Burnumuzun dibindeki IŞİD’i yok etmek için daha kaç kişi ölecek?
Kimbilir kaçıncı kez “Kilis’e bir roket düştü?” haberini alıyoruz.
Son iki günde 4 roket daha düştü Kilis’e ve ne yazık ki 2 vatandaşımız daha canından oldu.
Bu kaçıncı ölüm?
Kaç yaralımız var?
Kaç bina oturulamaz hale geldi?
Kilis’ten kaç aile canını kurtarmak için başka yerlere göç etti?Valinin dediği gibi “Suriye’ye bakan camların önünde durulmazsa” ölümler bitecek mi?
Artık “Kilis’e bomba düştü” haberlerine inanmıyorum.
Bize “yanlışlıkla düştü, iki grup çatışıyor, bize de geliyor” açıklamaları yapıyorlar.
İnanmıyorum.
Bu füzeler, roketler, bombalar yanlışlıkla falan düşmüyor.
Bize atılıyor.
Bütün dünyaya kafa tutan, dik duran, herkesi titreten bizim iktidar ne yapıyor?
Rasim Ozan Kütahyalı’ya 4 saat ifade veren paşalarımız ne yapıyor?
Zamanında “Sallarız Suriye’den birkaç füze?” diyen MİT Müsteşarı ne yapıyor?
Bölgeyi ziyaret ediyorlar. İri laflarla “kahramanlık” edebiyatı yapıyorlar. O kadar.
Oysa büyük devlet burnunun dibine kadar gelen teröristlerin “yanlışlıkla bile olsa” Türkiye’ye roket atmasının hesabını anında sorar.
Burada yapılması gereken tek şey vardır.
IŞİD’li teröristler Türkiye sınırının birkaç kilometre dışındalar.
Yürürsün üzerlerine, bir saatte hepsini yok edersin, sonra dönersin.
“Bu da sana ders olsun sakın bir daha benim sınırımın yakınında görmeyeyim seni” dersin. Olur biter.
Ben bunları söyleyince iktidarın yalakaları “savaş mı istiyorsun, Suriye tezkeresi istenince karşı çıkmıştınız” diye güya had bildirmeye çalışıyor.
Çekilin bir kenara ve susun.
Savaş falan isteyen yok.
Ayrıca savaş devletler arasında olur.
Burada bir devlet değil kanlı bir terör örgütü var ve Türkiye’yi sürekli taciz ediyor, insanlarımızı öldürüyor, asker ve polisimizi şehit ediyor.
Uluslararası anlaşmalar bu tür sınır tacizlerinde devletlere “izleme” hakkı verir. Bu hakkı kullanırız. Üstün gücümüzle o terörist grupları yok etmek, bakın geri püskürtmek falan demiyorum, yok etmek diyorum, bir günümüzü bile almaz.
Neden korkuyoruz?
İktidarın IŞİD’le gönül bağı olduğu için mi, yoksa Rus uçağı vurduktan sonra bölgede elimiz kolumuz bağlandığı için mi, yoksa kimilerinin ballı ticareti aksamasın diye mi?
Büyük devlet, süper güç, dik durmak, onurlu politika izlemek lafla olmaz.
Tanklar boş evleri TOKİ’ye kolaylık olsun diye top atışına tutacağına şu IŞİD belasını Güney sınırımızdan uzak tutmayı becersin artık.
ÖNERİ
IŞİD hücreleri bulunup derhal sınır dışı edilmeli
Ortalıkta yalanlanmayan haberler geziyor.
Gerçi bu iktidar teflon tava gibi olduğu için ortaya hakkında hangi iddia atılırsa atılsın ya yok sayıyor, ya küfürle hakaretle savunmaya geçiyor.
Bu haberlerden biri IŞİD’in 71 ilde hücresi olduğu yolunda.
Eğer bu bilgi doğruysa, bu bir istihbarat çalışmasının sonucudur ki, demek MİT, polis veya asker bu hücreleri biliyor.
Peki, neden elimiz kolumuz bağlı duruyoruz?
Başbakan’a göre “Canlı bombalar patlayana kadar elimizden bir şey gelmiyor”muş.
Mecbur muyuz elin teröristlerinin ille de eylem yaparken yakalamaya ve yargılamaya?
Başka ülkelerin yaptığını yapabiliriz.
Madem bu hücreler biliniyor, hepsine baskın yaparsın, toplarsın, yargıya falan vermeye gerek duymadan bindirirsin helikopterlere sınırın dışına atarsın.
Bu adi teröristlerin bitmesi için hepsinin kendini patlatması ve yüzlerce insanımızı öldürmesi mi gerekiyor?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bu kral ne yaptı da devlet nişanı aldı?
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’i havaalanında görkemli törenle karşılayan Erdoğan ilk icraat olarak krala devlet nişanı taktı.
Bu nişan Türkiye ile dostluk ve yakınlaşmayı sağlayan ülkelerin liderlerine veriliyor.
Suudi Kralı iki ülkenin yakınlaşması için ne yaptı, bilen var mı?
Bugünkü iktidarın arkasındadır, muhtemelen ciddi para desteği de sağlıyordur ama Türkiye’ye bir katkısı olduğunu söylemek mümkün değil.
Hükümet krala nişan takma kararını hangi gerekçeye dayandırdığını örnekleriyle beraber açıklamalıdır.
Ama size gerçeği söyleyeyim.
Suudi krala karşı iktidarı elinde tutan en tepedeki isimlerin özel bir ilgisi var.
Hiçbir bir ülke yöneticisine göstermedikleri bir saygı gösteriyorlar.
Ayağına gitmekten, dizinin dibinde oturmaktan çekinmiyorlar.
Ne olduğunu asla açıklamadıkları pahalı hediyeleri de alıp kabul ediyorlar.
Bunları biliyoruz da, Suud kralın Türkiye’ye başka katkısını bilmiyoruz.
Bu açıdan bakınca Suudi krala verilen devlet nişanı devletin değil, sarayın bir hediyesidir o kadar.
SORDUM ÖĞRENDİM
Devlet nişanı nedir?
Suudi Arabistan Kralı’na verilen Devlet Nişanı nedir, anlatayım;
Türkiye Cumhuriyeti ile mensup olduğu devlet arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesini ve milletlerin birbirlerine yakınlaşmalarını sağlayan ülkelerin Devlet başkanları ve hükümet başkanlarına verilen altın semboldür. Bu nişan Bakanlar Kurulu Kararı ile ilgili kişiye Cumhurbaşkanı’nın tarafından verilir.
İlk Devlet Nişanı 1994 yılında Süleyman Demirel tarafından Polonya’nın efsanevi işçi lideri ve Cumhurbaşkanı Lech Walesa’ya verilmişti.
Demirel 12 yabancı devlet adamına Devlet Nişanı verirken, Sezer döneminde sadece bir kişiye Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Havel’e bu nişan takıldı.
Abdullah Gül döneminde de 12 devlet adamı bu nişana layık görülürken, Erdoğan iki ödül taktı.
66.9 gram ağırlığındaki nişan, altın ve gümüşten yapılıyor.
Nişan, altı köşe göbek içinde ay yıldız motifli zeminde kırmızı, ay yıldızda beyaz mine, etrafında altı adet hilâl üzeri kalem, hilallerin ortasından dışarı doğru şimşek kolları beyaz ve kırmızı mine, kolların uçlarındaki yine altı adet yıldız beyaz ve kırmızı mine uygulamalı.
Abdullah Gül döneminde nişan üzerindeki TC ibaresi ile Atatürk rölyefi kaldırıldı. Görüldüğü gibi TC’ye ve Atatürk’e hiçbir yerde tahammülleri yok.
Bu ödülü ikişer kez alan iki ülke var. Biri Azerbaycan, diğeri Suudi Arabistan.
Baba Haydar Aliyev ve İlhan Aliyev bu nişanı alırken Suudi Arabistan’ın ölen kralı ile önceki gün de yeni kral bu nişanı taktılar.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Trafik sıkışıyor diye Beylerbeyi’nde otobüs durağını kaldırdılar
İstanbul’un en güzel yerlerinden biri Beylerbeyi bana göre.
Tek kusuru var.
Fiziki yapısı nedeniyle trafik hep sıkışık.
Çünkü önce genişleyip sonra daralan bir yol, üstelik buna 90 derece açıyla katılan yoğun bir başka yol ve en önemlisi uyanık sürücülerin olmadık yerlerde geri dönüş manevraları yapmaları yüzünden günün her saati bir keşmekeş yaşanır.
Hangi akıllının işiyse bu trafiği daha hızlı akıtmak için çareyi bulmuşlar.
Beylerbeyi otobüs durağı kaldırılmış.
Bir durak Yalıboyu’nda diğeri Beylerbeyi Sarayı önünde. Araları neredeyse bir kilometre.
En kalabalık noktada, merkezde ise durak kalkmış.
Neymiş otobüsler yolcu alırken trafik sıkışıyormuş.
Pes yani. O zaman Boğaz hattında hiç otobüs durağı olmamalı.
Bu kararı alan akıllılara söyleyeyim; yaşlısı var, beden özürlüsü var, bebek taşıyanı var, elinde filesi, poşetleri olan var, bu insanları 300 metre öteye yürütmek insani olabilir mi?
Otobüs dediğin en fazla 30 saniye durur. Zaten otobüs durağı bir cebin içinde. Sen oraya parketmeyi engellemeyi başar, otobüsler cebe girebilsin yeter.
Durumdan Beylerbeyi halkı çok şikayetçi. Bu günlerde ahali bir gösteri yaparsa şaşırmam.
ÇOK GÜLDÜM
Yandaşların MHP sevdası göz yaşartıyor
Mahkeme MHP’de muhaliflerin istediği doğrultuda karar verdi ya, yandaş yalaka medyayı adeta “karalar” bağladı.
Üç gündür yandaş yalaka medyanın manşetleri, tetikçi yazarların köşeleri MHP lideri Bahçeli’ye övgülerle dolu.
Hepsi aynı şeyi söylüyor; “MHP’yi cemaat ele geçirmek istiyor. Bahçeli aslanlar gibi direniyor. Beyaz Türkler, CHPPKKDHKPCParalelciler muhalif MHP’liler aracılığı ile hükümeti devirme hayalleri görüyorlar, ama avuçlarını yalarlar.”
Benim için hava hoş, ne yazarlarsa yazsınlar bizler gazeteci olarak olayları izler gelişmelere bakarız.
Ama başta MHP lideri bahçeli olmak üzere etrafındaki bütün MHP’lilerin “bu sevda da neyin nesi” diye kendilerine sormaları gerek.
Aslında cevabı bulmaları o kadar da zor değil. Biliyorlar çünkü…
https://twitter.com/can_atakli_