Cumhurbaşkanı Erdoğan, Misâk-ı Milli ve Lozan konularını sık sık gündeme getirerek, kendi döneminde Yunan askerine alenen teslim edilen Türk adalarının sorumluluğunu Lozan Antlaşmasına yüklemeye çalışıyor. Ancak Erdoğan, akıntıya karşı kürek çekiyor. Erdoğan 29 Ekim 2016’da yaptığı konuşmada, Misâk-ı Milli konusunda tarih dersi verdiğini iddia ederek, ”Ben Lozan dedim, rahatsız oldular. Niye rahatsız oluyorsun? Burnumun dibindeki adalar, bağırıyoruz, çağırıyoruz bu adalar bizimdi, bu adalarda bizim eserlerimiz var, tarihimiz var, kervansaraylarımız var. Rahatsız oluyor adam. Niye rahatsız oluyorsun? Bunların altına kim imza attıysa, sorumludur sorumlu” dedi.
LOZAN ANTLAŞMASI’NDA BAHSİ GEÇEN ADALAR MİSÂK-I MİLLİ SINIRLARI İÇİNDE DEĞİLDİR!..
Misâk-ı Milli, Mondros Mütarekesinin imzalandığı 30 Ekim 1918 tarihinde işgal altında olmayan bölgeleri bölünmez ve ayrılmaz bir bütün olarak kabul etmiştir. Lozan Antlaşması’nın 12.Maddesinde bahsi geçen toplam 9 ada, 1913 Londra Antlaşması, 1913 Atina Antlaşması ve 1914 Tebligatı ile Osmanlı Devleti tarafından Yunanistan’a verildi. Anılan adalar, 30 Ekim 1918’de zaten Yunanistan’ın egemenliği altındaydı. Lozan Antlaşması’nın 15.Maddesinde bahsi geçen toplam 14 ada, 1912 yılından itibaren İtalya’nın işgali altındaydı. Anılan adalar 30 Ekim 1918’de de yine İtalya’nın işgali altındaydı. Verilen somut örneklerden anlaşılacağı üzere, Lozan’ın 12 ve 15.Maddesinde bahsi geçen toplam 23 ada, 30 Ekim 1918 tarihi itibarı ile işgal altında olduğu için Misâk-ı Milli sınırları içinde değildir.
Erdoğan’ın Yunan askerine teslim ettiği Türk adaları ise hem Misâk-ı Milli sınırları içinde hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içindedir. Hâlihazırda Yunan işgali altında olan adalar, 30 Ekim 1918 tarihinde işgal altında değildi. Lozan Antlaşması’nda da verilmeyen ecdat yadigârı adalar 2004 yılından itibaren işgal edildi.
DAVUTOĞLU KENDİSİ İLE İLGİLİ HABERLERE NEDEN SESSİZ KALDI?..
Ulusal basında, Yunan internet haber sitesi kaynak gösterilerek Davutoğlu hakkında haberler yayımlandı. Eski Başbakan ve AKP Milletvekili Davutoğlu’nun, bu yılın Ağustos ayı başında, Ege Denizi’nde tatile çıktığı ve Marathi Adası’nı ziyaret ettiği haberleri verildi. Davutoğlu’nun basın danışmanı Osman Sert, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Yunan basınında yer alan haberi yalanladı. Ancak Davutoğlu, Marathi Adası ziyareti ile ilgili olarak Türk basınında çıkan haberlere sessiz kaldı. Çünkü Marathi Adası da 2004 yılından beri fiilen Yunan işgali altında.
MARATHİ ADASININ COĞRAFİ KONUMU VE TARİHİ GEÇMİŞİ NEDİR?..
Aydın İl sınırları içinde ve Didim’in hemen karşısında olan Marathi Adası, Nergizçik Adası’nın 0,4 deniz mili batısındadır. Marathi Adası, İstanbul’daki Burgaz Adası büyüklüğündedir. 12 Ada deniz sınırlarının dışında olan Marathi Adası, Yunan adalarından Batnoz‘a 5,5 deniz mili, Lipso’ya 2,3 deniz mili mesafededir. Anılan adalara bağlı ya da bitişik adacık değildir.
Marathi, 30 Ekim 1918 tarihinde işgal altında olmadığı için Misâk-ı Milli Sınırları içindedir. Lozan Antlaşması ile Yunanistan ya da İtalya’ya devredilen adalar arasında da değildir. Lozan Barış Antlaşması imzalandıktan sonra, Türkiye ile İtalya arasında bazı ada, adacık ve kayalıkların egemenliği konusunda uyuşmazlık çıktı. Uyuşmazlık konusu olan adalar arasında Aydın Marathi Adası, Bodrum Karaada ve Meis Adası’nın etrafındaki adalar da vardı. Yapılan görüşmeler sonucunda taraflar, Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’na bir Tahkimname ile müracaat ederek adaların kime ait olduğunun tespit edilmesini istedi. Uyuşmazlık, Divan’a sunulmasına rağmen taraflar görüşmelere devam etti ve 04 Ocak 1932’de Türk-İtalyan Sözleşmesi imzalandı. Sözleşmenin başlığı İtalyanca, metni Fransızca yazılmıştır. Sözleşmenin 1. Maddesinde Marathi Adası’nın Türkiye’nin egemenliği altında olduğu belirtilmiştir.
Sözleşmenin İngilizce metni 1. Maddesinde de, Marathi Adası’nın Türkiye’nin egemenliği altında olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin onay süreci devam ederken Türkiye, 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.
04 Ocak 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi, 2106 sayılı Kanun ile 14 Ocak 1933’de TBMM tarafından kabul edilmiş ve 25 Ocak 1933 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Resmi Gazete’de yayımlanan 04 Ocak 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi’nin 1. Maddesinde, Marathi Adası’nın Türkiye’nin egemenliği altında olduğu belirtilmiştir.
04 Ocak 1932 Sözleşmesi, İtalyan Hükümeti tarafından da kendi iç hukukuna uygun olarak onaylanmış ve 25 Nisan 1933’te onay belgelerinin değişiminden sonra, 10 Mayıs 1933’te yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, 24 Mayıs 1933’te Milletler Cemiyeti Sekreterliği’ne 3191 seri numarası ile tescil ettirilmiş ayrıca genel sekreterin imzasını taşıyan tescil belgesi düzenlenmiştir.
1943 Tarihli İngiliz haritasında ve 1951 Tarihli Amerikan haritasında, Marathi Adası’nın, 12 Ada deniz sınırının dışında ve Türkiye’ye ait olduğu açıkça gösterilmiştir.
MARATHİ ADASI NASIL İŞGAL EDİLDİ?
Tayyip Erdoğan ve AKP’nin iktidara gelmesiyle Marathi Adası 2004 yılından itibaren işgal edildi. Adaya Yunan vatandaşları yerleştirildi ve Yunan bayrağı dikildi. Erdoğan ve AKP Hükümetleri, adanın boşaltılması için Yunanistan’a bir tek nota bile vermedi.
Patrik Bartholomeos ve Fener Rum Patrikhanesi de işgale ortak oldu. Patrikhanenin internet sitesinde, Patrik Bartholomeos’un, Türk adası olan Eşek ve Nergizçik adaları ile etrafındaki küçük adaları (Marathi Adası da Nergizcik Adası’nın etrafındaki adalardan birisidir), doğrudan “Ekümenik Patrikliğin” yetkisi / yönetimi altına aldığı açıkça yazılmış.
Marathi Adası ile birlikte toplam 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığı Yunan işgali altındadır.
HUKUKİ VE KANUNİ SORUMLULUK KİME AİTTİR?
Marathi Adası’nın işgalinden dönemin Başbakanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül, Bakan Danışmanı Davutoğlu, İçişleri Bakanı Aksu ve Ulaştırma Bakanı Yıldırım sorumludur. Türk Ceza Kanunu Md.302’de tanımlanan vatana ihanet suçu ile Terörle Mücadele Kanunu Md.3’ te tanımlanan terör suçu oluşmuştur.
Erdoğan ve Gül’ün dokunulmazlığı olmadığı için soruşturulmalarının ve yargılanmalarının önünde hiçbir hukuki ve kanuni engel yoktur. Ayrıca, Anayasanın 83.Maddesine göre ağır cezayı gerektiren suçüstü hali oluştuğu için diğer sorumlularında soruşturulmalarının ve yargılanmalarının önünde hiçbir hukuki ve kanuni engel yoktur. Terör suçu işlediği iddia edilen Anayasa Mahkemesi üyelerinin soruşturulmaları ve yargılanmaları da bu konuda somut ve emsal bir örnektir.
Marathi Adası ile ilgili olarak anılan kişiler hakkında soruşturma açmak Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sorumluluğundadır. Patrik Bartholomeos ve Patrikhane hakkında soruşturma açmak ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sorumluluğundadır.
KILIÇDAROĞLU NE YAPMALI?
Marathi Adası’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğunu belirten 04 Ocak 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi, CHP Hükümeti ve Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanmış, dönemin Dışişleri Bakanı ve İzmir Milletvekili Dr.Tevfik Rüştü Bey (Aras) tarafından imzalanmış, Başbakan İsmet (İnönü) ve TBMM onayından sonra Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından imzalanmasını müteakip 25 Ocak 1933 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Marathi Adası, Atatürk, İnönü, Aras ve CHP Hükümeti tarafından Milletler Cemiyeti’ne Türk Adası olarak tescil ettirilmiştir. Milletler Cemiyetinden sonra Birleşmiş Milletler (BM) kurulmuş ve mevcut belgeler de BM’ye devredilmiştir. Birleşmiş Milletler kayıtlarında da Türk Adası olarak tescilli olan Marathi Adası, Erdoğan ve AKP Hükümetleri döneminde alenen Yunanistan’a teslim edilmiş, adanın boşaltılması için bir tek nota bile verilmemiştir.
CHP Genel Başkanı ve İzmir Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk, İnönü, Aras ve CHP Hükümetinin, Türkiye Cumhuriyeti’ne miras bıraktığı ve Milletler Cemiyeti’ne tescil ettirdiği Marathi Adası ile birlikte Yunanistan’a verilen toplam 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığına sahip çıkmalıdır. Kılıçdaroğlu, bu bağlamda, Yunanistan’a alenen verilen vatan topraklarının siyasi ve hukuki hesabını, Erdoğan ve AKP Hükümetinden sormalıdır.
BAHÇELİ, ÜLKÜCÜLERE VE MİLLİYETÇİLERE İHANET EDİYOR!..
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 5 yılı aşkın süredir vatan topraklarına sahip çıkmamış ve bu konuda bir kez bile ağzını açmamıştır. Vatan topraklarında dalgalanan Yunan bayrağını ve elini kolunu sallayarak dolaşan Yunan askerlerini görmezden gelen ve sağıra yatan Bahçeli, Ülkücülere ve Milliyetçilere ihanet ediyor. Türkiye, Erdoğan ve AKP Hükümetleri tarafından batıdan bölünmüş ve Anayasa’nın 3.Maddesi fiilen değişmişken, Bahçeli “ilk 4 madde kırmızı çizgimizdir” diyerek Milletimizin zekâsı ile alay ediyor. Ayrıca, Başkanlık sistemine destek vererek, Erdoğan’ın TCK 302 ve TMK 3’den yargılanmasının önüne geçmeye çalışıyor.
Mevcut durum itibarı ile Erdoğan’ın dokunulmazlığı olmadığı için başbakanlık dönemindeki icraatları nedeniyle yargılanmasının önünde hiçbir hukuki ve yasal engel yoktur. Erdoğan, Başkanlık sistemine geçerek dokunulmazlık kazanmaya ve yargılanmaktan kurtulmaya çalışıyor. Bahçeli de, Erdoğan yargılanmasın diye Başkanlık sistemine ve Erdoğan’a açık destek veriyor. Vatan topraklarına sahip çıkmayan Bahçeli, Ülkücü ve Milliyetçi olduğunu iddia bile edemez. Bahçeli en kısa sürede MHP’den ihraç edilmeli ve AKP’ye katılmalıdır.
Ümit YALIM
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri