CEHENNEM'den (!) "CENNET"e OY GİDER mi?..
"Ah sen misin sen" dedirten çakma bir televizyonun fesli muhabiri sokaklarda cumhuriyet yurttaşlarını kışkırtmak için zırvacılık adına her şeyi yapabiliyor...
Daha düne kadar Fethullah'a methiyeler yağdıran, hatta cemaatin avukatlarından daha çok Gülen'i savunan televizyon rokası ve karısının utanç verici propaganda videoları sosyal medyada dolaşırken, devlet seyrediyor...
Provokatif manşetlerle baro başkanlarının, Danıştay üyelerinin katledilmesine yol açan tetikçi gazete her gün CHP'ye, cumhuriyete, Atatürk'e, laikliğe ve AKP muhalifi herkese adeta terör estiriyor da, savcılar seyrediyor...
Ülkenin neredeyse her köşesinde, millî eğitim müdürlerinden dekanlara, Atatürk düşmanı öğretmenlerden falakacı okul müdürlerine kadar bürokrasinin her tarafını işgal eden liyakatsız mürit taşeronlar Atatürk düşmanlığında sınır tanımıyor...
Ve onların yetiştirdiği zavallılar da kara çarşafların içerisinde cumhuriyetin kurucusuna küfür edebiliyor...
Son aylarda yaşanan tüm bu bağnaz rezaletler önlenemezken, AKP cenahınca, yukarıdan aşağıya kadar siyasetin öfkesi haline getirilen kışkırtıcı sivri dil, muhalif kesimlerin üzerinde tehdide dönüşüyor...
İşte siyasetçiler tutuklanıyor, gazeteciler yargı kıskacına alınıyor, sosyal medyada ağzını açan yurttaşa dava açılıyor ve millet bu "cennet" ülkede, neredeyse her alanda, adeta cehennemi yaşıyor...
Sömürünün utanmazlığı!..
Kaos, baskı, tehdit, sosyal bunalımlar ve ekonomik sıkıntılar içerisinde bu ülkeye dayatılan buhranın kahredici örnekleri bitti mi sizce?.. Ne yazık ki bitmedi...
Yalnızca yukarıda sıralanan örnekler değil, toplumu son yıllarda sarsan suni "döviz" oyunlarının tetiklediği sosyo ekonomik çıkmazlar ve "zam" kazığı her geçen gün daha da büyüyor...
Yoksulluk, işsizlik, açlık ve sefalet artıyor, tüm bunların yanı sıra, sosyal yaşamda neredeyse terörü andıran vahim çıkmazlarla kahredici olaylar kitleleri sarsmaya devam ediyor...
Bireysel silahlanmanın dehşet verici boyutlara ulaştığı bu ülkede, neredeyse her gün 5 kişi "pompalı" vahşetinin kurbanı olurken "kadın cinayetleri" cumhuriyet tarihinde görülmemiş biçimde artıyor...
Kan davaları çoğalıyor, yaşam kavgası "cinnet"e yol açıyor, cinayet sayısında patlama yaşanıyor ve öfkeli bir toplum haline gelen cumhuriyet yurttaşları sosyo-ekonomik bunalımların tetiklediği olaylar içerisinde, gazetelerde her gün kan-dehşet haberleri okumaktan kurtulamıyor...
Bu köşede sıklıkla vurguladığımız; zam-kazık-stokçuluk-fırsatçılık-karaborsacılık rezaleti ve halkın kanını emen piyasa terörizminin rezilliklerini ise bir kez daha anlatmaya gerek yok...
Bunalıma girmiş bir toplumun ötelenmiş kesimleri artık sofrasına ekmek götüremiyor, tenceresini kaynatamıyor ve giderek fahiş hale gelen piyasa vurgunculuğu özellikle dar gelirlilerle orta direği sefaletin çıkmazında isyan eder hale getiriyor...
Düşünsenize; enflasyonun tavan yaptığı, zamların gökdeleni andıran kazıklara dönüştüğü bir ülkede, ekonomik bunalımları perdelemek için Venezuela'daki enflasyon oranları ve halkın tepkisi bile kullanılıyor...
Peki; adeta, "cennet"ken cehenneme (!) dönüştürülen bir ülkeden bir başka cehenneme işaret edilerek hangi "ateş" söndürülmek isteniyor?.. Bu da çok trajik...
Din bezirganlığının pervasızlığı!..
Konu "cehennem"e geldi ama bunun çok önemli bir sebebi de var... Diyeceksiniz ki, son yıllarda "cennet"i ne zaman yaşadı ki bu ülke, ne zaman huzura erdi dar gelirli?
İşsiz, yoksul, orta direk ne zaman derin bir nefes alabildi?..
Sosyo-ekonomik bunalımlar özellikle son 5 yılda hangi gün toplumun yakasını bıraktı ve zengin ile yoksul arasındaki uçurum neden ısrarla büyüyor?..
Ve siyasetin rantiyesinden beslenenler, sanki ülke "cennet"miş gibi komik manzaralar çiziyor, kiralık medya da bu manzaraları renklendirerek, sözde "cennet" tasvirleriyle pazarlamaya çalışıyor...
Bu konuya neden geldiğimizi herkes biliyor... Konu neden "cennet"-cehennem ikilemindeki derin çıkmazları ve çarpıklıkları sıralamaya geldi herkes farkında...
Siyasetçileri utanmadan, neredeyse "peygamber" yerine koyan bürokratik yandaşların hezeyanlarından gelmedik buraya...
Ya da CHP'li belediyelerin olduğu bölgelerde yaşanan sel felaketleri üzerinden bile, "AKP olsaydı böyle olmazdı" diye zıvanadan çıkmışçasına propaganda yapan örümcek kafalıların dehşet verici örneklerinden de yola çıkmadık...
Gerekçe bu sefer çok daha vahim... AKP'de üst düzey görevlerde bulunmuş olan Sıvas Milletvekili İsmet Yılmaz'ın ülkeye yaşatılan cehennem manzarasını unutmuşçasına yaptığı açıklama, din bezirganlığının utanç verici bir örneği olarak infial yarattı...
Evet; Yılmaz'ın, Sivas Belediye Başkan adayı Hilmi Bilgin'e oy isterken, "Bilgin'e vereceğiniz destek, ruz-i mahşerde (kıyamet günü) berat belgeniz (kurtuluş) olacak" diyerek, adeta "cennet"i vaat etmesi, yazının başından itibaren anlatılan Türkiye manzarasının vahim bir gerekçesi olmaya yetiyor da artıyor...
Soralım o halde; betonlaştırılan bu ülkede neredeyse "cennet"i andıran güzelim manzaralardan eser kaldı mı acaba?..
Katledilen ormanlar, yağmalanan sahiller, imara açılan parklar neleri götürdü bu ülkeden, hangi cehennemler yaratıldı herkes farkında...
Yani yıllardır "cennet Türkiye" diye tasvir edilen bu güzel vatanın sosyo-ekonomik yaşamından siyasetine, doğasından eğitimine ve tarımından sanayisine kadar her yere adeta cehennemi andıran travmalar nakşedildi ki, yeryüzündeki "cennet"leri tasvir edecek neredeyse tek portre kalmadı bu topraklarda?..
Velhasıl, 16 yılda adeta cehenneme döndürülmüş bir ülkeden "cennet"i pazarlamaya kalkışmak bağnazlık ve din sömürüsünün zavallıca bir vaadi olmaktan öteye gitmeyecek... Cehennemden (!) "cennet"e oy gitmez vesselam!!!
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac