BUGÜN 30 EKİM! YANİ KARS’ın KURTULUŞU…
Cumartesi günü Cumhuriyet Bayramımızın 94. Kars’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 97. yılını Kars- Ardahan- Iğdır Dernekler Platformunun ev sahipliğinde yoğun bir katılımla kutladık.
CHP İstanbul milletvekilleri Akif Hamzaçebi ve Barış Yarkadaş’ın da katıldığı toplantıda konuklar Kars- Ardahan- Iğdır belgeselinde yörelerinin özelliklerini, müziğini, folklorunu, doğa güzelliklerini izlerken salonu alkıştan inlettiler…
Hem ev sahibi hem konuşmacı olarak bilimsel ve duygusal yükümün ağır mı ağır olduğu(!) bu gecede hemşerilerime ve konuklara neler mi söyledim? İşte konuşmamdan satır başları;
“Bir kutlama, dayanışma, paylaşma, memleketimizi uzaktan da olsa selamlama saydığım bu gece; benim yine içim de, gözlerim de dopdolu! Onun nedenini de ben biliyorum, siz biliyorsunuz!) Ama yine de neden diye üstelerseniz! Şundan derim! Memleket sevmek hele de onu gurbetten selamlamak zor şeydir bir! Önümde 4 ana başlık var iki!
İlki görkemli Cumhuriyetimizin ilanı! İkincisi 6 Ekimde kutladığımız Atatürk’ün Kars’a gelişi! Üçüncüsü; içinde büyüyüp, içimizde büyüttüğümüz Kars’ın Kurtuluşu! Ve dördüncüsü, gelecek hafta O dev ve devrimci liderin aramızdan ayrılışının 79.yılı
Kısaca 4 önemli tarihin, 4 önemli olayın bizi buluşturduğu bu gecede söyleyecek çok sözüm, anlatacak çok şeyim, paylaşacak çok konum var. Ancak bana verilen sadece 20 dakikalık bir süre var. Tüm bunları bu süreye sığdıracak katar yetenekli biri değilim süre konusunda kusurlu olmak da istemem! Ancak hızlı konuşunca dilim sürçerse suç benim değil… (Alkış!)
Bir yanda Kurtuluş Savaşı’nın büyük lideri, Milli Mücadelenin eşsiz kahramanı Büyük Atatürk’ün Kars’a- memleketimize gelişinin 93. Yıldönümü nedeniyle işin bölgesel ve yöresel boyutu var. Diğer yanda kurtuluşu ve kuruluşu gerçekleştiren büyük öndere ve yol arkadaşlarına duyduğum minnet ve saygı var.
Bir yanda bize kitaplar yazdıran, bize hasret türküleri söyleten, bizi sık sık bir araya getiren memleketimizin kurtuluşunun yıldönümü nedeniyle işin gurur ve kutlama boyutu var. Diğer yanda cadde ve sokaklarında içimi çeke çeke ve içime çeke dolaştığım Kars’a, çocukluk ve gençlik yıllarıma duyduğum hasret ve özlemim var! Bir yanda Adli arşivlerinde laiklik, aydınlanma, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı eylemlerin görülmediği memleketimizin çağdaş yapısına duyduğum özel hayranlığım- bağlılığım var! (Alkışlar)
Ben bugün duygusal yanı ağır basan zorlu bir yükün altındayım…
Bir yanda destansı ve görkemli cumhuriyetimizin bilimsel, siyasal ve tarihi boyutu var. Bir yanda her konuşmasına; “Yurttaşlarım!” diye başlayan böylece halkını ayırmadan, ötekileştirmeden, dışlamadan saran, kucaklayan, kavrayan, koruyan, kollayan bir lidere duyduğum derin hasret var. Ve Her 10 Kasım’da yurdun dört köşesinden Anıtkabir’e uzanarak caddeleri, meydanları doldurduğu kadar, aradan geçen bunca yıla rağmen hala gözlerimizi de dolduran Büyük Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 79. Yılı nedeniyle işin duygusal ve hüzün boyutu var…
Demem o ki; bazıları için KARS, haritada bir il de olsa; bizler için memlekettir, doğup büyüdüğümüz ata toprağıdır, gözümüzü dünyaya açtığımız ana ocağımızdır, çocukluğumuzdur, gençliğimizdir, geçmişimizdir, baba evimizdir. Doğasıyla, havasıyla, insanıyla “ben farklıyım” dedirten ve yüreğimize adını sırmalı harflerle yazdıran, adı geçince tarafsız olamadığımız memleketimizin hepimizin özelinde ayrı bir yerinin, izinin olması doğaldır olmalıdır. Doğduğumuz kenti, yaşadığımız mahalleleri, yürüdüğümüz sokakları, okuduğumuz okulları, kayıp düştüğümüz yokuşları uzaktan da olsa selamlamak ve özlemimizi gidermek de borcumuzdur- görevimizdir.
Salona bakıyorum. Aramızda kimler yok ki? Dostlarımız, okul, sıra, sınıf, mahalle arkadaşlarımız, eğitimcilerimiz, siyasetçilerimiz, yöneticilerimiz, oda- dernek-vakıf üyelerimiz var. Kısaca memleketimizi her düzlemde başarıyla temsil eden çok değerli hemşerilerimiz var. Toyda el ele, vayda yan yana olan, başarılarımızda arkamızda duran, güzelliklere gözü gibi sahip çıkan, bizim toprağımıza ait hayalleri- hedefleri olan ve yüreği hep Kars’ta kalan dostlarımız var.
Ve benim tam da burada ve sizlerin huzurunda borçlarımı ve teşekkürlerimi sunmam, ödemem gerekenler var!
İlk teşekkürüm hayata! Bize GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK gibi; yaktığı ateşle yolumuzu aydınlatan öncü bir lider gönderdiği için hayata teşekkür ediyorum.
İkinci teşekkürüm ve borcum ATATÜRK’e! Ülke kan ve barut kokuları içinde kurtuluş mücadelesi verirken, parmağını korkusuzca aydınlanmaya, uygarlığa, çağdaşlığa uzatan o büyük dehaya! Bizi medeni yasayla, bilimsel eğitimle, üniversiteyle, operayla, tiyatroyla- orkestrayla buluşturan o eşsiz lidere! Kadın-erkek eşitliğini sağlayan, gençleri ve kadınları cumhuriyetin eğitim ve kültür projelerinin temeline oturtan o büyük öndere! Teşekkür ediyorum…
Üçüncü teşekkürüm! Cumhuriyetin kürsülerinde bizleri Atatürk devrimleriyle eğiten- yetiştiren eli öpülesi Cumhuriyet öğretmenlerine teşekkür ediyorum.
Son teşekkürüm biraz kişisel, duygusal ve bölgesel! Yetişmemde ve eğitimimde arkamda bir kaya gibi duran aileme ve gerçek bir cumhuriyet kadını olan rahmetli anneme teşekkür ediyorum. Bizler baba evimiz gibi belledik Kars’ı! Zamanla kendimize ayrı dünyalar, ayrı yuvalar, yeni hayatlar kurduk. Ama o büyük ve kadim evi hep içimizde taşıdık. O nedenle, toprağımızı hiç terk etmeyen onu koruyup kollayan hemşerilerime de teşekkür ediyorum.
Ve Kars’ın bir evladı olarak, sanatsal duyarlığını bu kentte yaşanmış bir çocukluğa borçlu bir yazar olarak, doğduğum topraklara ve sizlere teşekkür ediyorum…
Özetin özeti derseniz! Derim ki! Hele de zalım yaşlılığın kapıyı daha sık çaldığı dönemlerde ve zor zamanlarda herkes yaslanacak birilerini arar. Bu bazen bir omuz olur, bazen bir dost olur, bazen sığınılacak bir liman olur, bazen bir kent olur, bazen de artık sadece mezar taşları kalan ana ve babalarımızın koruyan- kollayan varlığı olur…
Bizler ve bizim kuşak memleketimize ve geleneklerimize farklı duygularla bağlı bir nesiliz. Makul bütçelerle büyük hayaller kurulamayacağının farkındayız. O nedenle kimimiz yatırım yaparak, kimimiz siyaset yaparak, kimimiz mevzileri terk etmeden Kars’a bir mıh gibi çakılıp kalarak, kimimiz de kitaplar ve yazılar yazarak Kars’a olan vefa borcumuzu ödemenin yollarını arıyoruz.
Tabii ki eski Kars’la yeni Kars arasında çok fark var. Ama bizim ona sevgimizin arasında hiçbir fark yok. Sınır konulmayan, sınır tanımayan tutkulardan birinin memleket sevgisi olduğunu bildiğimiz için biz kendimizi her ikisine de ait ve çok yakın hissediyoruz. Sadece gözümüzü açtığımız yer değil, cumhuriyetin ilk tohumlarının atıldığı yer olarak da gurur duyduğumuz memleketimizin hepimizin anılarında özel bir yeri olduğunu bildiğimiz için de her çağrıya, her toplantıya koşarak geliyoruz…
Tam da burada çok etkilendiğim bir örneği paylaşmadan geçemem! Bir süre önce bir konuşma için Iğdır’a gittim. Iğdırlı bir kızımız Kübalı bir delikanlı ile evlenmiş. Konuşmamın bitiminde kitap imzalatmak için yanıma geldiler. Kübalı damadımıza ilk öğrendiğin Türkçe sözcük ne oldu diye sordum! “Sevmek” dedi. “Kimi seviyorsun?” diye yineledim. “Atatürk’ü, Türkiye’yi ve eşimi” dedi. Bu duygusal parantezi kapatırken şimdi gel de Kübalı damadımızın sözünden yola çıkarak; pek çok şeyi gözardı edenleri, pek çok şeyi göze alanları, ülkeyi yoktan var edenleri ve bir toprağı vatan yapanları bir kez daha saygıyla, minnetle, şükranla anma, alkışlama!”
Teşekkür Notu: Geceyi düzenleyen Kars- Ardahan- Iğdır Platformu’nun başkanı Ataşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı değerli hemşerimiz Orhan Çerkez ve ekibine coşku dolu düzenleme için teşekkür ediyorum.
Kutlama Notu: Karadeniz kökenli İstanbul milletvekili Akif Hamzaçebi’yi folklorcuları kırmayarak sergilediği yöresel oyunumuzdaki başarısından ötürü kutluyorum…