BU DARBE GİRİŞİMİNDEN DEMOKRASİ mi ÇIKAR, YOKSA?!.

BU DARBE GİRİŞİMİNDEN DEMOKRASİ mi ÇIKAR, YOKSA?!.

Önce ne olduğu, kime hizmet ettiği açıkça belli bir alçağın hezeyanıyla başlayalım...


14 Temmuz Perşembe... Yani 15 temmuz darbe girişiminden bir gün önce... Balyoz kumpası esnasında en anlamlı, en kritik“misyonu” üstlenen Taraf gazetesinin “Bavulcu” lakaplı muhabiri Mehmet Baransu’ya sahte delilleri temin ettiği anlaşılan ve yurtdışına kaçan Tuncay Opçin, Twitter hesabından şu mesajı attı:


-Yatakta basıp, şafakta asacaklar!..


İşaret fişeği gibi bir mesajdı doğrusu... Firari alçak bununla da yetinmedi, aynı gün şu mesajı da paylaştı:


-Biz, size zulmedemezsiniz, bize eziyet edemezsiniz demedik ki... Biz, size ne yaparsanız yapın yolumuzdan dönmeyeceğiz dedik.


Dönmeyecekleri yolun hangi yol olduğu 24 saat içinde ortaya dökülecekti!.. Şimdi tam da darbe girişiminin en sıcak saatlerine gidelim; TRT’yi basıp, “TSK yönetime el koydu” bildirisini zorla spikere okutturan darbecilerin kendilerine yakıştırdıkları isim “Yurtta Sulh Konseyi” idi... Bu bildiriden kısa bir süre sonra Cemaatçi eski AKP milletvekili Muhammed Çetin, Twitter hesabından şöyle bir mesaj attı:


-Sulha sahip çık!..


Mesajın uzun versiyonu, bu çetenin kafasında hangi “tilkilerin” üstelik kuyrukları birbirine değmeden dolaştığını anlatması açısından epey değerliydi:


-Demokrasi, Hukuk, Meclis, Halkın huzur-birlik ve iradesi, Sulh, diyalog, Mutabakat, Sağduyu, Temkin ve Uzlaşma her türlü zorluğun üstesinden gelir.  Sakin olalım, taşkınlığa lüzum yok! Meseleleri sulh içinde çözebiliriz... ne olduysa hayırlısı deyip, dua edip, sulha sahip çıkalım... En son ihtiyacımız olan kardeş kanı... Hiç bir şey insana değmez ve değişilmez... Sulh içinde her şey çözülür. Provokasyona gelmeyelim. Temkin.


Bir paragrafta literatürde kullanılacak sözcük bırakmayan, “dua et, teslim ol” çağrısı yapan eski vekilden daha sonraki saatlerde ses çıkmadı tabii!..

 


Darbenin dehşete düşüren kodları!..

    


Kumpas davalarının hedefi olup, görevinden ayrılan emekli Amiral Türker Ertürk ise sıcağı sıcağına keleme aldığı yazısında, “acele ettiler çünkü iki hafta sonra Yüksek Askeri Şura’da tamamen tasfiye edileceklerini biliyorlardı” dedikten sonra “Cemaat darbesi”iddiasını şöyle somutlaştırdı:


-Darbecilerin hazırladığı atama listesini görünce tamamen emin oldum. Bu darbe girişimi Gülen Cemaatinin işiydi.


Ertürk, kilit noktalara atanacak isimleri teker teker sayıp, tümünün üst düzey Cemaatçi olduğunu belirttikten sonra en önemli Cemaat elemanı  Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu’nun da Gülen’le ile koordinasyonu sağlamak üzere Pensilvanya’da bırakıldığına dikkat çekiyordu!..


Soner Yalçın da, “AKP ve Genelkurmay hep uyudu” başlıklı yazısında, Fethullahçı çetenin, ordu içinde tahminlerin ötesinde ve de üst düzeyde örgütlendiğini ve darbe yapma olasılığının çok yüksek olduğunu defalarca yazdığını ancak devletin zirvesinin bir türlü harekete geçmediğini anlattı!..


Peki, şimdi ben, Cumhurbaşkanı “her an yeni hareket olabilir” derken, devletin zirvesi “aman halk bu akşam da sokaklarda olsun, darbeye geçit vermesin” çağrıları yaparken, hala silahlı çatışma haberleri gelirken, “neyin ne olduğu” kimin bu darbe girişiminin başını çektiğinde bu denli ısrarcıyım?..


Çünkü kafalar çok karışık... Halbuki eldeki veriler, Fethullahçı çete mensuplarının “işaret fişeği” tadında alçakça mesajları, güvenilir uzman ve kalemlerin belgeleriyle önümüze koyduğu isimler bu girişimin,  30-40 yıldır ordu içinde kurdukları yapılanmanın yok edileceği telaşıyla adeta “intihar saldırısına” girişenlerin kimliğini açıkça ortaya koyuyor: Fethullahçı Terör Örgütü FETÖ!..


-O halde söylenecek tek şey var: Bu vatan, bu ulus büyük bir felaketin eşiğinden

döndü!..

 


Bu “hayali” öldürmeyin!..                 
                                          

    


Bu yazı darbe girişimini an be an takip ettikten 14 saat sonra yazıldı...


Şu an itibarıyla, devletin en başındaki kişi hala “halkı sokaklara çıkıp demokrasiyi koruma” çağrısı yapıyor... Hala çatışma haberleri geliyor... Ancak siyasetçiler, muhalefet, medya, ne denli “eksik ve yaralı olsa da” demokrasiyi koruma konusunda kararlılıkla birleşmiş durumda...


Böylesine alçakça ve korkunç bir girişimin, yıllardır ayrımcılığın ve ayrılıkçılığın pençesinde kıvranan ulusu birleştirmesi, pekiştirmesi çok güzel ve anlamlı... Ancak darbe girişimi gecesi ve sonrasında yaşanan görüntüler öyle değil!.. Cihat çağrılarıyla başlayıp, linç girişimlerine dek uzanan ağır görüntü ve fotoğraflar, darbe girişimi fırsat bilinip muhalefetin tamamen etkisizleştirileceği, bir diktatörlük rejimine basamak yapılacağı iddiaları uzun yıllar sonra tekrar bir araya gelme şansı yakalamış bu milleti darmadağın edebilir!..


Gün, taa içimize kadar nüfuz etmiş “yabancı ellerin” defedilmesi, çocuklarımızın güvenle, mutlulukla yaşayacağı bir ülkenin yeniden ve hızla inşa edilmesi günüdür... Biliyorum, böylesine ötekileştirilmiş, “kabile devletine” dönüştürülmüş, gericiliğin karanlığına hapsedilmiş bir ülkede çok ama çok zor... Biliyorum, “hayal mi görüyorsun be adam” diyen çok olacaktır, olsun...


-Çünkü asıl bu “hayal” gerçekleşmezse çok yazık olur!..