ÇOK GÜZEL, DAVA HEMEN AÇILSIN ki HERKES ÇOK MERAK ETTİĞİ SORULARIN CEVABINI ALSIN

ANALİZ

Çok güzel, dava hemen açılsın ki herkes çok merak ettiği soruların cevabını alsın

Sarayın özel güvenlik gücü gibi davranan SADAT bir anda gündeme oturdu.

Çünkü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beklenmedik bir anda yanına bazı partilileri de alarak SADAT’ın İstanbul Beylikdüzü’ndeki merkezine gitti.

Ancak SADAT şirketinin sahipleri tıpkı daha önce kamu kurumların yaptığı gibi demir kapıları sıkı sıkıya kapadı ve Kılıçdaroğlu’nu içeri sokmadı.

Belli ki korku artık her tarafa sıçramış durumda.

Saray ve çevresi panik içinde hiçbir soruya cevap veremeyeceklerini bilerek bütün kapıları kapatıyorlar.

SADAT isimli güvenlik şirketinin de aynı panik içinde olması Kılıçdaroğlu’nun iddialarının gerçek olduğu yönünde ciddi kuşkular uyandırdı.

Aksi takdirde bu şirketin bir siyasi parti genel başkanına, ki bu kişi aynı zamanda Meclis’teki en büyük muhalefet partisine, korku içinde kapıları kapatması mümkün olur muydu?

Tam tersine şirketin sahipleri Kılıçdaroğlu’nu kapıda karşılar, izzet ikramdan kaçınmaz ve her türlü soruya da cevap verirdi.

Böylelikle eğer kamuoyunda bu şirketle ilgili bazı olumsuz düşünceler oluşmuşsa bile bunlar bir anda ortadan kalkardı.

SADAT böyle bir fırsatı kaçırdığı gibi bir üstüne CHP Genel Başkanı’na saldırdı.

Kılıçdaroğlu’nun Burası terörist yetiştiren bir kurumdur. SADAT bir paramiliter kuruluştur. Türkiye asla paramiliter kuruluşlara, kurumlara, kişilere teslim edilmeyecektir sözlerine şirket yönetimi küfür ve hakaretle cevap vermeyi tercih etti.

SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi imzasıyla yapılan ilk açıklamada, “İnternet köşelerinde çapulsuz ve okyanus ötesinden talimat alarak yayınlanan mesnetsiz ve provakatif iddialara, Ana muhalefet partisi liderinin de sahiplenmesini manidar bulmaktayız denildi. Açıklamada ayrıca SADAT’ın yaklaşan genel seçimlerle ilişkilendirilmesi ise seçim güvenliğine gölge düşürme gayretinden ibarettir iddiasında bulunuldu.

Aslında kendi kendilerini ele veriyorlar.

Madem iddialar yaklaşan seçime gölge düşürmeyi amaçlıyor, o halde kapıları açıp oyunu bozarlardı.

Ama niyet başka.

Aynı şirketten yapılan bir başka açıklamada ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın merkezine gitmesi “hukuksuz bir baskın” olarak nitelendiriliyor.

SADAT adına Saran & Ceran Hukuk Ofisi’nden yapılan açıklamada, “Bir ticari şirketin bir siyasi parti lideri ve milletvekilleri tarafından basılması, Türk Siyasi Tarihi’ne kara leke olarak geçmiştir. Madem ki CHP Genel Başkanı’nın böyle bir iddiası vardır o halde bu iddiasını ispat yükü sırtına yüklenmiştir. Tüm bu hukuka aykırı eylemler sebebiyle tarafımızca Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulacak ve hukuk mahkemelerinde tazminat davası açılacaktır” denilmiş.

Bunu okuyunca ülkemiz adına çok sevindim.

Çünkü adı hayli şaibeye karışmış bu şirket, Kılıçdaoğlu’na kapıları açıp sorulara cevap vermek yerine mahkemeye gidiyorsa çok daha hayırlı bir iş yapmış oluyor.

Bu sayede SADAT’ın merak edilen bütün ilişkileri belgeleriyle tüm kamuoyunun gözü önünde ortaya çıkacaktır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Boyunu aşan işe kalkışınca fırçayı yedi herhalde

Saray medyasının her şeyi göstermeliktir aslında.

Bazıları “biz bağımlı gazeteciler değiliz” havası atmak için ara sıra kendi patronlarını sözde eleştirmeye kalkar.

Bunların bir bölümünü kamuoyuna yedirirler.

Ama boylarını aşan işlere kalkışıp kendilerini gerçekten fasulye gibi nimetten saydıklarında tokat patlayıverir suratlarında.

Pek aldırdıklarını söyleyemem çünkü hiçbiri sağlanan olanakların kesilmesini göze alamaz.

İşte bunlardan biri Canan Kaftancıoğlu’nun cezasının onanması üzerine kendince “tersten çakarak” bir komplo teorisi üreterek ortaya çıkmış.

Demiş ki; “Seçim süreçleri böyledir. Ordu ve yargı dahil bürokraside çoğunluk izler, havayı koklar, ona göre pozisyon alır. ‘Bizden’ dediğin kadroların ‘kimden’ olduğunu başın dara düşünce anlarsın. Özetle; Kaftancıoğlu kararındaki ince işçilik, ne çok şey anlatıyor?”

Tercümesi şu; “Hesapta yargı bizim elimizde ama rakiplerimizi güçlendirmek için çalışıyor, aman dikkat, bunlara hemen haddini bildirin.”

Tabii bu saray yazarı aynı zamanda iktidarın hızla kan kaybettiğini ve bu nedenle emir kulu gibi çalıştırılan kadroların da ters tavır almaya başladığını itiraf ediyor bir yandan.

Sonuçta yukarısı “Evladım hayrola, ne oluyor?” deyince tükürdüğünü yalayıp tweetini hemen siliyor.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bunu anlamaya akılları yetmeyenler, Matematik Köyü’nü yok etmeye kalkıyor

Matematik çok sihirli bir bilim.

Ya da sihirli gibi görünüyor.

Matematik, sadece bakkal hesabı için gerekli değil.

Hayatın her alanını anlamlı hale getiren, bilimin teknolojinin ilerlemesini sağlayan gerçekten mucize bir bilim dalıdır matematik.

Burada size sunduğum rakamları görüyorsunuz.

Birbirini izleyen sayılar arasındaki inanılmaz ilişki ve çıkan sonuç bir mucize gibi değil mi?

Daha nice örnekler var bunun gibi, önümüzdeki günlerde birkaç örnek daha sunmak isterim.

Bu rakamlara bakarken Aziz Nesin’in yoksul öğrenciler için kurduğu vakfın arazisinin bir dinci vakıf tarafından yok edilmeye çalışılması geldi.

Acaba o dinci vakıftakilerin aklı rakamların bu sihrine erer mi bilemiyorum.

Ama yüzlerce çocuğa aydınlık ve eğitim ve güzel bir gelecek hazırlamaya çalışan fedakar insanların haklarını gasp etmeye eriyor, orası kesin.

Bİ SORALIM BAKALIM

SADAT, kanlı terör örgütü IŞİD’e silah göndermiş miydi?

Halen Birleşik Arap Emirlikleri’nde ailesiyle birlikte yaşayan Sedat Peker bundan tam bir yıl önce videoları aracılığı ile konuşmaya başlamıştı.

Normal bir ülkede bütün taşları yerinden oynatması gereken açıklamalar, itiraflar Türkiye’de görünür bir etki yaratmadı.

Ama bu alttan alta büyük bir fırtınanın tohumlarını ektiği gerçeğini değiştirmiyor.

Sedat Peker, başta Süleyman Soylu olmak üzere iktidarın en tepe noktalarındaki pek çok kişi hakkında müthiş iddialarda bulundu.

Şimdilik hiçbiri hakkında bir yaptırım uygulanmıyor çünkü teflon tava gibi olan iktidar hiçbir şeyi üzerine alınmıyor.

Muhalefet ise “Bir mafya liderinin peşinden mi gideceksiniz yoksa?” türü saldırılar karşısında güçsüz kalacağını düşünerek şimdilik sağır dilsiz rolü oynuyor.

Ama işte bir eylem Sedat Peker’in iddialarından birinin tekrar konuşulmasına vesile oldu.

Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın merkezine gitmesi ve kapıdan çevrilmesi akıllara Sedat Peker’in SADAT hakkında söylediklerini getirdi.

Peker Suriye’de iç savaş olduğu sırada Türkmenlere gıda, ihtiyaç ve ilaç yardımı gönderdiğini anlatmıştı bir konuşmasında.

Peker SADAT güvenlik şirketinin adamlarının “Sizin yardım konvoyuna biz de iki TIR eleyelim” dediklerini anlattıktan sonra “Bunların Türkmenlere giden silah yardımı olduğunu düşünüyordum” demişti.

Ancak Peker bir süre sonra silahların Türkmenlere değil bölgedeki dinci terör örgütlerine verildiğini öğrendiğini ve çok öfkelendiğini söylemişti.

Bu iddialara bugüne kadar kimse çıkıp da cevap vermedi.

Şimdi eğer Kılıçdaroğlu’na gerçekten dava açılırsa bu sorunun cevabını da almak mümkün olabilecek.

YOUTUBE GÜNLÜĞÜ

Haftanın ilk YouTube sohbetinde İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmek istemesine karşı Erdoğan’ın sözlerini ele alacağım. Böyle açık pazarlık yapılması Türkiye’nin ne kadar çıkarına? Erdoğan bu ülkelere gerçekten PKK terörünün kolladıkları için mi karşı çıkıyor? Yoksa bu da sadece iç politikaya dönük bir hava basma mı?

https://twitter.com/can_atakli_