ACAİP YAZILAR
Bizim polislere uyarı: Öyle bakarsanız dünyanın en büyük casusu Google
Uyanık görevlilerin haber vermesi üzerine terörle mücadele birimleri ve cumhurbaşkanlığı korumaları ikisi İsrailli üç kişiyi “casusluk yapmak amacıyla Erdoğan’ın evini fotoğraflamak” gerekçesiyle gözaltına almıştı.
Mahkeme de bu üç kişiyi tutuklamıştı.
Bu üç kişi, casus olabilir mi?
Elbette olabilir.
Ama dünkü yazımda da söylediğim gibi bunları casusluktan değil salaklıktan yargılamak daha doğru olur.
Çünkü Erdoğan’ın evini fotoğraflamak için Çamlıca’daki kuleye çıkıp fotoğraf çekmeye gerek yok ki.
Google Earth bunu zaten çok iyi yapıyor.
Hatta öyle ki kuleye çıkıp önünüzdeki camdan yansımaları ve optik kaydırmayı göze alıp fotoğraf çekmek yerine direk Google Earth’ten neredeyse evin içine girecek kadar yakınlaşıp görüntü almak çok daha kolay.
Dünkü yazımda o kuleye çıkan hemen herkesin bilerek bilmeyerek Tayyip Erdoğan’ın evinin fotoğrafını çekmiş olabileceğini belirtmiştim.
Hatta bu kuleye 27 Temmuz günü çıktığımı ve muhtemelen o evin de içinde bulunduğu bir kare fotoğraf çekmiş olabileceğimi belirtmiştim.
Şimdi üç kişi tutuklu ve hapiste bekliyor.
Gerçi İsrail hemen tepki gösterdi.
Ancak olayın gelişimi İsrail’in açıklaması ile bizim medyamıza yansıyan biçimiyle farklılık gösteriyor.
İsrailli Natali ve Mordi Vaknin çifti İstanbul’un her yerinde hatıra fotoğrafları çektirmişler. Ancak sıra tepeden Erdoğan’ın evini çekmeye gelince siyasi ve askeri casusluk yapmaktan tutuklandılar.
İsrailliler tutuklanan kişilerin Tel Aviv’de yaşayan sıradan İsrail vatandaşları olduğunu çiftin bir tekne gezisi sırasında Erdoğan’ın çalıştığı Dolmabahçe Sarayı’nın denizden fotoğrafını çektiğini ileri sürdüler.
İsrailli yetkililer, Vaknin çiftinin çektikleri fotoğrafları kendi sosyal medyalarında paylaşmaları üzerine Türk polisinin harekete geçtiğini de belirttiler.
Medyada bu haberleri okurken aklıma 2012 yılında Cumhurbaşkanı sıfatıyla San Francisco’ya giden Abdullah Gül geldi.
Abdullah Gül, Google merkezinde kendisine Google Earth’tan gösterilen Tarabya Köşkünü dikkatle izlemişti. Gül bir ara “Bizim iki tane organik bahçemiz olacaktı, birini göremiyorum” demiş sonra da ikinci organik bahçeyi bulmuştu.
Gül ve eşi bu gezileri sırasında Google’ın merkezini de ziyaret etmişlerdi.
Gül binayı gezerken ilgililer kendisine Google Earth’ın çalışmalarını da göstermişlerdi.
Google Earth dünyada anlaşmalarla karartılmış birkaç bölge dışında her yerin uydu görüntüsünü insanların bile görünebileceği kadar yakınlaştırarak izlenmesine ve fotoğraf çekilebilmesine sağlıyor.
Gül bu gösteri sırasında “Tarabya Köşkü’nü gösterebilir misiniz?” diye sormuştu.
Bunun üzerine Google Earth uydusundan İstanbul Tarabya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü bulunmuş, görüntü daha sonra iyice yakınlaştırılarak bahçedeki araçlara, oturma banklarına, bahçedeki görevlilere kadar her şey ekrana verilmişti.
Çamlıca Kulesinde yakalanan İsrail casusları konusunda sonuç şudur; İsrailliler casus çıksın çıkmasın, artık dünyanın en kolay işi haline gelen bir yerin havadan fotoğrafını çekmek üzerinden casus yakalamak herhalde sadece bize mahsus bir durum.
NOT: Google Earth çeşitli kötü kullanımlara ve özellikle terör saldırılarına neden olmamak için canlı görüntü vermiyor. Sistem daha önce çekilmiş görüntüleri büyüterek hizmet veriyor.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Seçim tamam da sokağa çıkamamak nasıl olacak?
Erdoğan, Çanakkale’de çok formundaydı.
Eski günlerindeki gibiydi hatta.
Hani hakkında “sağlığı iyi değil” söylentileri çıkmıştı ya, işte o zamandan beri 18’lik delikanlı gibi oradan oraya koşuyor.
Adeta herkese “Sağlık durumumda hiçbir şey yok, demir gibiyim” mesajı veriyor.
Çanakkale’de yine esti gürledi.
Hep CeHaPe’ye vururdu ağırlıklı olarak bu kez Meral Akşener’e de uzun süre ayırdı konuşmasında.
Şöyle bir cümle söyledi, ben pek anlayamadım.
“Şehitlerine, şehit yakınlarına küfretmeyi olgunlukla karşılayanlardan milletimiz hesabını sandıkta sormakla kalmayıp onları sokağa çıkamaz hale getirecek” dedi.
Halkın seçim sandığında gereken cevabı vereceğini söylemeyi aklım alıyor elbette.
Ama “İYİ Partililerin sokağa çıkamayacak hale gelmesi” nasıl olacak?
Erdoğan belki “Seçim sandığında öyle ağır bir hezimete uğrayacaklar ki, artık sokağa çıkacak yüzleri kalmayacak, çok utanacaklar” anlamında söylediğini belirtebilir.
Yine de bana pek mantıklı gelmiyor.
Ne olursa olsun “Sokağa çıkamaz hale gelecekler” sözü içinde bir parça şiddet barındırıyor gibidir.
SORDUM ÖĞRENDİM
Sedat Peker’in jet-ski’li videosundaki argo kelimelerin anlamı
Hayli zamandır Sedat Peker videoları izleyemiyoruz.
Tabii bunun Peker’i ilgilendiren hukuki sorunlar nedeniyle olduğu biliniyor.
Ancak cumartesi akşamı uzun bir aradan sonra Twitter hesabından bir video paylaştı Peker.
Yarım dakika süren videoda Sedat Peker bir jet-ski üzerinde görülüyor.
Bir teknenin etrafında dönen Peker Twitterda şunu yazmış;
“Bazı dostlarım beni arayıp ‘Bugün ya da yarın seni bitirmeye yönelik operasyonlar yapacaklar’ dedi. Bitti denilen hikaye her zaman yeniden başlar. Anladın mı Azem Kardeş?
Lan tırrikler, lan kablamacılar, lan kıpraklar, lan pokemoncu. İmza Picachu”
Peker sanıyorum bu video ile sıkıntıda olmadığını, elindeki belgelerin başına bir şey gelse bile yine ortaya çıkacağını, kimseden korkusu olmadığını anlatmak istemiş.
Peker’in tweetindeki bazı kelimeler dikkatimi çekti.
“Nedir?” diye baktım.
Hepsi argoda kullanılan kelimeler.
Kablama: Kimliğini yitirmiş, ne oldum delisi olan kimseler. İlk bakıldığında önemli ve değerli sanılan bir şey.
Tırrik: Boş gezen serseri.
Kıprak: Puşt, i…e
Peker’in “Pokemon” diye hitap ettiği son günlerde CHP’nin kapatılacağını, bazı kişilerin sürgün edileceğini ve Erdoğan’ı yeniden kazandırmak için elinden geleni yapacağını söyleyen Mehmet Barlas.
İmza olarak kullanılan Picahnu ise Pokemon çizgi serisinin en sevimli tiplerinden biri.
Bİ SORALIM BAKALIM
Kanal İstanbul’un olamayacağını anladı galiba
Kanal İstanbul gerçekten yapılacak mı?
Bana göre hayır, yapılmayacak.
Birkaç nedeni var bunun.
Birincisi bu projenin bir anlamı yok.
İkincisi sadece hafriyat işi bile dünyada bugüne kadar yapılmış en büyük toprak hareketi olacak ki teknik olarak işin bitmesi çok zor ve maliyetli.
Üçüncüsü Marmara ile Karadeniz arasında kot farkı var, kanalın açılması halinde çok ciddi bir çevre felaketi yaşanır.
Ancak Erdoğan ısrarla bu projenin olacağını söylüyor.
Son günlerde ise Kılıçdaroğlu’na çok kızgın.
CHP genel başkanının yaptığı uluslararası çağrı Erdoğan’ı çok öfkelendirdi, son günlerde sık sık bunu dile getiriyor ve Kılıçdaroğlu’na ağır hakaretlerde bulunuyor.
Kılıçdaroğlu iki kesimi hedef almıştı çağrılarında.
Birincisi bu işi üstlenmek üzere hazırlık yapan uluslararası inşaat konsorsiyumları, ikincisi de bu projeye finansal destek sağlayacak sermaye şirketleri.
Anlaşıldığı kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun “Sakın bu işlere girişmeyin biz iktidara gelince hem işi durdururuz hem de paranızı vermeyiz” türü açıklamaları bu kesimleri çok tedirgin etmiş.
Bu nedenle daha önce “Tamam biz varız” dedikleri halde şimdi işi ağırdan alıyorlar.
Erdoğan da kanal için destek gelmeyeceğini görünce öfkesi artıyor.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Cemil Çiçek’in çıkışı, “bir şeylerin” habercisidir
Cemil Çiçek, AKP’ye Turgut Özal’dan kalan mirastır.
AKP’nin en güçlü yıllarında Cemil Çiçek, çok önemli görevleri üstlenmişti.
Adalet Bakanlığı, Meclis Başkanlığı gibi görevleri şimdikilere oranla çok daha dürüst ve onurlu biçimde yerine getirmişti.
Çiçek şu sıralar Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğini sürdürüyor.
Sözcü’den Aytunç Erkin’e konuşan Çiçek, “Yüzde 50+1 sistemi hem bugün hem gelecek için önemli sıkıntılara sebebiyet verecektir bunu hep söylüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanına bu kadar yakın ve geçmişte çok etkin görevler üstlenmiş birinin bunları söylemesi çok önemlidir ve önemli olduğu gibi “yaklaşan bir şeyleri” haber vermektedir bana göre.
Türkiye sanki bir yol ayırımına doğru gidiyor ve bunun nasıl olacağını çok uzun olmayan bir süre içinde göreceğiz.
Herkes gelişmeleri dikkatle izlemeli
NOT: Bu konuda Youtube kanalım için hazırladığım ve dün yayına giren sohbeti izleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/channel/UCT2B…
https://twitter.com/can_atakli_