BUGÜNLERİ MÜJDELEYEN DARBE: 12 EYLÜL!..

BUGÜNLERİ MÜJDELEYEN DARBE: 12 EYLÜL!..

Sabaha karşı üç suları...

Derin uykumdan telaşlı bir sesle uyandım:

-Oğlum kalk, garip şeyler oluyor!..

Annem, dışarıdan gelen gürültülerden ürkmüş, beni uyandırmaya koşmuştu... Salonun perdesini aralayıp baktığımda etrafta koşuşan tam teçhizatlı askerleri, askeri araçları gördüğümde ne olduğunu anlamıştım:

-Annemin “garip şeyler” diye tarif ettiği şey, Türkiye’yi bugünlere sürükleyecek olan 12 Eylül Darbesiydi!..

Aslında bu darbeyi herkes bekliyordu!.. Yıllardır artarak süren terör, suikastlar, toplu katliamlar, hayatını yitiren 5 bini aşkın insan, ülkenin geleceğine harç taşıyacak gencecik öğrenciler, siyasetçiler, sendika liderleri, gazeteciler, işadamları... Ülke kan gölüne dönmüş, siyaset kilitlenmişti. Ülkeyi Süleyman Demirel azınlık hükümeti yönetiyordu... Ancak ipin ucu kaçmış, TBMM’de uzun süredir Cumhurbaşkanı seçilememiş, ideolojik kamplaşma zirveye ulaşmıştı!..

Yüksek sesle ihtilal çağrılarının yapıldığı bir kaosu yaşıyordu Türkiye!.. İşte o gece bu çağrılara yanıt olarak tanklar sokaklara çıkmış, asker fiili olarak yönetime el koymuştu!.. Sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı olmasına karşın, evlerinin önüne çıkan insanların ellerinde bayrak sevinç gözyaşları döktüğünü, askerlere sevgi gösterisinde bulunduklarını daha dün geceymiş gibi anımsıyorum!.. 

Ancak o insancıklar hayatlarının kurtulduğuna sevinirken, ülkenin ölümüne bir karanlığın içine yuvarlandığından henüz haberleri yoktu; hangi bedelleri ödeyeceklerini “beterin beteri varmış” dedirten o karanlığın içinde yaşarken anlayacaklardı!..

“Bayrak harekatını 3 yıl önce yapacaktık ama...”

Beşli askeri cuntanın Kenan Evren liderliğinde yönetime el koymasının hemen ardından müthiş bir “insan avı” başlatılmıştı...

Gariptir, darbenin hemen ardından her gün yangın yerine dönen, onlarca insanın terör saldırılarında can verdiği Türkiye’de 13 Eylül 1980 tarihinde yaprak bile kıpırdamamış, hiç bir eylem yaşanmamıştı!.. Demirel yıllar sonra bu durum için şunları söyleyecekti:

-Askeri tam yetkili kılmış, gerekli yerlerde sıkıyönetim uygulanmasına olur vermiş, her istediklerini yapmıştık. Ancak terör önlenememişti. 12 eylül darbesinden hemen sonra ise adeta bıçak gibi kesildi. İşte bu bana çok manidar ve garip gelmişti!..

Demirel’in bu sözlerine adeta bir yanıt niteliğindeki bir anı kitabı aslında neler olduğunu gayet net bir şekilde anlatıyordu. Orgeneral Bedrettin Demirel, anılarını yazdığı kitabında 12 Eylül darbesi hazırlığını yani “Bayrak Harekatı” nı  şöyle aktarıyordu:

-Aslında Bayrak Harekatı’nı üç yıl önce, Taksim katliamından sonra yapacaktık. Ancak “bekleyin biraz daha olgunlaşsın” dediler!..

Kimlerdi onlar, birazdan söz edeceğim ancak 3 yıllık “olgunlaşma” beklentisinin 3 bin yurttaşın ölümüyle sonuçlandığını buraya not edeyim!..

Yıllar sonra anlayacaktık ki, darbe 24 Ocak kararlarının başarıya ulaşması, Türkiye’nin ABD ve Batı’ya demir zincirlerle bağlanması ve Afganistan’ı işgal eden Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye’nin de içinde bulunduğu “Yeşil Kuşak” teorisinin hayata geçirilmesi için yapılmıştı!..

Ancak bu teorinin yaşama geçirilebilmesi için ülkenin daha muhafazakar hatta daha gerici bir bünyeye dönüştürülmesi gerekiyordu... İşte Suudi Rabıta örgütünün imamların maaşını ödemesi, yeni otoriter anayasa için Fethullah gibi cemaat önderleriyle anlaşmaya gidilmesi hep bu proje nedeniyle gerçekleşti!..

-Diğer bir deyişle; bugün yaşadıklarımızı o günlere borçluyuz!..

“Darbecileri iyi tanıyoruz endişeye gerek yok!..”

Askeri Cunta 3 yıl hükmetti ülkeye...

Tam bir “restorasyon”dönemiydi. Ekonomi Turgut Özal’a teslim edilmiş, siyaset ve siyasetçiler ise tamamen yasaklanmıştı. 

6 Kasım 1983 seçimlerine Cuntanın istemediği hiçbir parti ve yurttaş katılamadı. Üç partinin katılabildiği seçimi Özal’ın Anavatan Partisi kazandı. Necdet Calp önderliğindeki Halkçı Parti ikinci sırayı aldı. Cuntanın adayı Turgut Sunalp’in Milliyetçi Demokrasi Partisi ise ancak sonuncu olabilmişti!..

-Ancak iş işten geçmiş, Türkiye yeni rotasına oturtulmuştu!..

12 Eylül’den bu yana 38 yıl geçti... Büyük çalkantılar içinde med cezirler yaşayan Türkiye sonunda 2002 yılında yapılan erken seçimi henüz 14 ay önce Erbakan’ın Saadet Partisi’nden ayrılmış Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP kazandı. CHP dışında diğer tüm partiler  yüzde 10 barajına takıldığı için yüzde 34 oyla Meclis’teki sandalyelerin yüzde 66’sını alarak tek başına iktidar  oldu...

Ülkeyi 17 yıldır AKP iktidarı yönetiyor... Ülkenin geldiği durum gayet açık bir şekilde ortada. Ancak muhalefetin akıl almaz beceriksizliği nedeniyle ve yandaş medyanın çizdiği pembe tablolarla önemli oranda yurttaş üzerinde “mucizevi illüzyon” sürüyor!.. 

Darbenin 38. yılında ABD’de gizlilik kararı kaldırılan 10 adet yazışma açıklandı. O tarihte ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Spain, darbeden birkaç saat sonra gönderdiği notta şöyle diyor:

-Mevcut askeri liderlerin tamamını iyi tanıyoruz ve özellikle de NATO üyeliği başta olmak üzere Türkiye’nin güvenlik ya da dış politikasında değişim yaşanacağı yönünde bir endişe taşımamıza da gerek yok!..

Ne güzel değil mi!.. Karanlıklar prensi olarak bilinen  CIA istasyon şefi Richard Perle’nin ABD’nin o zamanki başkanı Jimmy Carter’a gönderdiği “Don’t worry, They are our boys –Merak etmeyin bizim çocuklar” mesajını zaten biliyorduk. Şimdi konu iyice perçinlenmiş oldu!..

-1950lerden beri ABD ileri karakolu olmanın bedeli bu!..

https://twitter.com/umit_zileli