Cemaat-Hükûmet Savaşı Nasıl Biter!
20 Ekim 2013 'te sosyal medyada Fethullah Gülen'in öldüğüne dair bir rüzgar estirildi. Tabii bu iddia derhal yalanlandı ve Fethullah Gülen'in sağlıklı olduğu anlaşıldı. Ben de bu dedikodudan esinlenerek “21 Ekim 2013 tarihli ve Aman Fethullah Gülen Ölmesin”başlıklı makalemi yazmış ve bu yazımda Fethullah Gülen'i Başbakan'ın ayarını yapan ayar vidasına benzetmiştim. (Merak edenler için http://www.haberhabere.com/aman-fethullah-gulen-olmesin-makale,568.html)
Yine Gülen cemaati ile Hükûmet arasındaki bu kavgayı, “15 Kasım 2013 tarihli ve Cemaat-Hükûmet Savaşı Kızıştı!” başlıklı yazımda “Kirli bir savaş; çünkü içinde PARA var, SERMAYE var, GÜÇ KAVGASI var.” cümlesiyle nitelendirmiştim. (Merak edenler için
27 Aralık 2013 tarihli ve Allah ve Muhammed adına Öyle mi?”)
Artık Bu Savaşın Nasıl Biteceğini Görebiliyorum...
Dünya, tarih boyunca çok büyük kavgalara ve savaşlara şahitlik etti. Kan nehirlerinin kan denizlerine döküldüğü o dönemlerde teknoloji elverseydi, belki de uzaydan görüntüsünü masmavi bildiğimiz yeryüzünün, kıpkırmızı, kan kırmızısı fotoğraflarını da bulabilecektik insanlık arşivinin karanlık sayfalarında.
Tarafların kıran kırana mücadeleye girdiği, bedduaların havada uçuştuğu, gerek maddi, gerek manevi, birbirinin bütün beslenme ve yaşam kaynaklarını var güçleriyle ortadan kaldırmaya kadar işi ileri götürdüğü savaşa dünya tarihi hep aynı ismi verdi.
Ölüm Kalım Savaşı...
Tarihin en kanlı sayfalarının başında hep bu ismi gördük... Ölüm-Kalım Savaşı... Yani “ya Sen ya Ben” savaşı... Yani “ikimize birden bu dünya dar gelir” savaşı...
Bir savaşın illa ki kılıçla, topla, tüfekle kazanılması gerekmiyor. Tarih kitapları, uygun ortamlarda, lojistik ve maddi desteği keserek rakibin altedilebildiği bir sürü savaştan da bahsediyor. Gerçekten de tarih boyunca bir çok kale, lojistiği kesmek için yapılan sıkı bir kuşatma ile pes ettirilebilmiş ve tek bir ok dahi atılmadan savaşlar kazanılabilmiştir. Ancak tek bir ok dahi atılmamış olması o savaşın Ölüm-Kalım Savaşı olduğu gerçeğini değiştirmemiştir... Zira aç ve susuz bırakarak dize getirmek siyasetinin diğer ucundaki akibet de çok keskindir; ya pes etmek ve muhtemel ölüm, ya da mutlak ölümdür...
Hatırlayın... Dini iktidar yolunda kullananların kuşatması altında susuzluktan ölenleri... Unutmayın...
Şu anda cemaat-hükûmet savaşı olarak adlandırdığımız savaş da aslında böyle bir yola girmiş görünüyor... Modern dünyanın koşullarına uygun olarak yapılan bu ölüm-kalım savaşında taraflar birbirini ekonomik, siyasal ve itibarî yönden yıpratarak pes ettirmeye çalışıyor. Yani bir kez daha birbirini susuzluktan öldürmeye çalışan (sözde) müslümanlar görüyoruz sahnede.
Tabanda tarafları oluşturan grupların o kadar da birbirinden ayrı düştüğü ve düşündüğü söylenemez, çünkü bunların çoğu sıradan müslüman, ancak başrolleri oynayan aktörlerin estirdiği fırtına onları da etkiliyor elbette... Aynı Suriye olayında olduğu gibi yani... Kim diyebilir ki Türk Halkı ve Suriye halkı birbirini sevmiyor diye. Veya Yunan halkı ile Türk Halkı diyelim. Veya İran halkı ile Türk Halkı olsun, ne farkeder. İnsanlık insanlığa düşman olur mu? Ama çıkar çatışmasına girince insan insana düşman da oluyor, cellat da oluyor gaddarca maalesef...
Keçilerden biri vazgeçmeden veya ölmeden bu yol açılmaz...
Tam bu noktada artık bana göre bu savaşın nasıl biteceğini söylemek istiyorum...Hatırlıyorum çoğu büyük savaşın nasıl bittiğini, okuduğum tarih kitaplarından, bazılarını da yakın geçmişte yaşadıklarımızdan...
-Akhilleus ölmeden bitmemişti...
-Hitler ölmeden bitmemişti...
-Saddam ölmeden bitmemişti...
-Kaddafi ölmeden bitmemişti...
-Kaybeden bir çok lider de can vermeden ölmeyi seçmişler, onların yaşarken ölmeyi becerebilmeleriyle savaşlar bitebilmişti.
Gülen ve Erdoğan savaşının sonucunu henüz bilmiyoruz...
Esad ve Erdoğan savaşının sonucunu da henüz bilmiyoruz...
Bu yazıdan sonra belki az çok tahmin edebiliyoruz...
Tarih kitaplarını, savaşların sonu ve sonuçlarını bir kez daha okumalarını salık veririm...
https://twitter.com/drtayfunbudak
https://www.facebook.com/tayfun.budak.790