CEMAAT-ÖRGÜT TERÖR-PROPAGANDA!!!
Evet; her tarikatın-her cemaatin kendi ekonomisini de yarattığı Türkiye'de, özellikle 1980'den itibaren dayatılan "Yeşil Kuşak Projesi"nin yansımaları, "Ilımlı İslam" olarak pazarlanan tarikat-cemaat yapılarındaki "radikal uçlar"ı da ortaya çıkardı...
Bu örgütlenmelerde hiç kuşkusuz sınır ötesindeki dinci yapılar örnek alındı;
Afganistan'daki Taliban, Irak'taki El Kaide, Libya ve Suriye'de IŞİD gibi yapılanmalar terör örgütlerine dönüşmeden önce, taban yapılanmasını nasıl "cemaat" adı altında yürüttüyse, Türkiye'de de aynı süreçte benzer değişimler yaşandı...
Batman'da filizlenen ve adını siyasi cinayetlerle duyuran "İslami Hareket Örgütü"nün temellerinden yine kendini "cemaat" olarak adlandıran Hizbullah terör örgütü nasıl çıktıysa, IŞİD, El Kaide ve benzerlerinin ülkemizdeki örgütlenmelerinde de asıl kamuflaj "cemaat" tanımlamasıydı...
Velhasıl cami cemaatleri dışında, kendini "cemaat" olarak tanımlayan siyaset-rant ve nihayetinde şiddet yapılanmalarının hiçbiri masum değil...
Son dönemde, camide gaz verilen (!) bir dinci yapının önümüzdeki yıllarda nerelere savrulacağını da bu kapsamda dikkatle izlemek gerekiyor...
Cemaatin "50 milyar doları" mı var?..
Türkiye'de marketler-hastaneler-medya kuruluşları üzerinden, (kendi müritlerinin müşteri olduğu) ekonomik çarklar oluşturan tarikat ve cemaatlerin bir süre sonra devasa bir taban yapısı ile birlikte devlette örgütleneceğini, hatta "darbe"ye yelteneceğini kim kestirebilirdi?..
"Cemaat-örgüt-şiddet" üçgeninde, "cemaat"ten "terör örgütü"ne dönüşen Fethullahçıların finansman çarkı da dünya üzerindeki benzer örgütlenmelerin belki de en önünde yer alıyor...
15 Temmuz 2016'daki "darbe" girişiminin ardından milyarlarca dolarlık mal varlığına el konulan örgütün 50 bin kadar üyesi tutuklanırken, en az 500 bin üyesi deşifre olmuşken ve binlercesi de yurt dışına kaçmışken, FETÖ'nün halen "kıpırdanma içersinde" olabilmesinin en büyük dayanağı da, perde gerisinde tamamen deşifre edilemeyen ekonomik çark!..
İşte önceki gün bir gazeteye yansıyan habere bakılırsa; "Dünyada terör iltisaklı işlem hacmi 500 milyar doları aşmış. Europol'un raporlarında yer alan bir istatistiğe göre, yalnızca Avrupa Birliği üyesi ülkelerde Bitcoin ve benzeri kripto para işlemlerinin yüzde 40'ı kanun dışı faaliyetler için kullanılmış. PKK, IŞİD ve DHKP-C gibi Türkiye odaklı faaliyet yürüten örgütlerle birlikte, listede sahip olduğu işlem hacmi ile en fazla dikkat çeken terör oluşumu FETÖ olmuş."
Gazetenin "emniyet, MASAK ve Cumhurbaşkanlığı kaynakları"na dayandırdığı bir iddiaya göre, "FETÖ'nün kripto para piyasasındaki işlem hacmi 50 milyar doların üzerinde!.."
Aynı gazetenin iddiasına göre, "FETÖ, elebaşı Gülen'in emriyle sanal para ağı üzerinden yürütülecek faaliyetler için özel ekip kurdu, 13 ülke finans kuruluşları ile ön protokoller yaptı."
PKK, belediye, kaynak!..
Dincisinden bölücüsüne kadar, şiddet üzerinden rant ve siyasi kazanım elde etmek isteyenlerin kullandığı "terörün finansmanı" meselesi tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'nin de başını ağrıtmaya devam edecek...
Son yıllarda onlarca HDP'li belediye başkanının görevden alınmasının perde gerisinde de, belediye kaynaklarının terör örgütüne intikal ettirildiği iddiaları var...
İşte Diyarbakır, Mardin, Van Büyükşehir Belediye Başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanlığı'nın 19 Temmuz 2019 tarihli açıklamasında, sarsıcı iddialar şöyle sıralanmıştı;
"PKK/KCK terör örgütü, bazı başkanları aracılığıyla belediyeleri militan kaynağı, mali kaynak ve araç-gerecin temin edildiği lojistik merkezlere dönüştürmeye çalışmışlardır. Terör örgütü, kolay yönetebileceği Ahmet Türk başta olmak üzere, haklarında terör örgütü propagandası yapmak suçlarından soruşturma yürütülen kişileri bilerek belediye başkan adayı göstermiştir."
FETO'nun TV'si mi var?..
Evet; Türkiye'de terörün finansmanı üzerindeki giz perdesi sadece şiddeti tetiklemiyor...
Bir de olayın sinsi propaganda uzantıları var ki, son dönemde oldukça kuşku uyandırıyor!!!
Asıl soru da şu; son yıllarda ekonomik güçleri olmayan kişilerce kurulan (!) adeta yerden biter gibi ortaya çıkan bazı televizyon kanallarının "nereden beslendiği" sorusu ısrarla yanıt arıyor!..
Peki; son dönemde yolsuzluktan açığa alınmış kimi vurguncu başkanların da (!) aralarında bulunduğu belediye-parti kaynaklarınca ve yurt dışındaki (!) kuşkulu sermayece desteklenen bazı televizyon kanallarının üzerinde "FETÖ" gölgesi de var mı?..
Sözde AKP'ye muhalefet etme iddiası ile aslında cumhuriyete, ülke bütünlüğüne ve "Türk" tanımlamasına saldıranların da istihdam edildiği bu kanallar gerçekte "kimin sözcüsü?.."
Bazıları eski PKK'lılarca yönetilen ve nedense ekranları eski FETÖ yağdanlıkları ile ikinci cumhuriyetçi liboşlarca işgal edilen kimi televizyon kanallarıyla ilgili (eski bazı milletvekilleri ile televizyoncuların) dikkat çektiği "FETO ilişkisi" iddialarının üzeri neden örtüldü acaba?..
Medya silahını eskiden de cemaatin eline veren siyaset rantiyecileri cevap verecek mi?..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac