boz ayılar son derece iri ve tehlikelidirler.. Yolunuzun üzerinde bir boz ayı dışkısı görürseniz hiçbir şey düşünmeden, süratle orayı terk edin..”
Turistin biri “Peki tamam da..” demiş, “Boz ayının dışkısını nasıl tanıyacağız?..”

Korucu “Bu çok kolay..” diye cevap vermiş,”Dışkıları bir sürü küçük metal çanlarla doludur..!

Garden parti

Karı-koca, evlerinde düzenledikleri partiye mahalleden ilgili ilgisiz, akın akın duyan gelmiş, artık bahçede de oturacak yer kalmayınca adamcağız yüksekçe bir yere çıkmış, “Damat tarafı mümkünse ayağa kalkabilir mi?..” diye bağırmış, konukların yaklaşık yarısı ayağa kalkmış.

“Arkadaşlar, şimdi de gelin tarafını görelim, onlar da ayağa kalksın lütfen!…” birkaç kişi hariç konukların diğer yarısı da ayağa kalkar kalkmaz, “Bakın, şimdi hiç kimse oturmasın.. Ayaktakiler lütfen tek sıra halinde evi terk etsin, eşimle baş başa bi evlilik yıldönümümüzü kutlayamayacak mıyız yahu!.. Yeter, lütfen ama..!”

Hoş geldin komşu..

Yalnız kadın yeni bir mahalleye taşınmış, kutuları açıp eşyalarını yerleştirirken kapısı çalmış, gelen saçı sakalı karışık tipsiz bir adam, “Hoş geldiniz komşu..” demiş “Ben yan dairedeki komşunuzum.. Apartmanımızda adettir, bu gece senin adına bir hoş geldin partisi veriyoruz, bizim mahallenin partileri çok özeldir, bolca içki, danslar, birbirleriyle sarılmalar, öpüşmeler, sevişmeler gırla gidecek, bayılacaksınız..”

Kadın “Ne gereği vardı?..” demiş son derece tedirgin ama yeni tanışacağı komşularını da ilk anda refüze etmeme gayretiyle sormuş “Gelirken ne getireyim?..”

Adam “Hiç önemli değil..” demiş, “Zaten partide sadece ikimiz olacağız..!”

Uyarı bayrağı

Amerikalı turist Çin’e gezmeye gitmiş, seyahatin tam başında bir inşaat çukuruna düşmüş, ayak bileyi burkulmuş, kırık birkaç kaburga, sinirinden delirmiş bir vaziyette tur rehberine püskürmüş “Amerika’da tehlike bölgelerine uyarı için biz kırmızı bayraklar asarız.. Burada bir tane bile yok..!” diye. Çinli rehber son derece sakin cevaplamış, “Ülkeye girerken kapıda büyük bir tane asılıydı..” demiş, “Görmediniz mi?..”

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Aslında bir trende gidiyoruz

Değerli dostum Mahir Akkar yine çok hoş bir yazı göndermiş.

Sanıyorum hepiniz aynı keyifle okuyacaksınız;

Doğarken bindiğimiz trende anne ve babamızla tanıştık. O zamanlar onların hep bizimle seyahat edeceklerini sanıyorduk.

Oysa, istasyonun birinde onlar trenden ineceklerdi ve bizi yolculuğumuzda yalnız bırakacaklardı.

Zamanla trene başkaları da bindi ve bizim için önemliydiler. Kardeşlerimiz, arkadaşlar, çocuklarımız,

hatta hayatımızın aşkı…

Birçoğu inmiştir, arkalarında üstelik de kalıcı bir boşluk bırakarak.

Kimisinin de eksikliği o kadar fark edilmez olmuştur ki, yerlerinin boşluğunu bile fark edememişizdir..

Bu tren yolculuğu neşe, keder, hayaller, beklentiler, merhabalar ve vedalarla doludur.

Burada başarı, tüm yolcularla iyi ilişkilerde olmaktır. Bunun için de elimizden gelenin en iyisini

yapmalıyız..

Ancak, hepimizin karşı karşıya olduğu bir muamma var:

Hiçbirimiz hangi istasyonda ineceğimizi bilmiyoruz.

İşte bunun içindir ki,

En iyi şekilde yaşamalı, en iyi şekilde sevmeli, affetmeli, olduğumuzun en iyisini yansıtmalıyız.

Burası çok önemli. Çünkü trenden inip de yerlerimizi boş bırakacağımızda yaşam treninde yolculuğa devam edeceklere de güzel anılar bırakmalıyız.

Öyleyse yaşam treninde size iyi yolculuklar diliyorum.

Çok sevgi verin, başarı biçin!

Son olarak da, trenimde yolcu olduğunuz için her birinize teşekkür ederim.

Ha, unutmadan!

Şahsen trenden bu yakınlarda inmeye hiç niyetim yok!

Yine de, ola ki indim…

Sizinle seyahat bir zevkti!

İyi ki binmişsiniz!..

https://twitter.com/can_atakli_