Artık 3 Temmuz geçti. Neydi 3 Temmuz'un önemi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için son gündü.
CHP-MHP ortaklığının dayattığı adayı içine sindiremeyenler (ki aralarında ben de varım) 3 Temmuz'a kadar "alternatif" bir adayın gösterilmesini bekledi.
Ne yazık ki 20 cesur milletvekili çıkmadı.
Türkiye'yi "dönüştürmeye" çalışan Erdoğan zihniyetine karşı dayatma bir adayla seçime gidilecek.
Bu durumda stratejilerin yeniden düşünülmesi, planların da buna göre yapılması gerek.
Birinci amaç nedir?
Erdoğan ve çevresinde oluşan menfaat grubunun iktidardan indirilmesi.
O halde diğer unsurlar şu anda ikincil durumdadır.
Kişisel tahminim olarak hemen söyleyeyim. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Tayyip Erdoğan'ın değil Ekmeleddin İhsanoğlu'nun kazanma şansı daha yüksektir. Hatta İhsanoğlu "kazanacak" diyebilirim.
Siz bakmayın o anketlere. Erdoğan özellikle yüzde 55'lerde, hatta daha yüksek gösteriliyor ki, halkın bir bölümü daha da yılgınlığa kapılsın ve sandığa gitmesin.
Bunun için en büyük görev CHP yönetimine, tabii biraz da MHP yönetimine düşüyor.
CHP yönetimi belli ki büyük bir projenin en büyük aktörü olarak karşımızda.
Bu nedenle artık Ekmeleddin İhsanoğlu'nu "laikliği, Atatürkçülüğü, Cumhuriyetçiliği" konusunda parlatmayı bir kenara bıraksın.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ne kadar iyi bir aday olduğunu anlatmak için bu kadar kıvranmalarına gerek yok.
Türkiye, Erdoğan ve zihniyetiyle uçurumun kenarına geldi.
İçte büyük bir gerilim yaşanıyor.
İktidarın nefret söylemi ile toplum ikiye bölündü.
Ekonomi bıçak sırtında.
Dış politikadaki büyük beceriksizlik ülkeyi açmaza soktu.
Kısacası Türkiye'nin "Erdoğan'lı iktidardan" kurtulması gerek.
Anlatılması gereken tek şey budur.
Yok "tanıdıkça seviyorsunuz" yok "dinledikçe ikna oluyorsunuz" türü saçma sapan savunmalara veya "çok Atatürkçü, çok laik" gibi akla ziyan sevindirik tavırlara hiç gerek yok.
Açıkça ve sadece "bu iktidarı göndermemiz gerek" deyin. Bu millet anlar ve kararını verir.
ÂLEME VERİR TALKINI KENDİ YUTAR SALKIMI
Başbakan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine "başbakan" olarak katılıyor.
Başbakanlıktan istifa etmeyi düşünmüyor.
Ama nedense bunu kendi açıklamadı da, parti sözcüsüne yaptırdı.
Kim bilir belki sıkıyı görürse "ben öyle bir şey dememiştim ki" diyebilmek içindir.
Peki, Erdoğan istifa etmemesini neye dayandırıyor?
Anayasa'da açık bir hüküm yokmuş.
İyi de bunun siyasi ahlakla bağdaşmadığını bilmiyor mu?
Oysa Başbakan, yerel seçimlerde üç bakanını çeşitli illerde büyükşehir belediye başkan adayı yapmıştı. "Yarış adil olsun" diye bu üç bakanını istifa ettirmişti.
Nedense başkaları için yapılan "ahlak şovu" sıra kendisine gelince hükümsüz oluveriyor.
ERDOĞAN'IN ÜÇ HATASI
Pazar akşamı bebeği de alıp Aksaray'da sıra sıra ciğerci, kebapçıların olduğu bölgeye gittik. Her zamanki gibi Urfa Zaman'da oturduk. Çok ilginç bir yerdir orası. CHP'lisi, MHP'lisi, BDP'lisi, PKK'lısı ne ararsanız var.
Hepsiyle de oturur uzun süre sohbet de ederim.
AKP'li bir büfeciyle hayli komik bir sohbetimiz oldu. "Tayyip cumhurbaşkanı" dedi. Ben de "Onca yolsuzlukla çıkması ayıp değil mi?" diye sordum.
Dedi ki "Ya abi sen okumuş yazmış insansın. Bir banka müdürü ayakkabı kutusuna para koyar mı, nasıl inanırsın?"; demek ki böyle anlatıyorlar.
Sonra "Tayyip'in üç hatası var, hepsi bu" dedi ve saydı;
1- Kadınlara çok hak verdi, dokunuyoruz hapse giriyoruz, olmaz böyle şey.
2- Polisin yetkisini elinden aldı, ortalık çakaldan geçilmiyor.
3- Arapları (Suriyelileri) getirdi, başımıza dert etti.
Ona göre Erdoğan'ın bundan başka hiçbir hatası yok. Yolsuzluk falan hepsi palavra.
Karşılıklı çekiştik, gülüştük seçimden sonra tekrar gelip durumu konuşmak üzere ayrıldık.
(Tayyip benim ifadem değil, samimiyetinden kendisi öyle söylüyor.)
https://twitter.com/can_atakli_