ÇİRKEFLİĞİN TAŞERONLARINA BOYUN EĞMEYİN!..
Toplum mühendisliği çok derin mesele... İç ve dış destekçileri, organizatörleri, planlayıcıları, sponsorları, imaj ustaları ve dezenformasyon için medyadaki kolları var mühendisliğin...
Bir büyük hedef uğruna toplumu dizayn etmek, “derin” yalanlara inandırmak, kitleleri kandırmak, tabanı genişletmek, siyaset-ekonomi ve bürokrasideki etkinliği arttırmak ve gücü sınırsız hale getirmek için toplum mühendisliği şart...
Hele de bu mühendisliği “Yeşil Kuşak”la çevreler, içine biraz takiyeci din-iman söylemi katarsanız, geri kalmışlar arasında içinde açamayacağınız yol, çizemeyeceğiniz güzergah ve de kazamayacağınız kuyu olamaz...
Toplum mühendisliğinin mimarları yoktur yalnızca... Müteahhitleri, taşeronları, şakirtleri, nakliyecileri, tedarikçileri ve en önemlisi derin ve pervasız tetikçileri de olur...
AKP ve yandaşları, Fethullahçılar’dan gelen 17-25 Aralık kazığıyla sarsılmadan önce “FETÖ” adlı toplum mühendisliği projesini yok sayıyorlardı... Aynı nihai plan içinde, birlikte yürüyorlardı çünkü...
Fethullah Gülen işte o zamanlar “dön artık” diye ardından ağlayanların olduğu bir tarikat lideriydi... Ve siyasetçisinden medya mensubuna kadar her kesimden kripto müritler “hoca”larının ABD’den dönmesi için televizyon ekranlarında bile “Mehter Marşı” (!) eşliğinde, gözyaşlarıyla yalvarıp duruyorlardı...
Fethullahçılık denilen toplum mühendisliği projesinin iyi günlerinde onlar da vardı çünkü... İşte o zamanlar cemaat mimarlarının inşa ettiği devasa holdingler her kesimden uşakları besleyip büyüttüğü için, Fethullahçılık bir toplumsal kuşatma projesi değil de, toplumsal kalkınma için “hizmet” planı olarak biliniyordu...
Oysa başta Aydınlık olmak üzere kimi yayın organları FETÖ’nün son 30 yılda TSK’dan emniyete, medyadan bürokrasiye kadar her köşeye sinsice sızdığını yazıp dururken, cemaat ise gazeteciliği ve tetikçiliği keşfederek psikolojik harp silahlarını devreye soktu...
KRİPTONUN 'DERİN' GÖREVİ...
İşte Fethullahçılığın, ucu emperyalizme dayanan sınır ötesi bir toplum mühendisliği projesi olarak dayatıldığı günlerde Fethullah’ın Gülen’in “prens”i olarak yutturulan çok sayıda “derin” ve karanlık tetikçi de piyasaya sürüldü...
Cemaat yurtlarında, molla kucağında büyütülen, “Işık Evleri”nde sinsice parlatılan ve askeri ya da polis okullarında militanlaştırılan sözde “altın” neslin uşakları 2000 yılından itibaren inlerinden çıkartılarak mevziiye salıverildiler...
Eli “Dumanlı”, göğsü imanlı yazar tayfası, polis eskisi “Önder” ve “Uslu” çocuklar, parlak Aslan’lar, “koza”sından firar eden İpekler Vs.
Zekeriya Öz gibi savcıların, yurtdışına firar eden mürit hakimlerin, polis müdürlerinin, kripto istihbaratçıların ve orduya sızmış FETÖ’cü istihbaratçıların dosya-kaset-montaj desteğiyle beslediği bu zavallılar işte cemaatin son 15 yıllık etkinleşme döneminde ısrarla var edildiler...
O mühendislik ürünü zatlar yalnızca şeyhlerinin önünde el pençe divan durmadılar, toplum mühendisliğinin küçük taşeronları olarak da cemaatin imaj faaliyetine “hizmet” edip durdular...
Televizyonlarda PKK’yı konuşurken polis eskisi o cahiller karşımıza “uzman” gazeteci diye çıkartıldı...
Ekranlarda Hizbullah ve El Kaide tartışılırken sözde “öğretim üyesi” o taşeron cahiller, tartışmacı kılığında ahkam kesmeye başladı...
Ellerine kiralık kalemler ve mikrofonlar tutuşturulmuştu o zavallıların... Önlerine kripto notlar bırakılmış ve karanlık odakların hoparlörü gibi ekranlarda, konferans salonlarında bağırıp durmuşlardı...
Hepsinin öncelikli görevleri vardı; efendilerinin o yalancı dünyasını cennet gibi göstermek, cemaati çekim merkezi haline getirmek, kitleleri kandırmak ve de en önemlisi cemaatin sanki bir aydınlar ordusu olduğu algısını yaratarak toplumu etkilemek, hatta ikna etmek...
ALÇAKLIĞA KARŞI SUSMAYIN...
AKP, kendi eliyle büyüttüğü toplum mühendisi paralel cemaatle uğraşırken, biz firari mürit tetikçileri ve kaçak taşeron imaj şakirtlerini neden mi anımsattık?..
Ortada son günlerde paçalardan değil, ekranlardan akan pis kokular var çünkü... Mide bulandırıcı, insafsızca ve utanmazca çığlıklardan zehirli salyalar saçılıyor çevreye çünkü...
FETÖ dağınık ama toplum mühendisliğinin müritleri kendilerini kamufle etmek, hedef şaşırtmak ve “derin”deki paslı kinlerini kusmak adına halen işbaşında çünkü...
FETÖ’nün siyasette etkin olduğu dönemlerde ulusalcılığı terör örgütü gibi gösteren, solculuğu vatan hainliği sayan, Atatürkçülüğü öcü gibi gösterenler tam da 16 Nisan’daki referandum oyunundan cesaret almışçasına, Atatürk’ü hedef almaya devam ediyorlar... Hem de en utanmazca ve en çirkefçe yöntemlerle...
İşte “derin tarih” adlı, gerçekten derin ve karanlık bir paçavra da Atatürk’ü her açıdan hedef tahtasına koyarak, önümüzdeki günlerde tamamen taarruza uğratabilmek için “derin” sondaj göreviyle zırvalıyor...
Ve onun bir zamanlar FETÖ’nün gazetesi ve televizyonlarında cirit atan, Gülen’e övgüler yağdıran, cemaatin piyasaya “armağan” ettiği yöneticisi, Gazi’nin manevi evlatlarına utanmaza iftiralar atıyor yandaş kanallarda...
Sakın ola unutmayınız, cumhuriyetin sinsice darbelendiği 16 Nisan’ın ardından Atatürk’e yönelik saldırılara izin verilirse, göz yumulursa dahası sessiz kalınırsa, Gazi’yi hedef alan alçaklık Anıtkabir’e yönelik fiziki müdahaleye kadar gelir ki, işte o zaman gerçekten çok geç kalınır!..
CHP’si, MHP’si, Vatan Partisi, DSP’si, ÇYDD’si, ADD’si, Eğitim İş’i, sendikası, barosu, derneği, vakfı ve topyekun yurttaşlar, Atatürk’e kin kusan alçaklara karşı sakın ola sesiniz kısmayın...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac