BU TABLO 2002'yi de AYNEN YAŞATABİLİR ama ERDOĞAN'ı YERLE BİR de EDEBİLİR

ANALİZ

Bu tablo 2002’yi de aynen yaşatabilir ama Erdoğan’ı yerle bir de edebilir

Sarayın dengesiz tutumları, üst üste beceriksiz operasyonları, Erdoğan’ın aşırı sinirli hali kötü gidişin çok açık sinyalleri.

Artık çok belli ki saray, AKP’nin oylarında çok ciddi bir gerileme olduğu gibi, toplumun her kesiminde iktidara yönelik öfke dalgasının büyüdüğünü görüyor.

Buna rağmen toplumda oluşturulan bir katman var ki, bu henüz AKP’nin tamamen bitmesini önlüyor.

Bugün sizlere aynı rakamları baz alarak iki senaryo yazmak istiyorum.

Cumhuriyet gazetesinde dün bir araştırmanın kapsamlı sonuçları yayımlandı.

Yöneylem Sosyal Araştırmalar şirketinin yaptığı “Bugün seçim olsa” anketinde, olduğu gibi son günlerin önemli olaylarına toplumun bakışı da var.

Önce sizlere partilerin şu anki oy oranlarını vereyim;

AKP: % 27.2

CHP: % 17.9

İYİ Parti: % 9.3

HDP: % 7.5

MHP: % 5.6

DEVA: % 1.1

Saadet: % 0.8

Gelecek: % 0.4

Diğer: % 2.5

Şimdi gelelim tablonun en çarpıcı tarafına.

Yüzde 15.9 oranında bir kitle, henüz karar vermemiş, ne yapacağını bilemiyor.

Buna karşı yüzde 11.9 oranındaki bir vatandaş grubu kararını net olarak belirlemiş ve “Ben bu seçimde oy kullanmayacağım, bu siyaseti boykot ediyorum” diyor.

Olasılıklar üzerinden gidersek, kararsız kesimin çok büyük oranda AKP’den geldiği söylenebilir.

Çünkü 27.2 ile 15.9’un toplamı yüzde 43.1 ediyor ki, bu da AKP’nin aşağı yukarı 2018 milletvekili seçiminde aldığı oy kadar.

Seçimi boykot edenlerin de büyük oranda muhalefet partilerinden, ağırlıklı olarak CHP’den geldiği söylenebilir.

Önce birinci senaryoyu anlatayım.

Kararsızların çoğu AKP’den geldiği için seçim atmosferine girildiğinde, AKP’ye dönebileceği veya en kötü ihtimalle MHP’ye kayacağını söyleyebilirim.

Elbette yüzde 9.3 olarak görünen İYİ Parti’nin kararsızlar dağıtılınca barajı geçmesi çok büyük olasılık ama eğer ters gider de İYİ Parti baraj altında kalırsa işte o zaman 2002’nin tekrarı yaşanır.

Meclis iki partiden oluşur, AKP yüzde 30 küsur oyla oyların üçte ikisini toplar, CHP ise Meclis’e cılız biçimde girer.

Böylelikle ikinci tura kalacağı da kesin olan Cumhurbaşkanlığı seçimini, “parlamento aritmetiği” nedeniyle “istikrar” arayışı öne çıkacağı için Erdoğan rahatlıkla alır.

Üstelik Meclis’te ezici bir çoğunluğa da sahip olacağı için (böyle bir tabloda AKP’nin sayısı 400’ü geçer) Erdoğan’ın önünde hiçbir engel kalmaz.

İYİ Parti’nin barajı geçmesi halinde de aslında çok büyük değişiklik olmaz, çünkü elimizdeki bu rakamlara göre, HDP barajı aşamıyor, bütün milletvekillerini de AKP’ye kaptırıyor.

Gelelim ikinci senaryoya;

Muhalefet partilerinin çoğu baraj altı kalıyor gibi gözükse de toplumda, bu iktidara karşı ciddi bir öfke birikiyor.

Araştırmanın diğer bölümlerinde örneğin, “Emekli amirallerin bildirisinin bir darbeye yol açma ihtimali görüyor musunuz?” sorusuna toplumun yüzde 67’si “Hayır” cevabını veriyor.

Yine “128 milyar doların ne olduğu konusundaki açıklamalara inanıyor musunuz?” sorusuna da yüzde 58’lik bir kesim “Hayır” cevabını vermiş.

Böyle bir durumda seçim atmosferine girildiğinde AKP’den giden kararsız oyların çok azı geri döneceği gibi, boykotçu oylar da muhalefete yönelebilir.

Bu da AKP’nin çöküşü ve Erdoğan’ın, siyasi tarihin rafları arasında konulması anlamına gelir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Darbe sözcüğünün ne anlama geldiğini TDK sözlüğüne bakıp öğrenelim

Zamanında küçük bir ayrıntı gibi görünen ve kimsenin ilgilenmediği bazı işlemler, yıllar sonra çok büyük operasyonların habercisi olabilir.

Şimdi size 13 yıl önce yapılan küçük bir değişikliği anlatmak istiyorum.

AKP iktidarının can simidi gibi sarıldığı darbe sözcüğü 15 yıldır gündemimizde.

Benim okuduğum dönemlerde Türk Dil Kurumu sözlüğünü açıp baktığımızda kelimenin karşısında, “Bir ülkede zor kullanarak yönetimi devirme işi” yazdığını görürdük.

Ama 2008 yılında her nedense kurum, darbe sözcüğünün tanımına eklemeler yaptı.

Bugünkü TDK sözlüğüne baktığınızda, “Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi” yazdığını görüyoruz…

Nereden çıktı bu “demokratik yollardan devirme işi” lafı acaba?

Bu kelime değiştiğinde o dönem milletvekili olan Nur Serter buna karşı çıkmış, soru önergeleri vermiş ama bir sonuç alamamış.

Aradan 13 yıl geçti.

Şimdi darbe lafları yine gündemde…

İktidar, “demokratik yollardan” tanımını kullanarak hükümeti devirmek isteyen herkesi “darbeci” ilan edebilir ki zaten ediyor da.

Bakın bir küçük ayrıntı yıllar sonra muhalefetin başına nasıl balyoz gibi inebiliyor değil mi?

Bu çocuğun başı ileride çok derde girer şimdiden söylemiş olayım.

ÜZÜLDÜM

Bugün Denizler’in idam edildiği gün

6 Mayıs günü toplumun en heyecanlı günlerinden biri olan Hıdırellez.

Ama bu mutlu günü hüzne çeviren kahredici bir olayın da yıl dönümü aynı zamanda…

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan bundan tam 49 yıl önce bugün, askeri mahkemenin kurduğu darağaçlarında asılarak idam edilmişlerdi.

1952’de NATO üyeliğine alındıktan sonra Amerika’nın güdümüne giren Türkiye’yi güya “komünizm tehlikesine karşı koruyanlar”, henüz hayatlarının baharındaki üç devrimciyi acımasızca öldürmüştü.

O devrimci gençler, kimseyi öldürmemişti, Türkiye’nin daha iyi, daha adil, daha mutlu, daha güzel olmasını istiyorlardı.

Bu uğurda canlarını koymuşlardı ortaya.

Ve canlarını verdiler.

Denizler hâlâ yüreklerde yaşıyor ama onları asanlar, asılmaları için çaba harcayanlar, “üçe üç” diye bağıranlar ise tarihin çöplüğüne atıldılar çoktan…

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bir CHP milletvekili bu tweeti neden atar?

Her yıl geçmişi didikleyen, gerçek olup olmamasına bakmadan toplumda bir tür huzursuzluk yaratması mümkün eylemler yapılıyor.

4 Mayıs’ı “Dersim katliamının yıl dönümü” ilan etmişler.

Genç Cumhuriyet’e başkaldırılması üzerine yapılan bir operasyon elbette var ama buna katliam demek çok iddialı bir söylem.

Cemaatçilerle birlikte iş tutan eski solculuktan azgın liberalliğe geçmiş sözde aydınlar, “Geçmişimizle Yüzleşelim” kampanyaları açmışlardı.

Toplumu zamanında bir hayli bölen bu uygulamaları sürdürmek isteyenler var hâlâ.

Pek çok kimsenin bilmediği, bilenlerin de o günün gerçeklerinin ışığında unuttuğu olayları ikide bir deşip ortalığa atmanın da bir yararı yok.

İki gündür sosyal medyada CHP Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal’ın attığı tweet konuşuluyor.

Sarıbal, 4 Mayıs gününe özel attığı tweette “Unutmadık, asla unutmayacağız. Dersim katliamında yitirdiğimiz canları saygı ile anıyorum” diye yazmıştı.

Çok merak ediyorum bu CHP milletvekili neden Atatürk’ü katliamcı göstermeye bu kadar meraklıdır acaba?

Bu CHP milletvekili ne ile yüzleşmektedir ve neden bir yara kabuğunu kaşıyarak Atatürk’e olan düşmanlığını sergilemeye çalışmaktadır?

Bu yazıyı yazdığım ana kadar Orhan Sarıbal başkaca bir açıklama yapmamıştı.

Parti yönetimi de bir açıklamada bulunmadı.

Olmaz…

https://twitter.com/can_atakli_