BUGÜNÜ EN GÜZEL BU ANLATIR

BUNU YAZMAK GEREK

Bugünü en güzel bu anlatır

Bugün 19 Mayıs.

Bundan tam 103 yıl önce Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın ilk adımı atıldı.

Mustafa Kemal bir avuç inançlı ve kararlı arkadaşıyla birlikte İstanbul’dan bindiği Bandırma Vapuru ile Samsun’a ulaştı.

İstanbul, payitaht, düşman askerleri tarafından işgal edilmiş, padişah adeta esir tutuluyordu.

Cihan İmparatorluğu tamamen parçalanmış, Anadolu’nun çok küçük bir yeri Türkler’e bırakılmış, devlet neredeyse tamamen ortadan kaldırılmıştı.

İşte bu koşullarda çıktı Mustafa Kemal Samsun’a.

İnandı.

Direndi.

Kazandı.

Türkiye Cumhuriyeti doğdu bu büyük savaştan.

O günden bu yana bu Cumhuriyeti, ilkelerini, devrimlerini ve Atatürk’ü yok saymaya çalışanlar müthiş bir karanlık savaş veriyor.

Bu zihniyet eline geçirdiği fırsatları iyi değerlendirerek, Cumhuriyetin kazanımlarından bir kısmını ortadan kaldırmayı ya da etkisiz hale getirmeyi başardı.

Oysa Atatürk ilke ve devrimleri öyle kolay kolay ortadan kaldırılamaz.

Ne kadar çaba harcanırsa harcansın bu milletin iliklerine kadar işlemiş olan vatan sevgisi, ülkenin bütünlüğü ve birliği, geleceğe olan güveni, umudu, bilime olan aşkı, medeniyete olan saygısı, demokrasi ve hukuka olan bağlılığı asla bitmeyecektir.

Böyle günlerin gelebileceğini önceden sezen o büyük insan, Atatürk, ülkeyi gençlere emanet etmişti.

O halde gelin bu günü, Atatürk’ün en anlamlı söylevlerinden biri olan “Gençliğe Hitabe” ile taçlandıralım.

Gün tam da bu konuşmada anlatıldığı gibidir.

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Öteki milletvekiline bir şey söylenmedi ama

Süleyman Soylu sanki bir militan gibi ne kadar kahraman bir bakan olduğunu anlatmak için sosyal medyada çırpınıyor.

Türkiye’de terörle mücadele eden tek kişi olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyor.

Soylu son paylaştığı tweetlerden birinde TOMA’ya arkadan su şişesi gibi bir şey fırlatan HDP milletvekili Alican Önlü’nün fotoğrafını koymuş üstüne de “Terörist Alican Önlü” diye yazmış.

Meğer Alican Önlü, PKK’lı bir teröristin cenazesine girmek istemiş, polis ise bırakmamış.

Soylu da polise yönelik hiçbir bir söz ya da eylemi affetmeyeceğini, milletvekili olsa bile anında ceza vereceğini belirtiyor açıkça.

Bu milletvekilinin polis aracına su şişesi fırlatması elbette hoş karşılanamaz.

Buna karşı AKP milletvekili Zeynep Gül Yılmaz, kendisini durduran polis ekibine çok daha ağır hakaretlerde bulunmuş onlara “pislikler, şerefsizler, başlarım sizin ekip otonuza” diye bağırmıştı.

Soylu’dan bu milletvekili için bir tweet gördük mü?

Ben görmedim.

ŞAKA GİBİ 

Biri Sedat Peker’e gitmiş, ‘biz SADAT’tan geliyoruz’ demiş”

SADAT yönetim kurulu başkanı Melih Tanrıverdi hiç ortalara çıkmayan biri.

Ya da ben düne kadar pek rastlamamışım.

Kılıçdaroğlu’nun SADAT merkezine gitmesi belli ki şirketi telaşlandırmış.

Şirketin sahibi gazetecilere özel açıklamalar yapmış.

Bunlardan birinde “Sedat Peker’in Türkmenlere gittiği söylenen silahların aslında teröristlere verildiğini söylemesi” sorulmuş.

Tanrıverdi “Biz Suriye muhalefeti ile El Nusra ile terör örgütleri ile çalışmadık, çalışmayız. Özgür Suriye Ordusu da dahil. Eğer Sedat Peker ‘ben bunları götürdüm’ diyorsa bu onların problemi” demiş.

Sonra da Sedat Peker’le ilgili şu “şaka gibi” açıklamayı yapmış“Sedat Peker, randevu talep ediyordu. Randevu talebini kabul etmedik. Davet etti, davetini kabul etmedik. Bizim organize suç örgütü lideri ile ne işimiz olabilir ki? Biz anarşist, terörist değiliz. ‘Bir düğüne davetliyim risk almak istemiyorsanız orada görüşelim’ dedi. Bunları kabul etmedik. Geçen sene yaptığı iddialardan sonra şunu anladık. Birileri gitmiş Sedat Peker’e biz SADAT’tanız demiş. O da doğruluğunu teyit etmek için bizi aramış. Doğruluğunu teyit etmeyince iddianın peşini bırakması gerekiyordu. Ama o buna devam etmiş. Kim yapmıştır bunu? O dönem FETÖ çok aktifti. FETÖ, Sedat Peker’i aldattı diye düşünüyorum.”

Bu kadar basit yani.

Biri gitmiş Peker’e “Biz Sadat’tanız” diyor ve o da buna kanıyor.

Nitekim Peker bu iddiaya karşı dün RT’lediği çok sert bir tweet dizisi ile cevap verdi.

Yazdıklarını buraya almayayım, çok ağır ifadeler var, merak eden Peker’in tweet hesabına girsin ve RT’lediği tweetlere baksın.

BAŞIMDAN GEÇENLER

Tünel’in önü otopark haline gelmiş

İstanbul’daki toplu taşıma araçlarının neredeyse hepsini çok sık kullanıyorum.

Bunlardan biri de Tünel.

Son zamanlarda çok dikkatimi çekiyor, Tünel’in Beyoğlu çıkışında aslında trafiğe kapalı alan otoparka dönüştürülmüş durumda.

Bir, iki araç derken orası bayağı bir park oldu.

Geçenlerde Tünel’den çıktığımızda tam kapının ağzına dizilen otomobiller yüzünden kimse geçemedi.

Çünkü araçlar tamponları birbirine değercesine park edilmişlerdi.

Muhtemelen bir de değnekçi peydahlanmış, araçlarını bırakanların anahtarlarını alıyor ve tabii yer kazanmak için tamponlarını birbirine değdirerek park ediyor araçları.

Oysa o nokta İstanbul’un güvenlik açısından en iyi korunan yerlerinden biri.

Etraf polis kaynar orada 24 saat, çünkü ne olur ne olmaz birileri eylem yapar diye beklerler.

Özgürce bir cümle haykırmak yasak ama insanların geçişini önleyecek biçimde “trafiğe kapalı alana” park etmek serbest.

Ne güzel değil mi?

YOUTUBE GÜNLÜĞÜ

Bugünkü sohbetimde cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçenlerin ilk kez ne zaman akla geldiğini, bunun nasıl bir tezgâh olduğunu anlatıyorum. “O aday olmazsa kazanamayız, şu aday olursa kesin kaybederiz” algıları doğru mu? Canlı yayın saat 09.30’da ama elbette gün boyu istediğiniz saatte izleyebilirsiniz.

https://twitter.com/can_atakli_