ANALİZ
BRAVO; DOLARI 4.20'den 5.80'e DÜŞÜRDÜK
Bakalım sadece topluma doping niteliğindeki moral verme kampanyası daha ne kadar sürdürülebilecek?
Bir anda patlama noktasına gelen doları frenlemiş gibi görünmek ve çıktıktan sonraki düşüşü başarı olarak sunmak bana göre sadece ve sadece halka aptal muamelesi yapmaktır.
Ne olup bittiğini bile fark edemeyen kimi AKP'liler herkese “hain” diye saldırarak “Çıkarken çok seviniyordunuz, şimdi düşüyor diye karalar bağlıyorsunuz” şeklinde akla ziyan sözler söylüyorlar.
Oysa işin gerçeği şu ki, dövizin düştüğü falan yok.
3 ay önce ilk kıpırdanmaya başladığında henüz 4 lirayı bile görmemiş olan dolar, bugün 6 liranın biraz altında tutunmaya çalışıyor.
Arada gördüğü 7.05'lik fiyat nedeniyle de doların geldiği bu nokta ekonomiden hiç anlamayan sadece kendi bakkal hesabını bilebilen topluma sanki büyük bir başarı gibi yutturulmaya çalışılıyor.
Tedbir diye ortaya atılan görüş ve alınan kararların şu ana kadar hiçbir geçerliliği yok.
Yabancı yatırımcılarla yapılan toplantıların da bir anlamı olduğunu söyleyemeyiz.
Güven, “bana güvenin” demekle ya da şatafatlı gösterilerle “Burada hiçbir sorun yok” mesajı vermekle sağlanmıyor.
Kurtarıcı gibi sunulmak istenen Katar'a yapılan yalakalıkların da ekonomik bir değeri yok.
Bu ülke hemen her krizde “10 milyar dolar – 20 milyar dolar yatırım yapacak” haberleriyle parlatılıyor.
Sorulması gereken şu; yatırım yaptığı söylenen bu ülkeler yatırımlarını hangi alanlarda yapıyorlar ve yapacaklar? Bu yatırımlar istihdam yaratacak mı? Yoksa bize dost gibi görünen bu Müslüman ülkeler aslında krizden yararlanarak paradan para mı kazanacaklar?
İktidar şu anda sanal bir zafer sarhoşluğu yaşıyor sanki.
Araya bayram tatili girecek, muhtemelen bu sürede önemli bir işlem yapılmayacağı için sorunu dengede tutabilirler.
Ancak kamuoyuna da övünerek anlattıkları “bir ekonomik darbeyi de savuşturduk” söyleminin gerçek önlemlerini hayata geçiremezlerse sonbaharda büyük bir travma yaşamamız kimseye sürpriz olmamalıdır.
UYARI
MUHARREM İNCE BU KADAR HAVAYA GİRMEMELİ
CHP'de elbette sular durulmadı ama yakın dönemde bir şey olacağı da yok.
Zaten muhalif olarak ortaya çıkanlar da bu nedenle biraz geri adım attı.
Ancak nedense Muharrem İnce, muhtemelen birilerinin gazına gelerek olmayacak şeyler yapıyor.
İnce, ilk savaşı kaybetmiş görünmesine rağmen, bir süre sonra iddiasını yeniden ortaya koyabilir ve CHP'nin başına gelebilir.
Ancak sanki “maazallah sakın bu olmasın” der gibi hatalar yapıyor.
Önceki gün şöyle bir tweet atmış; “Olağanüstü kurultay için imza verenleri disipline vererek yüzsüzlük yapmayın. TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağıracağınıza olağanüstü kurultayı toplayın. Arkadaşlarımı disiplin kuruluna göndereceğinize yüreğiniz varsa beni gönderin.”
Sorun yürek işi falan değil, İnce'nin bunu anlaması gerek.
Ayrıca sanmasın ki partiden ihraç edilemez. Bir sabah bir bakmış ki kapının önüne konmuş.
Kimse de arkasında durmaz. Unutulur gider.
İnce elindeki potansiyeli bu kadar hoyratça harcamaya devam ederse kendisi için cansiperane destek verenleri de yanında bulamayacak.
OKURDAN MESAJ
MADURO'nun ÜLKESİ BÖYLE BİR YER
Yurtdışında çalışan bir okurum Venezuelalı iş arkadaşının anlattıklarını paylaşmış benimle.
Ben de özetleyerek size aktarmak istiyorum;
Ofiste Venezuela orijinli bir arkadaş 5 yıl önce “Ülkemde durum kötüye gidiyor, tek adam ülkeyi bitirdi, çok daha kötü günler bekliyor” diyordu.
2000 yılında 100 bin dolar eden evini 2014'te 20 bine satıp parasını Amerika'ya çekmiş, küçük kardeşine de aynı şeyi tavsiye etmiş ancak o satmamakta diretince şu anda onun evi 1000 dolara alıcı bulmuyormuş.
Şu anda ülkesinde enflasyon yüzde 3.000.000, paranın değer kaybı 5 yılda yüzde 1.000.000 olmuş dolara karşı. “Fuhuş artık nerdeyse hayatın olağan bir parçası, adam öldürme, gasp suçları artık istatistik tutulamıyor, uçtu” diyor. Toplumun yüzde 70'inin açlıkla boğuştuğunu, yakın akrabadan 10 aileyi son 2 yıldır ayda 500 dolarla beslediğini anlatıyor.
Son 1 yılda sokaklarda canlı kedi, köpek hatta canlı fare bulmak çok zormuş!
Bütün muhaliflerin pasaportlarına el konulmuş, özel izinle yurt dışına çıkış mümkün. Devlet yönetiminin en tepesinde Maduro'nun akrabaları, her yer akraba, yakın çevre.
Her olayın, her felaketin sorumlusu dış güçler, yani Amerika. “Gel gör ki, en çok petrol satılan ülke de yine Amerika. Maduro'yu bizzat başta tutan da Amerika” diyor arkadaş. Ön planda ağız dalaşı var ama arkada ticaret tam gaz.
Venezuela'ya benzeyen bir ülke var mıdır dünyada başka?
KOMİK
BÖYLE OLUR BİZDE AMERİKAN KARŞITLIĞI
Amerika karşıtlığında nedense MHP'liler AKP'nin çok üzerine çıktı.
Bir MHP milletvekili iPhone telefonunu kırarken bir başka milletvekili de Erdoğan'ın verdiği talimata uyarak iPhone kullanmaktan vazgeçtiğini açıkladı.
Ancak Gaziantep MHP Milletvekili Muhittin Taşdoğan Erdoğan'a şirin gözükmek için bu şovu yaparken muhtemelen bir şeyi unuttu.
Bu kişinin Gaziantep'te bir hastanesi var.
Adı MTT Amerikan Hastanesi.
iPhone'den vazgeçiyor ama hastanesinin adından vazgeçemiyor.
Çünkü Gaziantepli vatandaş “Amerikan” adını görünce hastanenin iyi olduğunu düşünüyor muhtemelen.
Eee hastaneden para gelecek. O halde o kadar da Amerikan karşıtlığına gerek yok.
MERAK ETTİĞİM
BALYOZCULAR ÖNEMLİ GÖREVLERE NASIL GELİYOR?
Bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekiyor mu?
Son yapılan askeri atamalarda yıllarca Balyoz alçaklığı yüzünden hapishanelerde kalan bazı komutanlar çok etkili noktalardaki makamlara getiriliyor.
Artık atamaları doğrudan Erdoğan yapınca insan ister istemez kuşkulanıyor.
“Darbe yapacaklar” diye içerde tutulan ve hayli de eziyet edilen insanlara çok etkili ve hassas noktalarda görev vermek için bu kişilerin “çok güvenilir” olduğuna kaanat getirmek gerekir.
Çünkü sonuçta bir kumpas ortaya çıkarılmış olsa bile o acıları yaşayan komutanlar bunun için asıl talimatın bizzat iktidardan geldiğini biliyorlar.
Peki komutanlar Erdoğan'a bu güveni nasıl verdiler?
İçimde “Hepsi Nedim Şenerleşti mi?” duygusu var.
Hayli etkili eski bir askere sordum bunu.
“Hayır” dedi. “Sadece şunu söyleyeyim. Türkiye'de her şey sanıldığı gibi sadece Erdoğan'ın keyfine göre yürümüyor.”
https://twitter.com/can_atakli_