BU KAFAYLA CORONA BİTMEZ!..
Perşembe günü açıklanan sokağa çıkma yasağı dün Cumhurbaşkanı tarafından iptal edilince, güven kaybettiren icraatlar bir gerçeği daha öne çıkardı;
Devlet bir salgın döneminde bile soğukkanlı ve akılcı davranamıyor...
Peki; nedir bu kargaşa ve son günlerde yaşanan yönetim kaosu hangi beceriksizlikten kaynaklanıyor?..
Herkes farkındadır; son aylarda memleketin başında sadece salgın belası değil, yeterince "panik" de vardı...
Daha 15 gün öncesine kadar neredeyse her gün yüz insan ölüyordu bu ülkede...
Ancak Coronadan can kaybı sayısının 100'lü rakamlardan 30'lu rakamlara düştüğü öne sürüldüğünde, iş dünyasının tedbirleri gevşetme baskısı hükümeti çok aceleci davranmaya zorladı...
Yani, Türkiye'yi üç aydır esaret altında tutan paniğin yerini pervasızca bir acelecilik aldı ve sonunda, zoraki rehavetin tehlike çanları da duyulmaya başladı...
Bayram nedeniyle, 65 yaş üzeri yurttaşların bir ay geri dönmemek üzere, başka şehirlere gidebileceği açıklandığında, 400 binden fazla insan yer değiştirdi... Ne yazık ki bunların kaçı Coronalıydı, bilen de yoktu!!!
İşte bu hızlı-aceleci göçün hemen ardından Rize'de çay toplamaya giden yurttaşların en az 40'ında Corona tespit edilmesi, salgını kuşatan keşmekeşin boyutlarını anlatmaya yetti...
İkinci dalga ve gaflet!..
Tam da 65 yaş üzeri yurttaşların şehirlerarası seyahatlerine izin verilmesinin ardından, Türkiye'nin birçok kentinde düğün, nişan, taziye, bayramlaşma ve hatta üfürükçüye gitme furyası nedeniyle de Corona vakaları görülmeye başladı...
Paniğin yerini teslim alan acelecilikle; bayram sonrasında oteller, restoranlar, AVM'ler ve diğer iş yerleri de açılınca, "eski tas-eski hamam" manzaralar neredeyse tüm Türkiye'ye hükmetti...
AVM'lere ilk 4 günde 3.5 milyon insan koştu, 1 Hazirandan itibaren hastane koridorları curcunaya dönüştü, çarşılarda-pazarlarda-meydanlarda-bulvarlarda yürünecek yer kalmadı...
İnsanlar toplu taşıma araçlarında istif halinde yolculuk yapmaya başladı...
Maskeler atıldı, sosyal mesafe yok oldu, duyarsızlık dip yaptı ve yaratılan bu rehavetin üzerine bir de Sağlık Bakanı'nın "ikinci dalgayı beklemiyoruz" açıklaması eklenince, üç aydır ölüm korkusuyla sokağa çıkamayan milyonlarca insan, sanki Corona başını alıp gitmiş gibi, eski günlerine dönmeye çabaladı...
Sonuçta; pervasızca yaratılan rehavetin ortasında, hem vaka sayısı hem de can kaybı artınca, işte o ünlü deyim yine akıllara takıldı,
"Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!.."
Boşa giden emek...
Bu köşeden defalarca yaptığımız uyarılar ve çağrılara rağmen, otellerin, AVM'lerin, çarşı-pazarın dolmasını bekleyen iş dünyasının aceleci tavrının ne denli tehdit yarattığı kısa süre içerisinde anlaşıldı;
Coronada vaka sayısı düşmüyor, halen günde 20 ile 30 arasında insan yaşamını yitiriyor bu ülkede...
Ne tuhaf ki, tedbir-rehavet ikilemindeki kaos ve kararsızlık da bitirilemiyor memlekette;
İşte Türkiye rehavete alışmaya başlamışken, hükümet önceki akşam 15 kentte sokağa çıkma yasağı ilan edince şaşkınlık daha da büyüdü...
Hava ve kara yolculuklarına izin verilmişken, bütün işyerleri açılmışken, velhasıl rehavet tüm Türkiye'yi teslim almışken, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" diyenler iyice öfkelenince, AKP lideri Erdoğan yasak kararını aniden iptal etti!!!
Erdoğan'ın bile, dünkü açıklamasında, "bir ara 700 küsürlere kadar inen günlük vaka sayısı neredeyse bini buldu. Bu olumsuz gelişme üzerine, sokağa çıkma sınırlaması tedbirini tekrar gündemimize almak zorunda kaldık" diye savunduğu "yasak" kararını bizzat kendisinin iptal etmesi, devletin Coronayla mücadele politikasında ne denli şaşkın ve kararsız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi...
Evet; Sağlık Bakanı her ne kadar "ikinci dalgayı beklemiyoruz" dese de, Erdoğan'ın da dikkat çektiği gibi, Coronalı vaka sayısı yeniden yükselişe geçmişti...
İşte Bilim Kurulu üyesi Prof. Alpay Azap da, tehlikeyi dün şöyle açıklamıştı;
"Ankara'da vaka sayısı azalmadı, Gaziantep, Diyarbakır ve Karadeniz'deki birçok kentte Coronalı sayısı arttı."
Meselenin özetine gelince; AKP iktidarı, 5 bine yakın can kaybına rağmen Corona salgınında yaşanan kaosu aceleci tavırlarla başıboşluğa çevirdi, halk arasında şaşkınlık yarattı, devlete güven kaybına yol açtı...
Velhasıl, iş dünyası baskı yaptı, rehavet yaratıldı ve 3 aylık tedbir emeği de boşa gitti...
İşte bu saptama da yalnızca bize ait değil... Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli, bulaşıcı hastalıklar uzmanı, Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, devletin içerisine düştüğü gafleti sokaklardaki gözlemlerine de dayanarak şu satırlarla anlattı;
"Caddeler insan kaynıyordu. İnsanlara deli misiniz, şaka mı yapıyorsunuz demek istiyorum... Bir hekim olarak 3 aylık emeğimizin boşa gittiğini hissediyorum..."
Ne dersiniz; iktidarın doğru-mantıklı kararlar yerine, aceleci-tutarsız icraatlarla kaos yarattığı bir ülkede, (salgın yerine savaş ortamı olsaydı) acaba milletin başına neler gelirdi?...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac