BU SONUÇ NE ANLAMA GELİYOR? Ya da KRİZİN FATURASI…

BU SONUÇ NE ANLAMA GELİYOR? Ya da KRİZİN FATURASI…

Yönetim olarak harcamalara doymayan, borçlanmada sınır tanımayan, har vurup harman savururken dur durak bilmeyen, borçlanma deyince enginleri aşıp bendine sığmayan, “borç yiğidin kamçısıdır” sözünü abartırken, yetinmeyip çerçeveleterek(!) duvarına asan, dünyaya dünyalar kadar borçlanan bir anlayış için, halk harcamasını kesip evine kapanmış! Önemli mi? Sanmam!

Küskün, dargın, kırgın milyonlar yaşam savaşı verirken, geçim sıkıntısı ocakları söndürürken, işsizlik patlamaları intiharları tetiklerken, 25 bin kişiden birinin intihar ettiği açıklanırken! Yönetim katında geri adımlar atılmış mı? Duymadım.

Yine 2018 yılında 3 bin 161 kişinin yaşamına son verdiği bilinirken, intihar nedenleri arasında geçim zorluğu birinci sırada yer alırken, ekonomik krizin intiharları tetiklediği kanıtlanmışken, daha çok erkeklerin ve gençlerin intihar yolunu seçtiği istatistiklere yansımışken! Tüm bu sıralananların kıymeti harbiyesi var mı? Ülkeyi yönetenlere sormalı!

Cumhuriyetin sıfırdan yarattığı üretim araçlarının neredeyse tamamı üç kuruşa satılmışken, Cumhuriyetin 80 yılda yarattığı zenginlikler ganimet sayılarak devredilip, paylaşılmışken! Yani ülkenin üretim damarları hoyratça kesilerek yandaşların tüketimine ve emrine verilmişken! Üretim merkezleri görmezden gelinmiş, hukuk mantığının, aklın, havsalanın almayacağı kararlar alınarak uygulanmışken! Bu durumun neleri tetiklediği ortada mı? Pardon!

Cumhuriyetin başkent Ankara’ya kazandırdığı kültür ve yaşam alanları, çocukluk ve gençlik yıllarımın en güzel mekânı Gençlik Parkı, AOÇ, Güven Parkı, Atatürk Bulvarı, Çankaya Köşkü gibi cumhuriyet Ankara’sının simgeleri yok edilerek kültürel miras ortadan kaldırılmışken önlem alınmış mı? Yine pardon!

Camdan çimentoya, demirden alüminyuma, sigaradan içkiye, şekerden kunduraya, ET-Balık Kurumundan Süt Endüstrisi Kurumuna, Tüpraş’tan Seka’ya, Devlet Bankalarından elektrik santrallerine, tatil köylerinden araç muayene istasyonlarına kadar yazarken bile yorulduğunuz yüzlerce işletme ve fabrika elden çıkarıldığı için işsizlik tavan yaparken! Bu kadar olmaz diye düşünen çıkmış mı? Olan biten ortada iken bu nasıl soru?

Gelelim tüm bunlar yaşanırken halk olarak biz ne yapmışız sorusuna? Son 4 yıl içinde tamı tamına 8 ayda bir gerçekleştirilen 6 seçim ve halk oylaması yaparak ciddi kan kaybedip, enerji ve zaman harcamışız. Geçmişten geleceğe aktarılan tüm maddi ve manevi mirası elden çıkarırken düğüm üstüne düğüm atmışız.

İşin özeti, tercümesi, ya da anlaşılması, daha doğrusu havada kalmaması için süslü ifadeler yerine net yazılması gerekenler şu ki;

Her zaman olduğu gibi yanıtsız kalacak sorularımız var! Neresinden baksan garip, neresinden tutsan karanlık, neresinden ele alsan acıklı ve hazin bir ortam var. Kapanan şirket sayısının yüzde 49 arttığı bir ekonomi, işsizlikte rekora koşan bir ülke, merkez bankasındaki yedek akçeye bile (kara gün parası) göz diken bir hükümet var!

Bu arada yüz güldüren, içi açan, “itibardan tasarruf olmaz!” dedirten, imaj her şeydir dedirten altın varaklı bol yaldızlı saraylarımız var! Örneğin Vahdettin Köşkü’nde önceden seçilmiş nazik, kibar, formata uygun soruların 25 kanalda aynı anda canlı yayınlanması gibi! Üstüne mehter marşı döşenen yeni projelerin Huber Köşkü’nde açıklanması gibi! Konukların Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlanması gibi! Muhtarların daima Beştepe sarayına davet edilmesi ve bitip tükenmez şaşaa merakımız gibi…

Daha şimdiden pek çok sorun yaşanan İstanbul Havaalanı için başlarda 2.5 milyon olarak açıklanan ağaç kesiminin 13 milyon olduğunu açıklayan ÇED raporu gibi! Durmadan ve sürekli olarak parlak ufuklar vaat eden anlayış gibi! Sıkıştığında yeni kartları devreye sokan, dozu artırılan tehdit, şantaj, yalan komplo teorileri yazanların sınırları zorlayan hayal gücü gibi!

Bu arada unutmadığımız, unutamadığımız, unutmamamız gereken sözler var!

Büyük Atatürk’ün: “Her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortaktır.” Sözündeki derin anlam gibi…

Yine Cumhuriyet ve demokrasinin temeli sayılan 22 Haziran 1919’da Amasya Tamiminde dile getirdiği; “Milletin istiklalini yine milletini azim ve kararı kurtaracaktır.” Sözündeki anlamlı vurgu gibi…

Not: Herkesin bildiği, bilmesi gerektiği 17 yıllık bilanço niye sık sık hatırlatılır? İnsani ve vicdani sorumlulukları inatla analiz etmekten uzak duranlara ısrarla hatırlatmak ve cepte dursun demek için! Başka niçin olabilir?